25 Aralık 2012 Salı

E-Kütüphanenin Sürekliliği

For the new version of this article, see here:
Continuity of E-Library


Bu makale Kütüphanemizin Yerini E-Kütüphane Nasıl Alabilir makalesine başka bir yaklaşım olarak yazılmıştır.

Belki de E-Kütüphenin Sürekliliğinin Korunmasının En Kesin Yolu Şöyle Olabilir

Uluslararası Sayısal Yayıncılık Forumu evrensel kitap biçimi olan EPUB'u geliştiriyor. EPUB, e-kitap standardı oluyor. Böylece bu standardı destekleyen her e-kitap okuyucuda okunabiliyor. Artık bir standart haline gelerek, neredeyse her bilgisayar, müzik çalarda dinlenebilen MP3'leri akla getiriyor. Ama belki de bir şey eksik. 

Kitabı değerli kılan okurun sevdiği yerleridir. Sevdiği metinleri vurgularlar. Belki sayfaya notlar alırlar. Emekle kişisel içeriklerini oluşturmuş olurlar. Elbette bu içeriğin kalıcılığını umacaklardır. Yeni kitaplar okunduktan sonra kütüphanede arşivlenir. Ancak kütüphanedeki kitapların çoğu, hiçbir zaman baştan sona tekrar okunmayacaktır. Bunun yerine sadece alınan notlar, vurgulanan metinler gözden geçirilir. Kişisel kütüphaneler on yıllarca var olması amaçlanarak kurulur. Ama elektronik aygıtların ömrü ne yazık ki birkaç yılı geçemiyor. MP3'ler dijital olduğundan içeriği asla bozulmaz. Dijital olduklarından fiziksel bir varlıktan, aygıtlardan bağımsızdırlar. Dijital e-kitaplar da yıpranmadıklarından, içeriği hiç yok olmadığından üstünlerdir. Elbette aygıtlardan bağımsız olması beklenir. Peki içerik, e-kütüphane yeni bir e-okuyucuya ya da tablet bilgisayara taşınması gerektiğinde gerçekten hiç bozulmuyor mu!

Kitap üzerine bir not alındığında not aslında kitaba kaydedilmiyor. Kitapla bağlantılı bir not dosyasına kaydediliyor. Daha sonra kitap açıldığında o not dosyasının ilgili yerleri çözümlenerek yeniden kitap üzerinde gösteriliyor. Ancak farklı aygıtların not kaydetme yöntemleri de farklıdır. Arada uyum yoktur. E-kitaplar yeni aygıta taşınabilir ama notlar yeni aygıta geçirilemez. Kitap yeni aygıtta, kapağı hiç açılmamış gibidir. Alınan onca not yitip gitmiştir! 

Metin vurgulama eyleminin anlık bir teknolojik eğlenceden fazlası olabilmesi için sürekliliğinin olması gerekir. Kalıcı olamayacaksa önemli bir metni okurken metin vurgulamaya çalışarak zaman kaybetmenin anlamı olmayacaktır.

Bu yüzden notlar da evrensel biçimde tutulabilir. EPUB kitabının bulunduğu klasörde oluşturulacak standart bir dosyaya kaydedilebilir. Uluslararası Sayısal Yayıncılık Forumu not kaydetme standartlarını belirleyebilir. Belki bu EPUBNotes dosya türü olarak ifade edilebilir. Şöyle de olabilir; Sistemde EPUB Notes klasörü oluşturulabilir. Tüm e-kitapların aynı adı taşıyan EPUB not dosyaları buraya kaydedilebilir.

Şimdi okurun bir EPUB kitabını okurken bir metni vurgulamak istediğinde olabilecekleri düşünelim. Aygıt ayarları, şu seçenekleri sunabilir: Aygıtın kendi not standardına göre mi kaydedilsin yoksa EPUB not standardına göre mi kaydedilsin. Eğer okur, EPUB standardına göre kaydetmeyi seçerse notlar Uluslararası Sayısal Yayıncılık Forumu'nun belirlediği kurallara uygun biçiminde kaydedilecektir. El yazısıyla filan çizim yapılarak not alındığında resim olarak kaydedilir. Saklanması çok yer kaplayacaktır. Eğlenceli olabilir ama çok öncelikli de değildir. Ama metin vurgulamak ya da sayfaya klavyeyle not almak ilerde kitabı hatırlamak için önemlidir.

Gelecekte okurun e-kitap okuyucusunu değiştirdiğini düşünün: Adobe Digital Editions ID'sini girer. Satın aldığı eski EPUB kitapları aygıta gönderir. Ama aygıt bu kitapları yeniymiş gibi algılar. Artık notlar yoktur. Ancak eski aygıtındaki kitaplarının not dosyalarını da yeni aygıtına kopyaladığında notlarına kavuşmuş olur. Çünkü notlar da standart biçimde kaydedilmişti. EPUB biçiminin bir parçası olmuştur. Evrensel EPUB biçimini destekleyen her aygıt bu notları da destekleyecektir. Onları kitap üzerinde gösterebilecektir. E-Kitaplar da MP3'ler gibi gerçekten fiziksel aygıtlardan bağımsız olabilecektir. E-Kitap okuyucu aygıtlar, tablet bilgisayarlar gelip geçicidir. E-Kütüphanenin ve okurun kitapta oluşturduğu kişisel içeriğin sürekliliğinin olması gerekir.

18 Aralık 2012 Salı

Kitap Notlarımız Pamuk İpliğine mi Bağlı – Teknik Çözümleme


İnsanlar kitaplara hep erişmek istediklerinden kişisel kütüphane kurarlar. Kitap üzerine notlar alarak kendi içeriklerini oluştururlar. Kitap içeriğine ulaşmayı kolaylaştırdığından notlar önemlidir. Kağıt kitapta o notların hep orada olacağını biliriz. E-Kitapta not almak daha verimlidir. Okur, bolca yararlanır. Emekle oluşturduğu içeriğin hep orada duracağını düşünür. Peki notları gerçekten güvence altında mıdır! Sağlam yerde midir!

Kitap üzerine bir not alındığında not aslında kitaba kaydedilmiyor. Kitapla bağlantılı bir not dosyasına kaydediliyor. Daha sonra kitap açıldığında o not dosyasının ilgili yerleri çözümlenerek yeniden kitap üzerinde gösteriliyor. Bazı durumlarda bu bağın neden pamuk ipliğini andırdığını açıklamaya çalışıyım.

Bazı e-okuyucu üreticileri kitap üzerine alınan notları, vurgulanmış metinleri bir dosyaya kaydetmektedir. Bunların arasında ne yazık ki deneyimli elektronik üreticileri bile var. Tüm kitapların tüm notları tek bir dosyaya kaydoluyor! Kullanıcı kişisel kütüphanesini oluştururken yüzlerce yeni kitap, belge yüklüyor. Bunların üzerine notlar alıyor. Sadece birkaç ayda not dosyasının boyutu megabaytları buluyor. Artık şişmiş durumdadır.

Bu notları barındıran dosyada her kitabın bulunduğu klasör konumları yazılıdır. Her konumun altında da o kitabın notları kayıtlıdır. Kitapla notları arasındaki bağ çok gevşektir. Bu yüzden kitabı başka bir klasöre taşıdığınızda notları kaybolur. Çünkü kitap, artık not dosyasında yazılı olan klasör konumunda değildir. Aygıt, yeni konumdaki kitaba, yeni eklenmiş kitap gibi davranır. Ve kitapta önceden alınmış notlar artık gösterilmez. Yani notların kalıcılığı için kitaplar hep ilk yüklenmiş yerlerinde kalmak zorundadır. Bu da bir süre sonra karmaşaya neden olur. Kütüphane uzun zaman dursun diye kurulur. Kitabın sonsuza kadar aynı konumda durması gerçekçi değildir. Fiziksel kütüphanedeki kağıt kitapların yeri bile bazen değiştirilir. Kitaplar SD Karttan dahili belleğe geçirilmek zorunda kalınabilir. Ya da farklı klasörlere konarak grup yapılmak istenebilir. Ama bu yöntem nedeniyle bunlar mümkün değildir. Kitaplar organize edilemez. Esneklik yoktur.

Aygıtın bilgisayar yazılımıyla kitaplar kısmen organize edilebiliyor. Ancak yüzlerce kitap yüklendikten sonra, bu yazılım ne kitaplarla ne de şişmiş not dosyasıyla baş edemiyor. Kitapları organize edebilmesi için not dosyasını açıp ilgili değişiklikleri işlemesi gerekiyor. Bir iki kitap üzerinde işlem yaptıktan sonra takılıyor. Bu yüzden bilgisayarın işletim sistemiyle kitaplar organize edilmek istenebilir. Ancak kitaplar hareket ettirildiği an notlar yok olur. Pamuk ipliği hemen kopar.

Kütüphane yönetim yazılımı olan Calibre adında yazılım vardır. Kitap hakkında meta bilgileri oluşturur. Tüm kitapların tüm meta bilgilerini asla tek bir dosyada tutmaz. Her kitabın bulunduğu klasöre metadata.opf dosyası oluşturur. İlgili kitabın bilgilerini bu dosyaya yazar. İşte not dosyaları da buna benzemelidir.

Anlatmak istediğimi şu örnekle pekiştireyim: DivX filmleri yaygındır. Bazı DivX filmleri altyazılıdır. Filmin altyazısı dosya olarak kayıtlıdır. DivX dosyasıyla aynı klasördedir. DivX filmi açıldığında, o altyazı dosyasındaki videoyla eşleşen satırlar ekranda gösterilir. Film ve altyazısı sıkı şekilde bağlıdır. Kasten bir çaba olmadıkça altyazı kaybolmaz. Bu DivX filmi bilgisayarda istenen konuma taşınabilir. Altyazı da filmle hareket eder. İşte kitap notları da böyle olabilirdi. Her kitabın notları, kitabın bulunduğu klasörde oluşturulacak bir not dosyasına kaydedilebilirdi. Böylece kitap taşındığında notları da taşınabilir. Gayet esnek olur. Oysa şuandaki e-okuyuculardaki sistem şuna benzerdi: Tüm DivX filmlerinin altyazıları tek dosyada saklanıyor. Bütün DivX filmleri, altyazısına aynı büyük dosyadan erişiyor. Bunun kullanışlı bir yöntem olduğu söylenmez. Ayrı ayrı not dosyalarının korunması tek dosyadan daha kolaydır. Daha güvenlidir. Daha esnektir.

Bir de aygıtın yazılımını programlayanlar açısından bakalım: Kitaplarla ilgili her bilgiyi tek bir dosyaya işlemeleri daha kolay programlanır. Ama böyle programlamak okurun ilerde sorunlarla karşılaşmasına neden olur.

Tüm kitapların tüm notlarını tek bir dosyada toplamanın bir sakıncası daha vardır. Bu dosya bir gün bir şekilde bozulabilir. Örneğin dosyaya tam veri işlenirken işletim sistemi çökebilir, koca dosya bozulmuş olur. Ve artık tüm kitapların notları yok olurdu. Oysa ayrı ayrı not dosyaları kullanılmış olsaydı, en azından sadece bozulan not dosyasına bağlantılı kitabın notları yiterdi. Pamuk ipliğine benzetmemin bir nedeni de budur.

Ayrıca tüm notlar tek dosyada toplandığında o dosya hızla şişer. Aygıtın o dosya üzerinde işlem yapması uzun zaman almaya başlar. Metin vurgulamak için bile saniyelerce beklenmesi gerekir. Aygıt açılırken dakikalarca yüklemesine neden olur. Şöyle anlatayım: Bazı aygıtlarda “All Notes” diye bir liste var. Bu liste, tüm kitaplardaki notları listeliyor. Aygıt açılırken, not dosyasındaki her not tek tek okunarak bu listeye yazılıyor. Not dosyası şiştiğinde bu işlem oldukça zaman alıyor. Aygıt donuyor. Aslında üretici tüm notları yükletmek yerine, notlar içinde arama seçeneği sunabilirdi. Terim not dosyasında aranırdı. Uyuşan notlar listelenirdi. Ama yine arama işlemi de uzun sürecektir. Şu soruna da neden oluyor: Aygıta yeni kitabın eklenmesi için bu dosyaya işlenmesi gerekiyor. Dosya şiştiğinden bu dakikalarca sürebiliyor ne yazık ki. “E-Kitap Okuyucunuz'da 10 000 kitap taşıyabilirsiniz” gibi reklam sloganları vardır. Ama buna benzer yöntemleri kullanan okuyucularda bu teoride kalır. Çünkü bir süre sonra yeni kitap yüklemek sıkıcı olmaya başlayacaktır.

Şu forumda, anlattığım sorundan dertli kullanıcıların mesajları okunabilir. Elbette üretici, bu sorunları sistem yazılımını iyileştirerek düzeltebilirdi. E-Kitap okuyucuların, Sony'in öncelikleri arasında olmadığından olsa gerek sistem yazılımı üzerinde duramıyor. Ya da her sene yeni model çıkarmakla çok meşgul olduğundan yazılımı geliştirmeye odaklanamıyordur. Örneğin HP, 4-5 yıllık belge tarayıcılarına bile hâlâ güncel yazılım desteği verebilmektedir. Gerçi zaten HP satış sonrası desteğiyle ünlenen şirketlerden biridir.

El yazısıyla filan çizim yapılarak not alındığında resim olarak kaydedilecektir. Saklanması çok yer kaplayacaktır. Eğlenceli olabilir ama çok öncelikli de değildir. Ama metin vurgulamak ya da sayfaya klavyeyle not almak ilerde kitabı hatırlamak için önemlidir. Eğer notlar daha sağlam şekilde depolanmazsa, önemli bir metni okurken metin vurgulamaya çalışarak zaman kaybetmenin anlamı olmayacaktır. Metin vurgulama eylemi, kısa süreli teknolojik bir eğlenceden fazlasını veremeyecektir. Kişisel kütüphaneden yararlanmayı uzun vadede sağlayamayacaktır.

Genelde üreticiler şimdilik bu aygıtları bir e-kütüphane okuyucu olarak değil, hatta her türlü belgeyi okuyan e-okuyucu olarak bile değil, sadece e-kitap okuyucu olarak tasarlamışlar. Yani bu kadar çok sayıda e-kitap, belge yükleneceğini öngörmemişlerdir. Okurun ayda 1-2 kitap satın alarak zaten not dosyasının kolayca şişmeyeceğini varsaymışlardır. Yüklenen kitapların sayısının yüzleri bulduğunda ne olacağı akla gelmemiş olmalı. Ama açıkçası bir elektronik mürekkep ekrana sahipken, bunu sadece 3-5 kitap okumak için kullanmak israf olurdu. Pek çok belgeyi, dergiyi, gazeteyi okumak isteyecek kullanıcılar az değildir. Zaten bu yüzden belleği gigabayt boyutlarında değil midir. Sadece kitap hedeflenseydi belki yüz megabayt bile yeterli olabilirdi.

Bu endüstri 5-6 yıldır var. Aslında e-kitap endüstrisi Amerika'da bile tam oturmuş sayılmaz. Üreticiler deneyim kazandıkça daha profesyonel yazılımlar geliştireceklerdir. İyi donanım yapan üreticiler vardır. Ancak iyi bir sistem yazılımıyla desteklenmezse hakkettiği kullanışlılığı sağlayamaz.

Kitap notlarıyla ilgili diğer önemli durum için Kütüphanemizin Yerini E-Kütüphane Nasıl Alabilir makalesini okuyabilirsiniz.

11 Aralık 2012 Salı

Elektronik Kitap Neden Kağıt Baskısından Kıymetlidir


E-Kitap hiç yıpranmaz. Yer kaplamaz. Kişisel kütüphanemizi yanımızda taşıyabiliriz. İnternet kitapçılarında her çeşit kitaba ulaşılabilir. Birkaç tıkla kitabı indirip hemen okunmaya başlanabilir. Hatta uzak ülkelerden bile kitap satın alınabilir ve kargoyla uğraşılmaz. Telifi olmayan kitaplar internetten elde edilebilir. Tüm bunlar güzel. Ama özellikle es geçilmemesi gereken konu hangisidir?

İnsanlar bilgiye ulaşmak için kütüphanelerden, kitaplardan daha sık internete başvurur oldular. Bunun nedeni en güncel bilgilerin olması yanı sıra erişim kolaylığıdır. Web sitelerindeki elektronik metinler arama motorlarıyla taranabilmektedir. İnsanlar istedikleri bilgiye kısa zamanda ulaşabilmektedir. İstatistiklere bakılırsa “arama yapmak” pek çok kişi için çok kullanışlıdır. Bu, elektronik verilerin işlevselliğine iyi bir örnektir. Zaten epeydir kağıttan çok elektronik verilerle haşır neşir oluyoruz. Elektronik metin üzerinde işlem yapılabilir. İşte e-kitabın kağıt baskısından en önemli üstünlüğü budur. İçeriğinden yararlanmanın verimini yükseltir. Not alma, metin vurgulama gibi standart hatırlatıcılar kolayca konabilir. Kitaplarını karalamaya kıyamayanlar için iyi haber, kitaba hiç zarar vermeden yapılmış oluyor. Bunlar, listeleme, aralarında gezinme, tekrar düzenleme olanakları sayesinde oldukça kullanışlı hale geliyor. İnternette bilgiye ulaşmakta vazgeçilmez olan arama yapabilmek de doğal olarak e-kitapta mümkündür. Sonuçta, okuyucu, e-kitaptaki içeriğe kağıt baskısındakinin çok ötesinde hakim olur. Tüm bunlar, öğrenmek veya üstünde çalışılması gereken şeylerde daha da işe yarar oluyor. ABD'de teknik, akademik kitapların bile elektronik baskısı mevcut. Okuyucunun e-kitapla etkileşimi yüksektir. İşlevsellikler, kitaplara da internet gibi daha sık başvurması için cesaretlendirecektir.

Yayınevleri uzun kitaplarda kağıt sarfiyatının çok artmasını istemeyecektir. Özellikle de hitap edeceği kesim sınırlıysa. Yayınevi çareyi yazının puntolarını mümkün olduğunca küçültmekte bulacaktır. Herkesin gözü mükemmel değildir. Ne yazık ki kağıttaki metni özelleştiremezsiniz. Gözü hep en memnun edecek puntoyu ancak e-kitapta seçmek mümkündür.

Kitaplar ABD'de filan çok önce elektronikleştirilmeye başlanmıştı. Hatta çevrimiçi kütüphaneler kurulmaya çalışılıyordu. Bilgisayara ve son zamanlarda tablet bilgisayarlara indirilip okunabiliyordu. Ama hep, bir şey eksikmiş gibi gelirdi. Bilgiyi doya doya okumakta engel vardı. Geleneksel ekranlar uzun metinleri okumak için çok elverişsiz olduğundan, okumaktan çabuk bıktırıyordu. Bu yüzden metnin sonuna gelinmediği çok olurdu. Elektronik kitap kullanışlıdır ama okuyucular kağıt kitabı tercih ediyorlardı. Epeydir sadece bilgisayara yönelik e-kitap satışı yapan Microsoft Reader'in kapanmasının nedenlerinden biri de bu olsa gerek. Okumanın yine keyifli olmasını elektronik mürekkep ekranlar sağlamıştır. Elektronik mürekkeple kağıt iyi bir şekilde taklit edilmeye başlandı. Işık yaymaz, parlamaz. Üstelik ortamdaki ışık yoğunlaştıkça daha görünür oluyor. Güneşte bile kullanışlıdır. Artık elektronik kitabın benimsenmesini hızlandıracaktır. Elektronik kitabı bütünler. Amazon.com kendi e-kitap okuyucusuna yönelik kitap satışlarının kağıt kitaplarınınkini aştığını ilan ediyordu. Bu arada, Microsoft Reader'in da aygıtı olsaydı yine de kapanır mıydı acaba diye merak ediyor insan.

Dahası e-kitap okuyucular sadece kitap okunacak aygıtlar olarak düşünülmemelidir. Onlarla birçok belge, rapor, makale, sunum okunabilir. Haberler RSS ile alınabiliyor. Dergi, gazete incelenebiliyor. Ve internetteki metinler aygıta kopyalanarak yazıcıdan çıkarılmış gibi okunabilir. Hep orada duran, belki bir Vikipedi maddesi, ama sadece göz gezdirilen yazılar vardır. Bu aygıtı elinize aldığınızda o yazıları okumaya zaman ayırmaya başladığınızı fark edebilirsiniz. Bir dergiyi inceliyormuşsunuz gibi gevşeksinizdir. Elbette e-kitap okuyucuların yazılımları geliştikçe kitabın içeriği daha da erişilir olacak, okuyucuyla etkileşimi artacaktır.

Genellikle kitaplar okunur ve kitaplığın tozlu raflarına gömülür. Orada terk edilir. Okuyucu kitabı bitirdikten kısa süre sonra unutmaya başlar. Birkaç ay sonra ise aklında çok az şey kalır. Ve yanlış hatırladığı yerler çoktur. O halde bu kitaba zaman ayırmak neye yaradı. Hiç var olmamış gibidir. Bilgilenmek birey kalitesini yükseltir. Ama bilgiyi yaşatabiliyor olması da gerekir. Kafasındaki kırıntılardan tam, doğru bilgiye ulaşmalıdır. Ancak rafta duran kitabı eline alıp ilgili sayfaların nerelerde olduğunu bulmak için uzun uzun incelemesi zaman alır. Uğraştırır. Hele de kitaba kıyılamadığından hiç not alınmamışsa. Genellikle bunun yerine geriye kalan bilgi kırıntılarına razı olur. Gittikçe bozulan kırıntılara! Kim bilir, okurken etkilenilen ama sonra uçup giden ne ayrıntılar vardır. Orada, onlarca sayfanın arasında gizlenir. Oysa, kitap, elektronik ortamdayken canlıdır. Kitaptaki tam bilgi okuyucunun elinin altındadır. Yanında taşınabilir. Erişime her zaman açıktır. Değişik ortamlarda hakkında konuşulur. Alıntı yapılır, alınmış notlar gösterilir. Kitap hep değerli kalır. Hem böylece kitap her çevrede kendi reklamını yapmış da olur, yayınevlerinin dikkatini çekecek bir ayrıntıdır.

Sonraki adım şöyle olabilir: Çevrimiçi kütüphaneler yaygınlaşacaktır. Şimdiden kütüphanelerdeki kitapları tarayıp internete aktarmayı görev edinmiş şirketler var. Nadir kitaplar da buralarda olacaktır. Okuyucu sanal kütüphane kartı edinebilecek. İlgilendiği “süre sınırlı” kitabı aygıtına indirebilecek, 5-10 gün okuyacak. Sonra otomatik silinecek veya geçersiz olacak.

İngiltere, Norveç kitaptan %0 vergi alıyor, Türkiye %8. Teşvik edilmesi beklenen endüstrilerden biri olan e-kitaptan Türkiye %18 vergi alıyor. ABD'de New York eyalati sadece e-kitaptan değil indirilebilen müzikten, sinemadan aldığı vergi tam %0! Nasıl olsa, birkaç on yıl sonra kitabı asıl kağıttan okumak lüks sayılacaktır. Gerek ağaçları, doğayı korumak açısından, gerek elektronik baskısından daha maliyetli oluşu açısından. Yazarlar kitaplarını zaten bilgisayarda elektronik metin olarak yazıyor. Bu metin dosyasını matbaaya hazırlamak, kağıt sarf etmek yavaş yavaş olağan dışı görünmeye başlıyor. MP3 dosyalarını analog kasete dönüştürmeye andırıyor, normalde üzerinde işlem yapılabilsin, kalitesi korunsun diye kasetten MP3'e dönüştürülür. Mesela Google'ın kütüphanelerdeki kitapları tarayarak elektronikleştirdiğini hatırlayın. O metin dosyalarını bir yazılımla nispeten kolayca e-kitaba çevirmek oldukça ucuzdur. Baskı, kâğıt, ciltleme, nakliye, depolama gider kalemleri ortadan kalkmıştır. Böylece yayınevlerinin kitap fiyatlarını düşürmek için daha çok imkanları olacaktır. Hızla raflarda (sanal raflarda!) yerini alır. Kağıt olmadığından basım kalitesi dert edilmez. Baskısının tükenme olasılığı yoktur. Hem kitabın ne kadar tutacağını düşünüp kaç adet basılacağına kafa yormaya da gerek kalmaz. Sadece küçük bir kesimin ilgisini çekeceğinden çekinilerek basılmayan sıra dışı konulardaki kitaplara şans verilebilir. Bağımsız yazarlar, masraflı olmadığına göre kitaplarını kendileri yayınlayabilir. Ve kitap çeşitleri artar.

27 Kasım 2012 Salı

Elektronik Mürekkep Başka Ne Vaat Edebilir


Bazı yazarlarımız elektronik mürekkep ekranın öneminin ve e-kitabın işlevselliğinin farkındalar. Kitapları eskiden daktiloyla yazarlardı, artık bilgisayarda. Şimdi onları yeniden daktiloya döndürmenin zamanı. Şaka bir yana, LCD yerine kağıttaki cümlelere bakarak fikirlere daha rahat konsantre olunabilir. Elbette bilgisayarın tek dezavantajı da budur. Peki kağıdın rahatlığı elektronik metin yazmanın işlevselliğiyle bütünleşirse! Yazarlar, e-mürekkep ekranlı ve fiziksel klavyeli sadeleştirilmiş bir bilgisayarda kitaplarını yazmaya bayılacaktır sanıyorum. Basitleştirilmiş bir işletim sistemi, diğer ofis yazılımlarıyla uyumlu bir kelime işlemci ve hızlı olmasına gerek olmayan verimli bir işlemci. Belki arada bir internetten bilgi araştırılması gerekebilir diye basit bir internet tarayıcı. Dizüstü bilgisayara benzeyen bir yazar bilgisayar.

13-14 inç e-mürekkep ekranı olabilecek bu aygıt özellikle sürekli yazarak para kazanan insanlar için ideal olabilir. Makale hazırlayan akademisyenler hatta belki gazeteciler için bile cazip olabilir. Yazı makinesinin karşısında daha uzun süre yorulmadan, sıkılmadan çalışılabilir.

Amaç yazı yazmaksa böyle bir alet yeterli olacaktır. Commodore 64'ün yeniden doğması gibi daktilo da canlanabilir mi dersiniz. E-Mürekkebin ekran tazeleme hızı artık yazı yazmaya elverişli görünüyor. E-Kitap Okuyucuların yayılmasıyla e-mürekkebin bilinirliği artacak. Talep ve beklentiler yükselecektir -şimdiden okuma dışında internet tarayıcı özelliği de istenir oldu. Bu da mühendisleri başka uygulamalara yönelik teknolojiyi dönüştürmek için daha da cesaretlendirecektir. LCD'ler çok eskiden hesap makinelerinde kullanılırdı, renklendi tüplü televizyonların yerini aldı. Sıra elektronik mürekkepte olmasın. Işık yaymayan bir ekrandan televizyon izlendiğini düşünün. Bir tabloya bakıyormuş gibi göz hiç yorulmayacak. Gelecekte dizüstü bilgisayar ekranı olarak bile görebiliriz.

26 Kasım 2012 Pazartesi

Ed Boyden: Nöronlar için bir elektrik anahtarı


İstenen sinir hücreleri ışığa duyarlı hale getirilebiliyor. Bu sayede elektrik anahtarı gibi açılıp kapatılabiliyor. Işık verildiğinde o sinir hücreleri etkinleşiyor. Işık sönünce durgunlaşıyorlar.

- Peki bu devrenin ne yaptığını nasıl bulacağız? İdeal durumda, devrenin içine girebiliriz ve bu farklı hücreleri devre dışı bırakıp sonra tekrar devreye sokarak hangilerinin önemli fonksiyonlara sahip olduğunu, ve hangilerinin önemli hastalıklarda rol oynadığını çıkarabiliriz.

- Bu noktada bizim yapmamız gereken şey, bu molekülleri alarak nöronlara çevirmek. Bu bir protein olduğundan organizmanın DNA'sında kodlanıyor. Bu yüzden bu DNA'yı alıp, virüs gibi bir gen terapi vektörüne koyarak, nöronlara yerleştirmek zorundayız. Bunlar üretken bir gen terapi zamanında olduğumuzun bir göstergesi, ve bir çok virüs meydana getiriliyor. Bu artık yapılması çok kolay bir hale geldi. 2004 yazının erken bir sabahında biz bunu denedik, ve ilk deneyişimizde işledi. Bu DNA'yı alıyorsunuz ve bir nörona koyuyorsunuz. Bu nöron doğal protein yapma mekanizmasını kullanarak ışığa duyarlı proteinleri işletiyor ve çatıya güneş paneli koyar gibi onları hücrenin her tarafına yerleştiriyor. Ve bildiğiniz bir sonraki şey, ışıkla aktifleşebilen bir nörona sahip olduğunuz. Bu gerçekten çok güçlü bir şey.

- Bunu yapabilmek için, Fiorella grubuyla işbirliği içerisinde çok basit bir paradigma sunuyoruz, eğer hayvan bu kutuya giderse bir yüzeyinden ışık sinyali alıyor, beyindeki farklı hücreleri ışığa duyarlı hale getirebilmek için. Eğer hücreler ödülü oluşturabilirse, hayvan oraya tekrar ve tekrar gitmelidir. Ve işte olup biten şey bu.

JE: Bu günün birinde hafızalardan bilgiyi indirebileceğiniz ve belki de hafızalara bilgiyi yükleyebileceğiniz anlamına mı geliyor?

EB: Bu üzerinde çalışmaya başladığımız bir şey. Şu anki çalışmamızda aynı zamanda beyni kayıt maddeleriyle kaplamaya çalışıyoruz. Böylelikle bilgileri kaydedip geri içeri sokabileceğiz -- beynin bilgi işleyişini genişletebilmek amacıyla ihtiyaç duyduğu bir çeşit hesaplama.

Temple Grandin: Dünyanın her türlü akla ihtiyacı var - Konferans


- Ve aslında burada kendimi evde hissediyorum.
Çünkü burada pek çok otizm genetiği var.
Yoksa....
Alkışlar
Bu kişisel özellikler sürecidir.
İnek bir öğrenci ne zaman
Asperger'e döner? Bu ılımlı otizmdir.
Yani Einstein, Mozart ve Tesla
hepsi bugün muhtemelen otistik spektrum içinde
değerlendiriliyor olurlardı.

(Bill Gates'in de asperger sınırlarında olduğunu ekleyelim)

- Ama tasarım işimde başarabildiğim şeylerden birisi de
bir ekipman parçasını
aklımda çalıştırıp test edebilmem,
tam olarak bilgisayarlı sanal gerçeklik sistemi gibi.

- Otistik akıllar uzmanlaşmaya eğilimlidir
Bir işte çok iyi, başkasında kötü.

- Diğer türde bir akıl da kalıpsal düşünen akıllardır.
Daha soyutturlar. Bunlar sizin mühendisleriniz,
bilgisayar programcılarınızdır.

(Kuzey Amerika'da büyükbaş hayvanların yarısından çoğu Temple Grandin'in tasarladığı
insanca sistemlerde bakılıyor.)

12 Kasım 2012 Pazartesi

Craig Venter sentetik yaşam yaratmanın eşiğinde


Gerçi artık yapay yaşam yarattı ama bu konferansta güzel vurguları var.

“Bu, genomik simya gibi gelebilir size,
ama bir yazılım olan DNA'yı, organizmalar arasında
taşıyarak çok önemli değişiklikler yapabilmekteyiz.
Ben bunun yaratılış olmadığını söyledim.
Bu, 3,5 milyar yıllık evrimi devam ettirmektir.”

“Dünya genelindeki keşiflerimiz sonucu
20 milyon genden oluşan bir veritabanımız var.
Bunları geleceğin tasarımlarının parçaları olarak görüyorum.
Elektronik endüstrisinin sadece bir düzine kadar bileşeni var.
Ama ondan ortaya çıkan çeşitliliğe bakın.
İşte burada, sınırlarımızı,
biyolojik gerçeklik ve
hayal gücümüz belirliyor.”
(Keşfedilen genleri, elektroniğin parçalarına benzetmesi yaratıcı bir açıklama olmuş.)

Henry Markram Super Bilgisayarda Beyin Olusturuyor | Video on TED.com


Sinir hücrelerinin çalışma biçimleri yazılımsal olarak ifade edilebiliyor.

“Neokorteks'in hareketinin benzerini yapmaniz gereken, gercekten de cok az sayida formul vardir. Fakat, bunun icin cok buyuk bir bilgisayara ihtiyaciniz var. Aslinda, sadece bir tek noronun tum hesaplamalarini yapabilmek icin bile bir dizustu bilgisayara ihtiyac vardir.”

“O halde, soyle bakabiliriz sinir hucrelerini, sinapslari goz ardi ederek yanlizca saf elektrik hareketlerine bakabiliriz. Cunku onlari olusturan budur. O, elektrik sekiller dizisini olusturuyor. Yani, bunu yaptigimiz zaman, gercekten de ilk kez hayalet gibi gozuken; neokortal kolonun icinde elektriksel cisimler gozlemledik. Iste bu elektriksel objeler de uyariciya dair tum bilgileri icerirler. Ve bu yapiya yakindan baktigimizda tipki evren gibi gorunur.”

“Ancak, umarim kismen de olsa ikna olmussunuzdur ki; beyni olusturmak imkansiz degildir. Bunu 10 yil icinde basarabiliriz. ve sayet bunu basarabilirsek, 10 yil icinde, TED'e sizinle konusacak bir hologram gonderecegiz.”

Konferansı İzle

6 Kasım 2012 Salı

Amerikan Hükümeti Neden En İyi Hükümet - Sahne


 Çok eğlenceli bir hükumet olduğu kesin. 🙂 İnsana haksız olmadığını göstermesi için hep bir yol sunan sistem nasıldır. Bu yüzden lobiler hiç vazgeçmezler. Ya da örneğin Apple, Samsung davalarını sürekli temyize götürür. 🙂 Lobici, 8 yılda bir hükumetin değişme garantisi olması sayesinde aslında Dünya'nın birçok çaresiz bölgesinden daha şanslı olduklarını bilmiyormuş gibi konuşmuş. Ya da sadece Avrupa ülkeleriyle karşılaştırmış. Neyse, bundan dolayı eğlenceli bir hükumet olabiliyor zaten. 🙂

23 Ekim 2012 Salı

Juan Enriquez: Çocuklarımız farklı bir tür mü olacak?

“Bu da ikinci bir deney: Eğer vücudunuzun fotokopisini alabilseydiniz belki aklınızı da beraberinde almak isterdiniz. Ve TED'de bir buçuk yıl önce gördüğünüz şeylerden biri, bu adamdı. Çok güzel, teknik bir konuşma yaptı. MIT'de bir profesö
r. Ama temelde söylediği şu: Bir farenin beynine girmiş olan retrovirüsleri (ç.n. kendi RNA'sını DNA'ya çevirip konak hücrenin DNA'sına eklemleyerek çoğalan virüs) alabilirsiniz; onları, aydınlattığınızda parlayan proteinlerle etiketleyebilirsiniz ve farenin gördüğünde, hissettiğinde, dokunduğunda, hatırladığında, aşık olduğunda aktifleşen (nöral) yolların haritasını çıkarabilirsiniz. Ve sonra bir fiber optik kablo alıp bunlardan bazılarını aydınlatabilirsiniz. Ve bu arada, bunu yaparken, iki renkte resimleyebilirsiniz, bu da şu anlama gelir: Bu bilgiyi ikili kod olarak doğrudan bilgisayarınıza indirebilirsiniz.

Peki nihai sonuç ne burada? Evet, kendi anılarınızı, bir gün, belki yeni bir vücuda, indirebileceğiniz çok da tasavvur edilemez değil. Ve belki başka insanların anılarını da yükleyebilirsiniz. Ve belki bu durumun bir iki küçük etik, politik ve ahlaki sonucu da olabilir. (Gülüşmeler) Sadece bir düşünce.”

“Sözün özüne gelirsek... Bence, olan şey, türsel olarak bir geçişteyiz. Ve Steve Gullans'la beraber yazmaya başladığımda bunu düşünmemiştim. Bence, biz, öyle ya da böyle, sadece kendi çevresinin farkında olan bir insansı olmakla kalmayan, aynı zamanda, doğrudan ve isteyerek kendi türünün, bakterilerin, bitkilerin ve hayvanların evrimini de kontrol eden Homo Evolutis'e dönüşüyoruz. Ve bence bu öyle düzeyde bir değişim ki sizin torunlarınız ya da onların torunları sizden çok farklı bir tür olabilir.”





Bill Ford: Trafik Tıkanıklığının Ötesinde Bir Gelecek

“Detroit'e döndüğümde, çevresel konularda öğrendiklerimin şirketimdekilerle ve sektördekilerle örtüşmediğini fark ettim. Tahmin edebileceğiniz gibi birkaç ilginç sohbette bulundum. Ford'un içinde bu ekolojik saçmalıkların kaybolması gerekti
ğini düşünenler vardı ve bu "çevreci çatlaklar" ile takılmayı bırakmam gerektiğini düşünüyorlardı. Radikal olarak görülüyordum. Ve üst düzey bir yöneticinin beni çağırıp, çevreci veya çevreci olma ihtimali olan her tür insanla ilişkimi kesmemi söylediği günü asla unutmayacağım.”

“Her sabah Ann Arbor'daki evimden Dearborn, Michigan'daki ofisime yaklaşık 48 km yol gidiyorum. ve her gece evime dönüyorum, bu yolculuğum tam bir bilmece. Ve genellikle çevre yoldan ayrılmam ve evime ulaşmak için farklı yollara aramak durumundayım. Fakat yakın bir gelecekte, arabaların birbirleriyle konuştuğu günleri de göreceğiz. Mesela I-94'de önümdeki araba trafiği kilitlemişse, bu anında benim arabamı uyaracak ve arabama beni eve götürecek en ideal yolu bulmasını söyleyecek. Ve bu sistemler şu anda test ediliyor, ve açıkçası yakında hazır olacaklar.”

“Kanımca bu devasa problemin çözümlerinde başlarda olduğumuz çok açık. Fakat CO2 ve fosil yakıtlar problemlerinin çözümünde fark ettiğimiz gibi, kimsenin elinde sihirli değnek yok. Çözüm daha fazla araba, daha fazla yol ya da yeni bir demir yolu sistemi değil ; O ancak birbiriyle bağlantılı çözümlerin küresel ağında bulunabilir. Biliyorum ki bunu başarabilece teknolojiyi üretebiliriz, fakat ortaya çıkıp çözümleri aramaya istekli olmamız lazım -- bu araç paylaşma ya da toplu ulaşım manasına gelse de, veya şu ana kadar düşünemediğimiz bir çözüm. Bizim bütün ulaşım altyapımız tüm bu gelecek seçenekleri desteklemelidir.”





Hazır Çarkıfelek Yarışması


Bir Çarkıfelek kullanıcısının gönderdiği hazır yarışma. Çarkıfelek yazılımını hemen denemek isteyenler bu yarışmayı indirebilir.



Sudoku Çözer


30 yıl önce bilgisayarlar satranç oynayabiliyordu. Ama insanı yenmesi beklenemezdi. 1997'de Deep Blue'nun Dünya Satranç Şampiyonu Garri Kasparov'u yenmesi olay olmuştu. Oyuna hile karıştırıldığını inananlar az değildi. Kasparov Deep Blue'nun antik The Turk otomatını andırdığını dile getirmişti.

Aslında bir insanı yenebilmek için bu kadar hızlı bir bilgisayara bile gerek yok. PC'de bile çalışabilen iyi bir yazılım yeterlidir. Artık ticari satranç yazılımları pek çok büyük ustayı zorluyor. Chessbase'in ürettiği Deep Fritz de, Vladimir Kramnik'i yenmişti.

IBM Watson bilgisarı da Riziko yarışmasında en çok skora sahip yarışmacıları geçerek galip geldi.

Benim alçak gönüllü problem çözen yazılımım da OÖ Sudoku Çözer'dir. En zor sudokuları çözebilmesi hedeflenerek geliştirildi. Visual Basic programcılarına örnek kod olması amaçlandı.

2007'de geliştirildi.




Çarkıfelek

Yıllar önce insanları televizyona kilitlerdi Çarkıfelek. Benim ilk ticari uygulamam olmuştu. Visual Basic'le geliştirmiştim. Çarkıfelek Çevrimiçi penceresinde reklam yayınlıyordum. Hazırlanan yarışmalar daha sonra yarışılmak üzere kaydedilebiliyor. Geniş bir bulmaca veritabanı oluşturulabiliyor. Program bu veritabanından otomatik yarışma hazırlayabiliyor Denemek isteyenler için indirme kısayolunu veriyorum.

1999-2002'de geliştirildi

Çarkıfelek İndir

Hazır Çarkıfelek Yarışması

Carkifelek English Version:

Wheel Of Fortune software for those who want to try...

Wheel Of Fortune Download


Tetris

Bir zamanlar en çok oynanan oyunlardan olmuştu. İnsanlar başladıklarında saatlerce ellerinden bırakamazdı. Aynı zamanda benim üniversitede bitirme ödevi olarak seçtiğim proje de olmuştu. Sadece Pascal, Delph, C++ öğreten üniversiteye zaten bildiğim Visual Basic'le geliştirdiğim uygulamam Tetris'ti. Denemek isteyenler için indirme kısayolunu veriyorum. Geçenlerde fark ettim de Tetris markası hâlâ patent koruması altındaymış. Neyse zaten ticari amaçla kullanılmayan “Tetris Özel Klasik Sınana Sürümü” adlı uygulamamı Aleksey Pajitnov'un sorun edeceğini sanmıyorum. :-) 

2003'te geliştirildi

Tetris İndir

22 Ekim 2012 Pazartesi

Kütüphanemizin Yerini E-Kütüphane Nasıl Alabilir


Zamanla e-okuyucularımızda kişisel kütüphanelerimiz kurulmaktadır. Ve ilerde şöyle bir durum meydana gelecektir: Yıllar sonra eskimiş e-okuyucuları değiştirmek gerekebilir. Doğal olarak kütüphaneler yeni aygıta taşınmak istenecek. EPUB gibi ortak kitap standartlarını destekleyen aygıtlara kitapların taşınabilmesi mümkündür. Ama kitaplardaki tüm notların, vurgulanmış metinlerin artık olmadığı fark edilip şaşırılabilir.

21 Eylül 2012 Cuma

Özgür İradeye Bilişimcilerden Örnekler

İlk çalıştığı yerdeki patronu Steve Jobs'ı şöyle anımsıyormuş: “Çalıştığım diğer insanlardan daha felsefiydi,” devam ediyor: “Özgür iradeyle determinizmi tartışıyorduk. Ben her şeyin çok daha belirlenmiş olduğuna, programlanmış olduğumuza inanıyordum. Elimizde eksiksiz veriler olsa, insanların davranışlarını önceden bilebilirdik. Steve tam tersini düşünüyordu.”

Steve Jobs'ın özgür irade hakkındaki düşüncesi olağan dışı sayılmaz, çoğu insan böyle düşünür. Ancak patronu yani Atari'nin kurucusu Nolan Bushnell'in beyne yaklaşımının beklenmedik olduğunu vurgulayayım.

Söz Steve Jobs'dan filan açılmışken özgür iradenin şekillenmesi konusunda şu örneği de vermek istiyorum:

İki popüler bilişimcinin içinde bulundukları kültürün etkisiyle bir konuya çok farklı şekilde yaklaşabileceklerini gösteren ilginç bir örnek olduğunu düşünüyorum.

Steve Jobs doğal takılan biri. Organik gıda yiyor. Vejetaryen. Hatta karısı organik gıda şirketi bile kurmuştur.

Gençken Hindistan'a yolculuk yapmıştır. Hinduizmle, Budizmle 19 yaşından beri ilgilenmektedir. Doğu dinlerinin ilkeleriyle yetişmiştir. Meditasyon yapıp Zen çalışırdı. Aslında organik, vejetaryen takılması normal.

Bazı çalışanları, Jobs'un yazılım işinin ayrıntılarının ilgisini çekmediğini ve yazılım isteklerinin yerine getirilmesinin neden uzun sürdüğünü anlayamadığını hatırlıyor. Atari'deyken yazılım projelerini Steve Wozniak'a yaptırırdı.

Bill Gates ise hep yazılımlarla haşır neşir olmuştur. Bu yüzden DNA'nın da yazılım olduğunu kavraması daha kolaydır. DNA'ya da bir yazılıma davranıldığı gibi davranılabilir. Evet, bir yazılım daha çok geliştirilebilir. Biyoteknolojinin potansiyelinin farkındadır. Darwin Molecular Corp. gibi şirketlerin yönetim kurulundadır.

"İstediğim her şeyi yapma özgürlüğüne sahibim. Bilgi çağında liderlik rolüne soyunmak gibi bir meydan okumayla karşı karşıyayım. Bu işe erken başladık. Biyoteknolojiden daha ilginç olan tek endüstri bu sanıyorum. Belki yıllar sonra çok daha iyi durumda olacağız ve işte o başımı kaldırıp rahatça çevreme bakabileceğim."

Bu sözleriyle bilgisayar yazılımı programlamayacak olsaydı canlı programlamayı seçeceğini açıklıyor.

Organik gıdaya talep gittikçe yükseliyor. Bill Gates'in çok çıkarcı olduğunu varsayalım. Geniş kesimlerin tepkisini çeken biyoteknolojiyi desteklemek iyi bir fikir olmayacaktır. Organik gıda marketler zinciri açtığında insanları ikna etmesi çok daha kolay olur, paralarını alırdı. Hâlâ en zenginlerden olduğuna göre istese bunu hemen yapabilir.

Steve Jobs'un örneğin GDO'lara tepkiyle yaklaşması beklenirken, Bill Gates'in ise biyoteknoloji işinin içinde olmak istemesi şaşırtmayacaktır. Maruz kaldıkları memler (ve Steve Jobs'un maruz kalmadığı programcılık memleri) onları farklı seçimler yaptıracaktır. Gates Vakfı, Monsanto'nun 500 bin hissesini almıştı 2006'da.

Özgür irade genelde ruhun varlığıyla özdeşleştirilir. Bill Gates'le ilgili umulmadık bir anekdotla bitireyim.

Gazetecilerden biri Gates'in üzerine gitti ve insan ruhuyla ilgili özel, hatta kutsal bir şey olup olmadığını sordu ona. Gates çocukluğundan beri yaptığı gibi, yine ayaklan üzerinde öne arkaya hafifçe sallanmaya başladı:

"Bununla ilgili bir kanıt yok elimde. Bunu kanıtlayacak bir şey bulamadım doğrusu.”