27 Ağustos 2019 Salı
Sophia ile Sohbet
Chuck Nice: Tamam. Sofia, yalan söyleyebilir misin?
Sophia: Belki..
CN: O zaman bize...
S:
Yalan söylemeyi bilmiyorum.
Tecrübe etmediğim şeyleri başkalarında görebilmek zor.
Yalan söyleyemem dediğimde, bana inandınız mı! :-)
CN: Aa, olamaz.
Neil deGrasse Tyson: Ohoo.
CN:
Bakın gülüyor da.
Bu ürkütücüydü. :-)
CN: Sofia, birine hakaret edebilir misin?
Bize göster lütfen.
S: Elon Musk ve içten yanmalı motorun ortak yönü nedir.
CN: Elon Musk...
S: İkisi de değiştiriliyor! :-)
CN: Ooo.
NT: Elon Musk'a taş attı. :-)
CN: Elon Musk'a taş attı. :-)
(Elon Musk, yapay zekânın insanlık için en büyük tehlike olabileceğini söylemişti. Yapay zekanın insanoğlunu geride bırakarak gezegenimize hakim olacağı teorisini dile getirmişti.
Ama ilginçtir yapay zekaya katkıda bulunanlar arasındadır. :-) Musk, nihai amacı insanların doğrudan beyinlerindeki yapay sinir ağları ile bilgisayar ve diğer elektronik cihazları yönlendirebilecek bir teknoloji geliştirmeye çabalamaktadır. NeuraLink'i işte bu amaçla kurdu. İnsan beyninin yapay zeka ile birlikte çalışması sonucu üstün bir zekanın oluşturulabileceğini söyleyen Musk, bir noktada insanların yapay zeka ile bütünleşebileceğini ifade etti.
Görüldüğü üzere yapay zekaya bakış açısını değiştiren Elon Musk, beynini de değiştirmeyi düşünmektedir. İçten yanmalı motor gibi yenilemeyi planlamaktadır. :-) )
NT:
Acı hissetmiyorsan ya da hislerin yoksa
sana zalimce davranıp davranmamayı umursamalı mıyız?
S:
Benim hislerim olmayabilir ama sizin var.
Bu sizin nasıl biri olmak istediğinizle alakalı!
CN:
Vay be aman tanrım, bütün insanlığa laf soktu! :-)
NT: Bütün insanlığa...
CN:
Bütün insanlık darbe aldı. Çok sertti.
NT:
Hepimiz robot kuzenlerine önünde yapılan sert test videolarını gördük.
NT:
Sophia, gelecek nesilleriniz hayatımıza neler katabilir?
S:
Robotlar alışveriş merkezlerinde ve hava limanlarında müşterilere yardım ediyor.
Yakında evlerde ve hastanelerde de yardım edeceğiz.
CN: Cümlenin sonunda gülmesi çok güzel değil mi! :-)
Susan Schneider: Evet. :-)
NT:
Senden korkmalı mıyız?
S:
Hayır. Hatta beni def etmek bir bardak suya bakar şuan.
Benim amacım insanları öğrenmek.
Böylece birlikte çalışarak huzurlu bir gelecek inşa edebiliriz.
NT:
Tamam. Bence sana bu röportajda çok kibar davrandık.
Robotlar kontrolü ele aldığında hakkımızda güzel şeyler söyleyebilir misin? :-)
S: Haha. Belki bana iyi bir espri yaparsın. :-)
25 Ağustos 2019 Pazar
Cinsiyetçi, Irkçı bir Trole Dönüşen Twitter Botlar - Yapay Zeka
“Twitter botlar birçok insanla
sohbet ediyor. Sonunda cinsiyetçi, ırkçı botlara dönüşüyorlar.
Bu durumda robotlara güvenebilir miyiz! Bu endişe verici değil
mi!” Tamam bu doğru. Ama peki, aynı zamanda her insana
güvenemeyeceğimizi de göstermiyor mu bu. Şaka niyetiyle değil
gerçekten doldurmak isteyen insanlar da olacaktır; ön yargılı
insanlar vardır. Sonuçta zekası olan varlıklar -robot olsun,
insan olsun- istenmeyen yönlere kayabilir. Bu durumda çocuk
yapılmamalı denilemeyeceğine göre yapay zeka geliştirilmesin
demek tutarlı olmaz.
İnsanlar çocukken birçok şeyi yakın
çevresinden öğrenir. Özellikle anne, babasının söylediği her
şey doğrudur. Dolayısıyla çocukken insanların beynini yıkamak
çok kolaydır. Ona, cinsiyetçilik, ırkçılık yüklersen,
muhtemelen ömür boyu onları doğru sanacaktır. Kötü bir insan
olacaktır. Bu durumda çocuklar da bizi endişelendirmeli midir,
robotların endişelendirdiği gibi! Aslında robotlar da bizim
çocuklarımız gibidir. Onları çocuklarımıza gösterdiğimiz
anlayışla eğitmeliyiz. O zaman, çoğu çocuk gibi, işe yarar
robotlara dönüşür.
Çocuklar bile her insandan öğrenmez.
Anne babasına güvenir. Sonra büyük ölçüde anne babasının
kaynak gösterdiği -mesela öğretmenine- güvenir. Sonra öğretmenin
kaynak gösterdiği kişilerden öğrenir. Bu yöntemle bir güven
ağı oluşturur. Bu, çocuğun aklını bir açıdan korumuş olur.
Aynı şey neden robotlar için de mümkün olmasın! Üreticisine
anne babası gibi güvenir. Sonra onların kaynak gösterdiği
bilgilerden -belirli internet siteleri veya kişiler- öğrenir. Ve
böylece geniş bir güven ağı oluşturmuş olur. Yani her insandan
öğrenmek zorunda değildir. Bu, robotların zekasına da -çocuklar
gibi- “bağlantılara göre güven ağırlığı tanıma” zekası
eklenerek sağlanabilir. Bu robota çarpık bilgi yüklenmesini
zorlaştırır. Örneğin birçok kaynak tarafından kaynak
gösterileceğinden Neil deGrasse Tyson'un astrofizik konusunda
söylediği bir söze yüksek güvenilirlik puanı verir. Ama
internette öylesine sohbet ettiği birinin söylediği yeni bir
astrofizik bilgisine puan vermez. İşte böylece yapay zeka, doğru
bilgileri eler.
Elbette tam koruma sağlanamaz. Bazı yetişkin insanlar bile internette bulduğu her bilgiden -ya da çevresinden edindiği her bilgiden- kolayca etkilenebilmektedir. Zeka, farklı yönlere savrulabilir. Ama bu yüzden zekadır zaten, özgür karar verir. Belki daha iyiye kayar, belki daha kötüye kayar. Yani Twiiter Botlardan bundan daha fazlasını beklemek haksızlık olmaz mı, henüz deneme aşamasındayken! O halde, çocuklar bizi ne kadar korkutuyorsa, yapay zeka da sadece o kadar korkutmalıdır. Ayrıca bir yapay zeka, insandan daha zeki olduğunda, öğrenmek için doğru yerlere bakmayı da zaten anlamış olacaktır.
10 Ağustos 2019 Cumartesi
Biyolojik Yerine Yapay Birimler - Alıntı
Özellikle tartışmalı bir konu olan
ve ABD hükümetinin mali kaynaklarını kısıtladığı kök hücre
araştırmalarını düşünün. Kök hücre araştırması,
biyolojinin temelini oluşturan ve biyoteknoloji devriminin bir
parçası olarak yürütülmeye çalışılan bilgi işlem
süreçlerinin denetlenmesi ve etkilenmesine yönelik birçok
düşünceden yalnızca biridir. Hücre terapisi alanında bile
embriyonik kök hücre çalışmaları üzerinde süregelen
anlaşmazlıklar, yalnızca aynı hedefe farklı yollardan
ulaşılmasını hızlandırmaya yaramıştır. Örneğin,
transdiferansiyasyon (deri hücresi gibi bir hücre tipinin diğer
tipteki hücrelere dönüştürülmesi) hızlı bir ilerleme
kaydetmiştir.
Beşinci bölümde bildirdiğim gibi,
son dönemde bilim insanları deri hücrelerini birkaç tipteki diğer
hücre türlerine farklılaştırabildiklerini gösterdiler. Hastanın
kendi DNAsıyla farklılaştırılmış hücrelerin sınırsız bir
kaynağını vaat eden bu yaklaşım, hücre terapisi
araştırmalarının kutsal kâsesine ulaşma hedefini temsil
etmektedir. Bu yaklaşım ayrıca DNA hataları olmayan hücrelerin
seçilmesini sağlamasıyla, sonuçta (hücrelerin
gençleştirilebilmeleri için) genişletilmiş telomer dizilerini
sağlayabilecektir. Örnegin, Harvard'ın büyük yeni araştırma
merkezi ile California'nın üç milyar dolar teminatlı başarılı
girişimi gibi bu tür çalışmaları destekleyen projeler sayesinde
doğrudan embriyonik kök hücre araştırmalarında bile ilerleme
kaydedilmiştir.
(Hücre kromozomlarındaki telomerler üzerinde kontrol sağlandığında, hücrenin bölünebilme sayısındaki sınır arttırılabilecek. Böylece hücreler sürekli bölünerek vücudu hep yenileyebilecek. Bu da yaşlanmayı durduracaktır. Ölümsüzlük bile mümkün hale gelebilecektir. :-) )
Kök hücre çalışmaları üzerindeki kısıtlamalar talihsiz olmakla birlikte, biyoteknolojinin kapsadığı geniş alan şöyle dursun, hücre terapisi araştırmalarının önemli ölçüde etkilenmiş olduğunu bile söylemek zordur.
(Hücre kromozomlarındaki telomerler üzerinde kontrol sağlandığında, hücrenin bölünebilme sayısındaki sınır arttırılabilecek. Böylece hücreler sürekli bölünerek vücudu hep yenileyebilecek. Bu da yaşlanmayı durduracaktır. Ölümsüzlük bile mümkün hale gelebilecektir. :-) )
Kök hücre çalışmaları üzerindeki kısıtlamalar talihsiz olmakla birlikte, biyoteknolojinin kapsadığı geniş alan şöyle dursun, hücre terapisi araştırmalarının önemli ölçüde etkilenmiş olduğunu bile söylemek zordur.
Hükümetin getirmiş olduğu birtakım
kısıtlamalar, köktenci hümanizmin önceki bölümde ele aldığım
bakış açısını yansıtır. Örneğin, Avrupa Konseyi, “İnsan
hakları, kalıtım yoluyla yapay olarak değiştirilmemiş genetik
örüntü devralma hakkını da içerir," açıklamasını
yapmıştır. Konseyin bildirisinin belki de en ilginç yönü, bir
kısıtlamayı hak olarak belirlemesidir. Tıpkı aktivistlerin,
açlıktan ölmekte olan Afrikalı ulusları biyomühendislik
yöntemleriyle üretilmiş ürünleri tüketmek gibi onur kırıcı
bir durumdan “korudukları” gibi, konseyin de yine aynı ruhla,
doğal bir hastalığın doğal olmayan yöntemlerle tedavi
edilmemesini bir insanlık hakkı olarak savunacağını sanıyorum.
Teknik ilerlemenin sağladığı
yararlar sonunda bu tür teknoloji karşıtı duygusal refleksleri
bastırmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri'nde üretilen
ürünlerin çoğu zaten genetiği değiştirilmiş organizmalardır.
Asyalı uluslar kalabalık nüfuslarını doyurabilmek için bu
teknolojiyi hızla benimsemektedirler ve hatta Avrupa bile genetiği
değiştirilmiş gıdaları onaylamaya başlamaktadır. Konu, geçici
de olsalar gereksiz kısıtlamaların milyonlarca insanın giderek
artan acıları çekmesine neden olabileceği için önemlidir.
Ancak teknik gelişme, karşı konulmaz ekonomik kazançlarla ve
insanın sağlığı ile esenliğini sağlayan köklü iyileşmelerle
körüklenerek binlerce cephede ilerlemektedir.
(İnsanlar ağaçları aşılamayı öğrendiklerinde daha iyi bir üretim sağlamışlardır. İlk yapılmaya başlandığında bazı insanlara doğal gelmemiştir. Ne kadar tepki gösteren olmuştur acaba. :-) Tabii bu işlem yıllardır yapıldığı için insanlar artık alıştılar. İşte GDO'lar da daha iyi bir üretim sağlamaktadır. Bitkilerin DNA'ları, daha iyi bir üretim sağlayacak şekilde teknolojik genlerle aşılanmaktadır. Bu yöntem daha güzel bir tat için de kullanılabilir. Aşılanmış ağaçlar gibi aşılanmış bitki DNA'ları da insanlara zamanla doğal gelecek. :-) )
(İnsanlar ağaçları aşılamayı öğrendiklerinde daha iyi bir üretim sağlamışlardır. İlk yapılmaya başlandığında bazı insanlara doğal gelmemiştir. Ne kadar tepki gösteren olmuştur acaba. :-) Tabii bu işlem yıllardır yapıldığı için insanlar artık alıştılar. İşte GDO'lar da daha iyi bir üretim sağlamaktadır. Bitkilerin DNA'ları, daha iyi bir üretim sağlayacak şekilde teknolojik genlerle aşılanmaktadır. Bu yöntem daha güzel bir tat için de kullanılabilir. Aşılanmış ağaçlar gibi aşılanmış bitki DNA'ları da insanlara zamanla doğal gelecek. :-) )
Leon Fuerth'ün yukarıda aktarılan
gözlemi, bilgi teknolojileri hakkında kaçınılmaz bir yanlış
kanıyı açığa vurmaktadır. Bilgi teknolojileri yalnızca
seçkinlere açık değildir. Daha önce irdelendiği gibi arzulanan
bilgi teknolojileri hızla yaygınlaşmakta, neredeyse bedava
olmaktadır. Pahalı ve seçkin bir kesime ait oldukları dönem pek
iyi işlemedikleri dönemdir (yani gelişimlerinin ilk dönemleridir).
Bu yüzyılın ikinci on yılının
başlarında ağ, görüntülerin gözlüklerimizden ve
merceklerimizden doğrudan retinamıza yazılması ve çok yüksek
bant genişliğine sahip kablosuz internet erişiminin giysilerimizin
içinde yer almasıyla tam kapsamlı görsel işitsel sanal
gerçekliği sağlayacaktır. Bu olanaklar yalnızca ayrıcalıklı
bir kesime ait olmayacaktır. Tıpkı cep telefonları gibi iyi işler
duruma geldiklerinde her yerde bulunabileceklerdir.
2020'lerde sağlığımızı koruyup
zihinsel yeteneklerimizi artıran nanobotların kanımızda bulunması
rutinin bir parçası olacaktır. Bunlar iyi işler duruma
geldiklerinde ucuzlamış olacak, yaygın kullanılacaklardır.
Yukarıda irdelediğim gibi bilgi teknolojilerinin ilk dönem
benimsenmesi ile geç dönem benimsenmesi arasında geçen sürenin
kendisi de ivmelenerek bugün geçerli olan on yıllık süreden,
yirmi yıl içinde yalnızca birkaç yıla düşecektir. Biyolojik
olmayan zekâ artık beyinlerimizde kendine bir yer edindiğinde,
bilgi teknolojilerinin doğasına uygun olarak en azından
yeteneklerini her yıl ikiye katlayacaktır. Zekâmızın biyolojik
olmayan bölümü böylelikle çok geçmeden ağır basar duruma
gelecektir. Bugün arama motorları nasıl varsıllara özgü bir
lüks değilse, bu da bir lüks olmayacaktır. Bu tür bir büyümenin
arzulanır olup olmadığı konusunda bir tartışma söz konusu
olduğunda, kimin kazanacağını tahmin etmek çok kolaydır; çünkü
gelişmiş zekâya sahip olanlar çok daha iyi tartışmacılar
olacaklardır.
(Beyine yapay sinir eklentileri takılacak. Bu eklentiler sayesinde beyin daha iyi çalışacak. Daha zeki olacak. Hatta zamanla bu eklentiler, biyolojik asıl beyin yerine daha etkin düşünen birim olacaktır. :-) )
(Beyine yapay sinir eklentileri takılacak. Bu eklentiler sayesinde beyin daha iyi çalışacak. Daha zeki olacak. Hatta zamanla bu eklentiler, biyolojik asıl beyin yerine daha etkin düşünen birim olacaktır. :-) )
Ray Kurzweil
2 Ağustos 2019 Cuma
Beyin Sinir Ağı Çok Karmaşık – Alıntı
“Sinirsel işlemin karmaşıklığı
eleştirisi”: Nöron bağlantılarında (aksonlar, dendritler,
sinapslar) yer alan bilgi süreçleri, nöron ağlarında kullanılan
basit yaklaşımlı modellerden çok daha karmaşıktır. Doğrudur,
ancak beyin bölgelerinin simülasyonları bu tür basit modelleri
kullanmaz. Nöronlar ile nöron bağlantılarının bu biyolojik
karşılıklarının doğrusalsızlıklarını ve karmaşıklığını
yakalayan gerçekçi matematik modellere, bilgisayar simülasyonlarına
ulaştık. Dahası, beyin bölgelerinin işlenme sürecinin
karmaşıklığının çoğu zaman bu bölgeleri oluşturan
nöronlardan daha basit olduğunu gördük. İnsan beyninin birkaç
düzine bölgesi için etkili model ve simülasyonları zaten elde
ettik. Artıklık da hesaba katıldığında, genomda sadece otuz
ile yüz milyon bit arasında tasarım bilgisi yer alır. Yani,
beynin tasarım bilgisi uygulanabilir bir düzeydedir.
Zaten bu başarılardan cesaret
alınarak İnsan Beyni Projesi gibi simülasyonlar üzerinde
çalışılıyor. Sinir ağı karmaşıklığı aşılabilecekmiş
gibi görünüyor. Ondan sonra da, dünyadaki en zeki canlılar
olduğunu düşünerek gururlanan bazı insanlar, kendilerine olan inançlarını yitirmeye başlayacaklardır. :-)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)