28 Ocak 2020 Salı

Biliyor musun "yeni Bill Gates bugün salondan biri olabilir" derken sana baktığına yemin edebilirim! - Sahne


Bob: Biliyor musun "yeni Bill Gates bugün salondan biri olabilir" derken
sana baktığına yemin edebilirim!
Mark Zuckerberg: Aa, hiç sanmıyorum.
B: Üstelik geç kaldım, konuşmacının kim olduğunu bile bilmiyordum.
Edvardo: O Bill Gates'ti!
B: Ben de nereden tanıyorum diyorum. :-)


Arkadaşı, iktisat bölümünde okuyan Edvardo'nun dikkati kolayca dağılmıştır. Ama Mark Zuckerberg pürdikkat dinlemektedir. Harvard'a konferans vermeye gelen kişi Bill Gates'tir. Mark Zuckerberg de programlama konusunda iyidir. İnsanlar ortak yanlarının olduğunu düşündüğü kişilerle kolay bağ kurar.

Mark Zuckerberg Harvard Bilgisayar bölümünde okumuştur. Sürekli elit bilgisayar kulüplerine girmeyi hayal etmiştir. Sonunda kendisi elit bir kulüp yaratmıştır. Sadece Harvard'lı öğrencilerin dahil olabileceği bir kulüp. Ama kulübün popülerliği artınca başka elit üniversiteleri de dahil etmiştir. Yani, çok sonraları, Nepster'in kurucusu Sean Parker'in işe dahil olmasıyla herkese açık hale gelmiştir Facebook. Mark Zuckerberg'in 16 saat boyunca kesintisiz kod yazdığı filmde geçmektedir. Diğer iyi programcılar gibi projesine saplanıp kalabilmektedir. Bunun haricinde, elit programcı görünmek dışında pek beklentisi yok gibi görünmektedir, Facebook'un ilk yıllarında. :-) Şuanda Facebook'taki çevirileri Microsoft Bing sağlamaktadır. Microsoft ile Facebook arasında başka işbirlikleri de oluyor.


Bu Konular da İlginizi Çekebilir
Sahne: Facebook'u Kurmak
Sahne: Uygulamayı Eğitmek

25 Ocak 2020 Cumartesi

İnsanlar beni seviyor; bu, benim deham! - Sahne


Rick: Bu küçük broşürün hiçbir yerinde adımın geçmediğini fark ettim.
Yani bu şeyi beni kenara atıp,
bütün övgüyü alasın diye yapmadım!
Cortis: Ofisimi kurcalaman hoşuma gitmedi.
R: Beni böyle gölgede bırakmaya çalışman da, benim hiç hoşuma gitmedi, pislik.
...
R: O kemeri ben yaptım.
C: Tamam, öyle olsun.
Tamam. :-)
Bir de pazarlayacak mısın!
Toplantılara gidip, yere tırnaklarını tükürüp,
herkese aptal mı diyeceksin. :-)
İnsanların sana 1 milyon Dolar vermeleri için etkileyecek misin!
Bunları yapabilecek misin!
Aman tanrım, komedyen olmalıyım.
Çünkü bu, şakadan başka bir şey değil. :-)
(“Sen mühendislikten sorumlusun,
insanlarla iletişim işi de benim sorumluluğumda,
sen insanları korkutabilirsin.” diyor.)
R: Hayır beni dinle.
Asıl şaka senin bir bilim adamı gibi davranman, pislik.
C: Tamam haklısın, bütün bilimsel şeyleri bilmiyorum.
İyi bir üniversiteye gitmedim.
R: Heey Cortis, uyan dostum.
Sen üniversiteye filan hiç gitmedin!
C: Elbette gitmedim.
Çünkü sahip olduğum şey öğrenilmiyor!
İnsanlar beni seviyor;
bu, benim deham!
Ve seni seven tek kişinin bile adını verebilirsen
sana 1000 Dolar vereceğim, salak herif.
R: Senin gibi pazarlamacı pisliklerin tam...
20 yıl boyunca fikirlerimi çalmalarına katlandım!
Ama bu artık bitti.
Ve ben, çok çok çok ciddiyim Cortis!
...
C: Söz vermemi istiyorsan sen de bir söz ver.
R: Nedir Cortis?
C: Bana salak diyemezsin.
R: Ne.
C: Bana salak deme.
Sen, ben ama özellikle de Kenny varken.
R: Kenny umurunda bile değil.
C: Umursamaya başlasan iyi olur.
Küçük görmeye devam edersen, bana güvenini kaybeder!
Ve bu olduğu anda para gider!
Sadece bana biraz saygılı davranıp kemeri bitireceksin.
(“Şirketin sözcüsü olarak ne yaptığından emin görünemezsem,
yatırımcılar bize güvenmez.” diyor.)

Cortis'in aklına sıra dışı bir fikir gelir. Şuanda işsiz kalmış olan, iyi bir roket mühendisinin aklını çeler. Sonra, daha önce de bir proje denedikleri, yatırım parası olan eski bir arkadaşını da yine heyecanlandırır. Üç kişilik bir şirket kurarlar. Amaç, çalışan ilk kişisel roket kemerini icat etmektir. Roket mühendisi Rick roket kemerini geliştirmek için gayretle işe koyulur. Bildiği tüm etkileyici yöntemlerle tanıtıma başlar şirketin CEO'su Cortis. Amaç yatırımcıların dikkatini çekmektir. Sonuçta gösteri yapmakta uzmanlaşmış elemanlar da gereklidir. İyi bir mühendisin insan ilişkilerinin de iyi olması beklenmez. Ama şirketin, insanların sevebileceği bir yüze de ihtiyacı vardır. :-)

21 Ocak 2020 Salı

Karşımda gördüğüm adamı, senin uydurduğunu bilen tek kişiyim - Sahne


Apple, Lisa'yı geliştirmiştir 1983'te. Tamamen kapalı ve özellikle diğer bilgisayarla uyumsuz olacak şekilde üretilmiştir. Çünkü Steve Jobs özellikle böyle olsun istemiştir, baş mühendis Steve Woznaik'in uyarılarına rağmen. İnsanlar, hem kapalı sistem olduğundan, hem de pahalı olduğundan pek ilgi göstermemiştir. Sonuçta Steve Jobs'ın hayal ettiği satış rakamlarına ulaşamamıştır. Hal böyle olunca, yönetim kurulu Steve Jobs'u oy çokluğuyla yönetim kurulundan çıkarır. Steve Jobs Next adında yeni bir şirket kurar. Okullara bilgisayar satmak niyetindir.

Steve Jobs: Katılım iyi.
Steve Woznaik: Katılım çok iyi.
SJ: Evet.
SW: Delicesine iyi.
SJ: Delicesine iyi.
(Ürün tanıtımı için hazırladığı gösteriden bahsediyorlar)
...
SJ: ...Dedi ki, “müzisyenler enstrümanlarını çalar...
Ben orkestrayı çalarım.”
SW: Kulağa hoş gelen bir şeye benziyor ama bir anlamı yok bence.
...
SJ: Çok açık konuşalım. Apple 2 ya da Lisa'yı aslında hiç önemsemedim.
...
SW: Kod yazamıyorsun. Mühendis değilsin. Tasarımcı değilsin.
Çekiçle çivi bile çakamazsın.
Devre kartını ben yaptım. Grafik arayüzü Xerox PARC'dan çalındı.
Adamı her projesinde kovmadan önce Jef Raskin Mac takımının lideriydi.
Kutuyu başka biri tasarladı.
O halde neden günde on kere “Steve Jobs bir dahi” yazısını okuyorum! Ha.
Ne yapıyorsun sen!
SJ: Ben orkestrayı çalıyorum.
Ve sen iyi bir müzisyensin. Orada oturuyorsun ve sıranın en iyisisin.
...
SW: ...Optik disk hiç bir şey yapamayacak kadar zayıf.
Ve 2500 Dolar'lık lazer yazıcı toplam tutarı 12 000 Dolar'a getiriyor.
Ve bütün dünyada kusursuz küp içerisine konulmuş olmasını önemseyen tek kişisin.
Mahvolacaksın...
...
SW: Karşımda gördüğüm adamı, senin uydurduğunu bilen tek kişiyim!
Ve senin yanında duruyorum.
Çünkü o kusursuz küp hiçbir şey yapamıyor.
Ve kişisel bilgisayarların tarihindeki en büyük fiyasko olacak!
SJ: Bana bilmediğim bir şey söyle!

(*Not: Bazı insanlar hatta Steve Jobs da Microsoft'un grafik arayüzü Apple'dan çaldığına inanır. Ama burada baş mühendisin de hatırlattığı gibi Apple, Xerox PARC'dan çalmış görünmektedir. Belki bu yüzden Apple'in işletim sisteminin adı Xerox'a benzemektedir, adı Xenix'tir. :-) Aslında grafik arayüzü kullanışlı bir şeydir. Dolayısıyla kimsenin tekelinde kalamazdı. Birbirlerinden esinlenmeleri normaldir. Grafik arayüzünün kodlarını kopyala-yapıştır yapmak, asıl çalmak olurdu. :-)*)


Son kullanıcı ilişkileri böyledir. İnsanlara özel bir şey yaptığına inandırmaktır mesele. Aslında özel bir şey olması da gerekmez. Sunumu iyi yaparsın. İnsanları anladığını hissettirirsin. İhtiyaçlarının farkında olduğuna inandırırsın. Üründen kendi beklentinin de zaten onlarla aynı olduğunu hissettirirsin. Bu, seninle bağ kurmalarını kolaylaştırır. Mutlu bir an yaşamalarını sağlayacak şekilde heyecanlı bir gösteri yaparsın. Ürün, kendilerini mutlu eden şeyleri çağrıştırır. Elbette bunun için karizmatik bir kişilikte görünmeye de gerek vardır. İnsanlar heyecanlı bir gösteriyle karşılaştıklarında, sunulan şeyin de özel olduğuna daha kolay ikna olurlar. Bağ kurdukları kişiye kolay inanırlar üstelik. Böylece kapalı bir sistem çok kullanışlı görünür. Steve Jobs heyecanlı gösteri yapmaktan iyi anlıyordu. Bunun için gerçekten çabalıyordu. Yani aynı ürünler, sıkıcı bir basın açıklamasıyla duyurulsa ne olurdu dersiniz! Çoğu insan dikkatini vermezdi. O ürün, çok daha az insana özel gelirdi. İnsanlar gösterileri sever. Dolayısıyla bunu kullanabilenler başarır. :-) Örneğin siyaset de böyledir. Projesinden heyecanlı bir gösteri eşliğinde bahseden siyasetçi, insanları daha kolay ikna eder. Olumlu ya da olumsuz aynı projeden bahseden, ama sadece uzun sıkıcı bir konuşma yapabilen siyasetçi dinlenilmez. Karizmatik bir kişilikte görünmek de iyi olur. Ayrıca önceden bağ kurmuş olmak da gerekir. Yani onlarla ortak yanlarının olduğuna önceden inandırmış olmak gerekir. Bir konu hakkında bir davranışı, bağ kurmadıkları siyasetçi yapıyorsa genelde kızdırır. Ama bağ kurdukları bir siyasetçi, aynı o davranışı yaptığında ise daha rahat doğru bulurlar. :-)


Bunlar da İlginizi Çekebilir:

12 Ocak 2020 Pazar

Paket Yapay Sinir Ağı - Yapay Zeka - Alıntı

Bu nedenle, çocuklar çevrelerindeki varlıkları (anne baba, ev hayvanları, televizyon gibi) taklit etme yoluyla öğrendikleri halde, boş birer levha değildir. Bebeklerin çıkardıkları tipik sesleri düşünün. Sağır bebekler, işitebilen bebeklerle aynı sesleri çıkarır; farklı ülkelerde yaşayan bebeklerin çıkardıkları sesler ise, birbirinden çok farklı dillere maruz kalsalar da benzerdir. Buradan, bu ilk bebek ‘konuşmalarının’, insanlarda önceden programlanmış bir özellik olarak kalıtıldığını anlıyoruz.

Bir başka önceden programlama örneği, “zihin okuma” adını verdiğimiz sistemdir. Bu sistem, başka insanların gözlerindeki hareket ve bakış yönünden, onların ne istediği, ne bildiği ve neye inandığıyla ilgili çıkarımlarda bulunmamızı sağlayan bir düzenek grubunu içerir. Sözgelimi, biri tutup da aniden sol omzunuzun üzerinden ileriye bakarsa, arkanızda ilginç bir şeyler olup bittiğini tahmin etmekte gecikmezsiniz. Bu bakış okuma sistemi, bebekliğin erken dönemlerinde bile tümüyle yerine oturmuş durumdadır. Otizm gibi bozukluklarda hasar görmüş olsa da, diğer sistemlerin hasar gördüğü bazı durumlarda etkilenmeyebilir. Bakış okuma becerisinin yerli yerinde, ama toplumsal bilişselliğin başka yönlerden ciddi biçimde hasarlı olduğu Williams Sendromu’nda durum böyledir.

Önceden paketlenmiş yazılım, boş levha tarzı bir beynin anında karşı karşıya geleceği olasılıklar patlamasını atlatmayı başarabilir. Boş levhayla işe başlayan bir sistem, dünyanın onca karmaşık kuralını bebeklerin aldığı son derece zayıf ve seyrek girdi bütünüyle öğrenemeyecektir. Her şeyi denemek zorunda kalacak ve başarısız olacaktır. Bunu hiçbir şeyden olmasa, bilgiden yoksun biçimde işe başlayıp dünyanın kurallarını öğrenmeye kalkışan yapay nöral ağların uzun başarısızlık tarihinden biliyoruz.

Önceden programlanmış olmamız, toplumsal alışverişte, yani insanların birbiriyle kurdukları etkileşimde de büyük rol oynar. Toplumsal etkileşim milyonlarca yıl boyunca türümüz için yaşamsal önem taşımış ve sonucunda da toplumsal programlar, yollarını nöral devrelerin derinlerine kadar çizmiştir. Leda Cosmides ve John Tooby isimli psikologların söylediği gibi “Kalp atımı evrenseldir çünkü onu üreten organ her yerde aynıdır. Bu, biraz sınırlı biçimde de olsa, toplumsal etkileşimin evrenselliği için de geçerli bir açıklamadır.” Bir başka deyişle, tıpkı kalp gibi beyin de, toplumsal davranışın ifadesinde belirli bir kültürün varlığına gerek duymaz. Bu program temel donanımla birlikte, önceden paketlenmiş halde sunulur bize.

Alıntı: Incognito


Ama zaten bu yüzden her şirket kendi işine yarayacak yapay sinir ağını hep en baştan oluşturmak zorunda kalmayacaktır gelecekte. Hazır bir YSA kullanacaktır. Yani YSA'lar da bebekler gibi boş levha olmayacaktır artık. Sadece, ona yeni eklemeler yapacaktır. Sonra da amaç konusunda eğitecektir. Daha kolay öğrenebilmesi için gereken altyapı ağı önceden oluşturulmuş olacaktır. Yani bazı programlar yüklü gelecektir zaten. Hazır YSA'lar bu konuda uzman şirketler tarafından geliştirilecektir. Kullanılabileceği amaçların -karşılaşabileceği kuralların- ortak temeli olabilecek özellikleri anlamak konusunda mümkün olduğunca hazır olacaktır. YSA'yı böyle programla paketleyecektir uzman şirketler. Diğer şirketler Paket YSA'ları satın alarak, kendi amacına hazır etmeye daha az zaman harcamış olacaklardır, en baştan oluşturmaya çalışmak yerine. Hatta Paket YSA'ya buluttan erişeceği için sürekli geliştirilen, daha iyi öğrenebilen YSA'ya sahip olmuş olacaktır.

Bunlar da İlginizi Çekebilir:

7 Ocak 2020 Salı

Öğrenmek – Sinir Ağları - Alıntı

Çivi yazısı, Yeni Tai Lue ya da Beluci dilini bilenler için bu sayfadaki cümlelerin geri kalanı, size onların dillerinin geldiği kadar yabancı ve yorumlanamaz görünür. Ama siz, buradaki harflerin anlamını hiç çaba göstermeden sökersiniz; çünkü bilişsel çeviriyi dolaysız algıya dönüştürme işini zaten önceden yapmışsınızdır.

Aynı şey, beyne gelen elektrik sinyalleri için de geçerlidir: Bunlar önceden yoksun oldukları anlamı sonradan kazanır. Siz bu sözcüklerin anlamını anında nasıl “görüyorsanız”, beyniniz de kendisini hedef alan elektriksel ve kimyasal sinyaller bombardımanını tıpkı öyle, karla kaplı çam ağaçları arasından koşarak giden bir atı gördüğü gibi “görür”. Mike May’in beynine ulaşan nöral harfler ise hâlâ çeviriye ihtiyaç duymakta. Attan kaynaklanan görsel sinyaller, olan biten hakkında olsa olsa çok az fikir veren, yorumlanamaz etkinlik patlamaları durumunda; retinaya düşen sinyaller, her biri tek tek çevrilmek için çırpınıp duran Beluci harfleri gibi. Eric Weihenmayer’in beynini ele alırsak da, dili, ona Yeni Tai Lue dilinde sinyaller göndermekte; ama kendisi pratik yaptıkça beyni de bu dili çözmeyi öğreniyor. Geldiği bu noktada ise görsel dünyaya ilişkin anlayışı, onun için anadilinin sözcükleri kadar açık ve berrak.

Beynin “plastisite” adı verilen bu esnekliğinin inanılmaz sonuçlarından biri de, gelecekte beyni doğrudan yeni veri akışlarıyla (kızılötesi ya da morötesi görüş, hatta iklim ve borsa verileri bile) yükleyebilecek olmamız. Böyle bir durumda beyin verileri sindirmek için epeyce uğraşacak ama er veya geç dili konuşmayı öğrenecek. Bizlerse programa kattığımız bu yeni işlevlerle nihayet Beyin 2.0 sürümünü piyasaya sürebileceğiz.

Bu konudaki çalışmaların zaten başlamış olduğunu düşünürsek, bu düşü bilimkurgu olarak nitelendirmek yanlış olur. Yakın geçmişte Gerald Jacobs ve Jeremy Nathans adlı araştırmacılar bir insan fotopigmentini (belirli dalga boylarındaki ışığı soğurabilen bir retina proteini) kodlayan geni alarak renkkörü farelerin genlerine eklediler. Ortaya ne çıktı dersiniz? Renkli görüş. Bu fareler şimdi renkleri birbirinden ayırabiliyor.

Alıntu: Incognito

Farkında Olmak – Sinir Ağları - Alıntı

Örtülü belleğin bir başka dışavurum biçimi de doğruluk yanılsaması etkisi olarak bilinir: Doğru olsun olmasın, eğer daha önce duyduysanız, bir ifadenin doğru olduğuna inanmanız olasılığı görece yüksektir. Katılımcıların, akla uygun cümlelerin geçerliliğini iki haftada bir değerlendirdikleri bir çalışmada, araştırmacılar deney seansı süresince çaktırmadan daha önceki seanslarda kullanılan cümleleri de (kimi doğru, kimi yanlış) araya sıkıştırdılar. Sonuç açıktı:

Katılımcı, daha önceki haftalarda da duyduğu belirli bir cümleyi, daha önce duymadığına yemin bile etse, “doğru” olarak değerlendiriyordu. Araştırmacı, katılımcıya duymak üzere olduğu cümlenin yanlış olduğunu söylese bile durum değişmiyordu. Sonuçta, belirli bir fikre salt maruz kalmış olmak, onunla yeniden karşılaştığınızda fikrin size daha inanılır gelmesi için yeterlidir. Doğruluk yanılsaması etkisi, aynı dini etkiler ya da siyasi sloganlara yinelemeli biçimde maruz kalan kişiler için söz konusu olan potansiyel tehlikenin altını çizer.

Kavramlar arasında yapılan basit bir eşleştirme, bir bilinçdışı ilişkilendirmeyi tetiklemek için yeterlidir. Bunun sonucu, eşleştirmenin doğru ve tanıdık bir şeyler içerdiği duygusudur. Belirli bir ürünün çekici, güler yüzlü ve cinsel cazibeye sahip insanlarla eşleştirildiği bütün reklamların temelinde yatan ilke budur. Aynı ilke George W. Bush’un reklam ekibinin 2000 yılında Al Gore’a karşı yürüttüğü kampanyanın da temelini oluşturmuştu. Bush’un 2,5 milyon dolarlık televizyon reklamında, ekranda görülen “Gore’un reçete-ilaç programı” yazısı ile birlikte RATS sözcüğü ekranda bir anda parlayıp sönüyor ve hemen ardından bunun aslında BUREAUCRATS [bürokratlar] sözcüğünün devamı olduğu anlaşılıyordu. Reklam yapımcılarının peşinde oldukları –ve hatırlanmasını umdukları– etki ortadaydı.

Alıntı: Incognito


Karar verirken, her şey -hissedildiği gibi- özgür iradenin kontrolünde midir gerçekten!