29 Nisan 2019 Pazartesi

Yapay Et - Haber


Bruce Friedrich 30 yıldır vejetaryen olsa da tekrardan et yemeye başladı.

Ama yediği et için hayvan öldürülmedi. Midesine indirdiği, Microsoft'un kurucusu ve CEO'su Bill Gates'in "gıdanın geleceği" olarak adlandırdığı, laboratuvarda hayvan hücrelerinden yapılan bir etti.

Friedrich katıldığı TED konferansında laboratuvarlarda üretilen etlerin artan insan nüfusunu beslerken aynı zamanda doğaya dair sorunları nasıl çözebileceğini anlattı.

Kanada'nın Vancouver kentinde düzenlenen konferansa katılan bir diğer şirket olan Beyond Meat (Etin Ötesi) de katılımcılara bitkiden üretilen et benzeri ürünlerini tattırdı.

Beyond Meat ve merkezi ABD'nin Silikon Vadisi'nde bulunan Impossible Foods şirketleri halihazırda ürünlerini piyasaya sürdü. Onlarca başka şirket de hayvan hücrelerinden et üretimi üzerine çalışıyor.

Bruce Friedrich, halkın laboratuvarda üretilen etle 2020'de tanışacağını fakat başlangıçta fiyatların 50 dolar (yaklaşık 294 TL) olacağını söylüyor.

Friedrich aynı zamanda bitki ve hücreden üretilen etlerin üretimini destekleyen Good Food Institute'ün (İyi Gıda Enstitüsü) de kurucusu.

Enstitü bugüne kadar bu tür etleri kitlesel boyutta üretmeyi hedefleyen 14 projeye 2,8 milyon dolar (yaklaşık 16,5 milyon TL) aktardı.

BBC'ye konuşan Friedrich, çevreyi daha ez etkilemeleri nedeniyle "temiz et" de denen laboratuvar etlerinin hayvancılığın yanı sıra çiftçiliği de değiştirebileceğini düşünüyor:

"Hayvanlara yedirmek için çok fazla yem yetiştiriyoruz. Tavuklara verilen her dokuz kalorinin birini et olarak alabiliyoruz. Bu, yemek yaratmak için son derece verimsiz bir uygulama.

"Ve 2050 yılına kadar günümüzdeki et miktarının yüzde 70 veya yüzde 100 daha fazlasını üretmemiz gerekecek."

Friedrich, artan nüfus ve yoğun bir şekilde yapılan tarımın doğaya etkisi nedeniyle insanların et üretimi için yeni yöntemler bulması gerektiğini düşünüyor:

"İnsan doğasını değiştiremeyeceğimiz için et üretimini değiştirmek yeterli."
(Artan nüfusu besleyebilmek için bu iyi bir yöntem olabilir. Yine de -muhtemelen bakamayacağı halde- fazla çocuk yapmaya kalkanlar nüfusu arttırmama konusunda asıl sorumlu davranması gerekenlerdir.)

'Sıradan bir vejetaryen hamburger değil'
Bu sentetik etin vejetaryenlikle pek bir ilişkisi yok.

Friedrich "Vejetaryenlerin bu eti de yemek istemediklerini duyuyoruz ve onlara, şakayla karışık olarak, vejetaryenlerin ne düşündüğünün umurumuzda olmadığını söylüyoruz. Bu sıradan bir vejetaryen hamburger değil" diyor.

Hücrelerden et yetiştirilen laboratuvarların görünümü hayvan çiftliklerinden çok farklı olacak.

Friedrich "Çiftliklere kıyasla yüzde 99 daha küçük olacaklar. Böylece hayvancıların ve çiftçilerin 'büyü ya da sektörden silin' baskısına maruz kalmayacaklar" diyor ve ekliyor:

"Hayvanların hücreleri hücre bankalarında tutularak sonsuza kadar çoğaltılacak. Hayvanlar ise barınaklarda yaşamlarına devam edecek."

Çiftçilerin hayvan yemi için üretim yapmasına gerek kalmayınca doğaya daha uyumlu ve daha çok çeşitli ürün yetiştirmesi de mümkün olacak.

Bütün bunlar kulağa geleceğin ideal bir versiyonu gibi gelebilir ama aslında, halihazırda çok sayıda et alternatifi piyasada bulunuyor.

İngiltere'deki unlu mamuller zinciri Gregg, Ocak ayından bu yana vegan sosis satıyor.

Burger King ise ABD'de 59 şubesinde Impossible Foods'un etlerinden yaptığı hamburger satışını deniyor. Satışı ülke geneline yaymak da planlar arasında.

Etin hem dokusunu hem tadını taklit eden bu hamburgerlerin sırrı, üretiminde kullanılan "hem" adlı bir molekülde. Demir içeren bu molekül bazılarına göre bu yiyeceğe et tadını veren şley.
(Elbette bunlar, hayvan hücrelerinin çoğaltılmasıyla üretilen etler değil. Dolayısıyla et kadar besleyici değildir. Sadece tadı taklit edilmeye çalışılmış.)

Vancouver'daki TED konferansına gitmeden önce Meet adlı bir restorana gittim. Burası Beyond Meat hamburgerlerini satan zincirlerden biri.

20 yıllık bir pesketaryen (balık yiyen vejetaryen) olarak "etin" dokusunun gerçek ete benzediğini söyleyebilirim ama tadının benzerliği konusunda bir şey söylemem zor: Üzerinde çok fazla çeşni vardı.

Restoran, bitkiden yapılan bu gıdadan yiyen çok sayıda kişiyle doluydu.

TED konferansında bu hamburgeri üreten şirketten temsilcilerle tanıştım ve Beyond Meat'in sossuz ve baharatsız halini yedim.

Tadı, en fazla aşina olduğum et alternatifi olan Quorn gibi değildi ama hafızamdaki et tadıyla da birebir uyuşmuyordu.

Sonuç olarak bu "eti" sevdiğimi söyleyebilirim. Fakat Friedrich'in de söylediği gibi hedef kitle ben değilim. Et severler bu ürünü ne kadar sevecek, emin değilim.

Impossible Foods ve Beyond Meat'in dışında Avrupa, ABD, Çin, Japonya ve İsrail'de yapay etler üzerinde araştırma yapan onlarca şirket var.

Friedrich, düzenleyici kurumların da bu alanda çalışmaya başlamaları gerektiğini fark ettiğini söylüyor.

ABD Gıda ve İlaç Dairesi, oluşmaya başlayan bu yeni endüstriyi Tarım Bakanlığı ile birlikte nasıl düzenleyeceğine dair bir niyet metni yayınladı.

Friedrich, gıda güvenliği konusunda sorunlar yaşayan veya Hindistan ile Çin gibi devasa nüfusları beslemesi gereken ülkelerdeki düzenleyici kurumların, laboratuvarlarda et üreten şirketlerin önüne kırmızı halı sereceğini düşündüğünü söylüyor.

Bill ve Melinda Gates Vakfı, hücre temelli et üretimini, gelişmekte olan ülkelere gerçek değişim getirebilecek 5 gıda teknolojisinden biri olarak görüyor.

Fakat herkes bu "gıda devrimine" katılmıyor.

BBC'ye konuşan İngiltere Vegan Topluluğu, "Hayvanların acı çekmesinin önüne geçecek ve hayvancılığın çevreye etkisini azaltacak temiz et girişimlerine sempatiyle bakıyoruz" diyor ve ekliyor:

"Hayvanların çektiği acıyı azaltabilecek her girişimi mutlulukla karşılasak da temiz et üretimini destekleyemeyiz, çünkü üretiminde hayvanlar kullanılıyor.

"Hayvanlardan alınan hücrelerden üretilen bu etler vegan değildir."
(Veganlığın varlık nedeni hayvanlara zarar verilmesinin istenmemesidir. Hücre bankasında biriken hücrelerin sürekli çoğaltılmasının hayvanlarla bir ilgisi yoktur. Dolayısıyla gayet vegandır. :-) Yani ilk hücre bir hayvandan alınmış olabilir. Ama o geçmişte kalmıştır. Artık bir hayvanla ilgisi yoktur. Vegan birinin annesi kendisine hamileyken kim bilir ne kadar et yemiştir. Bu durumda, kendisi de pek vegan sayılmaz, o halde.)



Bunlar da İlginizi Çekebilir:

26 Nisan 2019 Cuma

Klonlama - Alıntı

Daha da heyecan verici olan ise, insanın organ ve dokularının ameliyata gerek olmadan, “gençleriyle” değiştirilebilmesi olasılığıdır. Klonlanmış, telomer açısından geliştirilmiş, DNA'ları düzeltilmiş hücrelerin bir organa yerleştirilmesiyle, bu hücreler eski hücrelerle birleşebilecektir. Böyle bir sağaltımın belli bir dönemde üst üste yinelenmesiyle, söz konusu organ genç hücrelerin etkisine girecektir. Normal olarak hücrelerimiz zaten düzenli olarak yenilenmektedir. Bu yenilenme, kısaltılmış telomerli hatalı hücreler yerine neden dinç, gençleştirilmiş hücrelerle olamaz mı?

Dünyada Açlığın Çözümü: Klonlama teknolojileri dünyadaki açlığa bile olası bir çözüm getirmektedir. Hayvan kullanmadan, hayvanın kas dokusu klonlanarak et ve diğer protein kaynaklarının fabrikada üretilmesi. Bu, çok düşük maliyet, doğal ette bulunan böcek zehri ve hormonlardan arınma, çevreye etkilerin (fabrika çiftçiliğine kıyasla) büyük ölçüde azaltılması, geliştirilmiş besin profili ve hayvanlara acı çektirilmemesi gibi yararlar sağlayacaktır. Sağaltıcı klonlamada olduğu gibi bu yöntemde de hayvanın tamamı yaratılmayacak, hayvanın yalnızca istenen bölümleri ya da eti üretilecektir. Sonuçta, bir hayvandan milyarlarca kilo et elde edilebilecektir.

Bu işlemin açlığa çözüm getirmek dışında başka yararları da vardır. İvmelenen getiriler yasası -bilgi tabanlı teknolojilerin fiyat performansının zaman içinde üstel olarak gelişmesi- bu yöntemle et üretiminde de geçerli olur, et giderek ucuzlar. Bugün dünyada yaşanan açlığın böylesine ağır duruma gelmesinin asıl nedeni siyasi konular ve anlaşmazlıklar olmakla birlikte, yine de et satın alma gücüne büyük etkisi olacak kadar ucuzlayabilir.

Hayvansız etin ortaya çıkmasıyla birlikte, hayvanların acı çekmesini de ortadan kaldıracaktır. Fabrika çiftçiliği ekonomisi, bir makinenin dişlileri olarak gördüğü hayvanların rahatlığına pek fazla öncelik vermez. Bu yöntemle üretilen et, tüm diğer yönleriyle normal olmakla birlikte (en azından biyolojik bir hayvanda acıyı gerektirdiği kabul edilen) sinir sistemli bir hayvanın bir parçası olmayacaktır. Aynı yöntemi, deri ve kürk gibi, hayvanlardan elde edilen yan ürünler için de kullanabiliriz. Diğer başlıca avantajlar, fabrika çiftçiliğinin neden olduğu büyük ekolojik ve çevresel zararları yok etmenin yanı sıra, deli dana hastalığı ile insandaki karşılığı vCJD gibi prion kaynaklı hastalıkların riskinin de ortadan kaldırılması olacaktır.

İnsanın Klonlanmasının Yeniden Ele Alınması: Bu bizi yine insanın klonlanması konusuna getirir. Bu teknoloji mükemmelleştirildiğinde, ne etikçilerin şiddetli ikilemlerinin ne de heveslilerinin müjdeledikleri derin vaatlerin ağır basacağını sanıyorum. Peki, ya genetik ikizleri birbirlerinden bir ya da iki kuşak süresince ayırsak ne olur? Büyük olasılıkla klonlama da bir süre tartışmalı olacak, kısa zamanda kabullenilen diğer üreme teknolojileri gibi hızla benimsenecektir. Fiziksel klonlama, sonuçta, bir insanın tüm kişiliğinin, belleğinin, becerilerinin, geçmişinin farklı, büyük olasılıkla da daha güçlü bir düşünme ortamına yükleneceği zihinsel klonlamadan çok daha farklıdır. Genetik klonlamayla ilgili felsefi bir kimlik sorunu söz konusu değildir; çünkü bunlar farklı kişilerdir, hatta bugünün geleneksel ikizlerinden de farklıdırlar. Hücrelerden organizmalara klonlama kavramına bütün olarak baktığımızda, klonlamanın biyolojide, aynı zamanda bilgisayar teknolojisinde yaşanan diğer devrimlerle büyük bir sinerji oluşturduğunu görürüz. İnsanların ve hayvanların genom ile proteomunu (genomun protein olarak ifadesi) anlamayı öğrendikçe ve genetik bilgiyi kullanmak için yeni güçlü araçlar geliştirdikçe, klonlama bize hayvanları, organları ve hücreleri kopyalayabilmemiz için gerekli aracı sağlayacaktır. Bunun, kendi sağlık ve esenliğimize olduğu kadar hayvanlar dünyasındaki evrimsel kuzenlerimizin sağlık ve esenliği üzerinde de önemli yansımaları olacaktır.


İnsanlık 2.0 - Ray Kurzweil


Yapay etlerin bir beyni olmayacak. Ortada acı çeken bir canlı olmayacak. Hayvanlar kurtulacak. Vejetaryen takılanlar da et yiyebilecek. :-) Elbette bu konuda da organik takılmak isteyenler olacak. Peptisit ve hormon kullanılmayan meyve, sebzeleri isteyenler gibi, illa hayvandan üretilen etleri yemek isteyenler olacaktır. Hatta klonlanmış eti etik bulmayacaklardır. Ama bu etik anlayış da zamanla değişecektir. Alternatifi varken hayvan eti yemek etik olmayacaktır bir süre sonra. :-)

Tüp bebek yöntemi de ilk çıktığında etik bulunmuyordu. Şimdi normal karşılanıyor. İnsan da klonlanacaktır gelecekte. Birey, tıpatıp kendi DNA'sını taşıyan bebek sahibi olabilecektir. Toplum alışacaktır. Etik, teknolojiye ayak uyduracaktır. Ama bundan daha nitelikli bir yöntem de gelişecektir. Biyoteknolojik bebek tasarımı. İnsanlar istedikleri genleri seçip ona göre bebek sahibi olacaklar. Böylece mesela hastalıklara karşı daha savunmalı, güçlü ve zeki çocukları olabilir. Zaten insanlar eş seçerken aslında genleri de seçmiş oluyorlar. Böylece eşindeki sevdiği özelliklerin çocuğunda da olma olasılığını arttırmış oluyorlar. Yani zaten hep var olan gen seçme işi, biyoteknoloji sayesinde daha bilinçli yapılacaktır sadece.

Gerçi önümüzdeki yüzyılda biyoteknolojik bebek tasarlamak daha başlamadan anlamını yitirebilir. :-) Çünkü muhtemelen önümüzdeki yüzyılda zihinler bilgisayarlara yüklenecek. Biyolojik bedenlerin değeri azalacak. Çünkü sağlam çelik vücutlar yapılacak. Buluttaki zihinler bunları kendi bedeni gibi yönetecektir. Biyolojik bedenlerin aksine bu bedenler istenildiği zaman yenisiyle değiştirilebilecektir. İnsanlar, geleceğe kendisinden bir şey bırakma içgüdüsü nedeniyle artık biyolojik bebek yapmakla ilgilenmeyecektir. Çünkü zihinler zaten bilgisayarda gerçekten çok uzun süre var olacaklar. :-) Ama zihninin klonunu yapıp Bulutta çoğalmayı hâlâ isteyebilir. Gerçi zihnin Buluta yüklenmesinin 2040'larda gerçekleşeceği konusunda Ray Kurzweil kadar emin değilim. Örneğin yıllar önce İnsan Beyni Projesi'nde, 2019'a kadar bilgisayarda beyin oluşturulabileceği hedeflenmişti. Ama henüz duyurulacak bir gelişme olmuş görünmüyor. Ayrıca bundan tüm insanların yararlanabilmesini sağlayacak kadar hemen ucuzlayacağı konusunda da Ray Kurzweil kadar emin değilim. Epey bir süre zenginler faydalanacaktır. Diğer insanlar, biyolojik yaşamaya, daha epey bir süre katlanmak zorunda kalacaktır. :-)

Keşif - Alıntı

Evet ama, yine de ben hiç algılamadan zihnime sızmış, belleğimi incelemiş, en incinir, en duyarlı noktamı bulup çıkarmıştı. Bu yadsınamazdı. Ne kimseden ne ışınımdan yardım görmüş, İstasyon'un zırhlı kabuğunu delip beni bulmuş, avını avlamıştı...

“Kris?” Rheya fısıldıyordu.

Görmeyen gözlerle pencerenin yanında dikilirken karanlığın çöktüğünü algılamamıştım. Yitik güneşin aydınlığında ipince, yüksek bir bulut tavanı donuk bakır renginde parlıyor, yıldızları bulandırıyordu. Deneyden sonra Rheya yok olursa, onun yok olmasını istediğim anlamına gelecekti bu - onu ben öldürmüş olacaktım. Yo, Sartorius'a gitmeyecektim. Onlara yardım etmeye zorlayamazIardı beni. Ama doğruyu da söyleyemezdim, renk vermemek, yalan söylemek zorundaydım. Ve böyle gidecekti bu... Çünkü kafamın içinde hiç bilmedigim düşünceler, farkında olmadığım niyetler, acımasız özlemler olabilirdi, çünkü farkında olmaksızın bir katildim ben. İnsanoğlu başka dünyalar, başka uygarlıklar bulmak için yola düşmüştü ama, karanlık geçitlerde gizli bölmelerden oluşan kendi öz labirentini tanımamış, kendi mühürlediği kapıların ardında neler yattığını bulup çıkaramamıştı. Sahte bir utanç yüzünden mi terk edecektim Rheya'yı oracıkta, yoksa korkağın biri olduğum için mi?

“Kris,” dedi Rheya, bu kez daha usulca.

Şimdi bana iyice sokulmuştu. Duymazlıktan geldim. Kendimi yalıtmak istiyordum o anda. Hiçbir şeyi çözebilmiş değildim, hiçbir karar verememiştim. Kımıldamadan duruyor, karanlık göğe, donuk yıldızlara bakıyordum, Yer'in üstünde parıldayan yıldızların o solgun hayaletlerine. Kafam bomboştu. Dönüşü olmayan bir noktayı geride bırakmış olmanın acımasız, korkunç kesinliği vardı yalnız içimde. Asla ulaşamayacağım bir şeye doğru yol aldığımı kabullenmek istemiyordum. Doyumsuzluk, kendimden tiksinme gücünü bile alıp götürmüştü.

Isaac Newton - Biyografi

Çocukluğunda, zayıf bünyesi nedeniyle sürekli hastalanan Isaac Newton'ın yetişkinliğe erişebilmiş olması bile bir mucize olarak görülüyordu. Oysa o yaşama tutunmakla kalmayıp hareket yasalarını tanımladı, optik alanında çeşitli buluşlara imza attı, aynalı teleskopların gelişimine öncülük etti, klasik mekaniği kurdu ve matematiğe önemli katkılarda bulundu.

Gelmiş geçmiş en ünlü polimatlardan biri olan Newton'ın uzmanlık alanlan öyle geniş bir yelpazeye yayılıyor ki kısaca toparlamaya kalksak bile şöyle bir listeyle karşı karşıya kalıyoruz: Matematik, fizik, astronomi, teoloji, simya, felsefe, doğal tarih, ekonomi ve mekanik.

Tarihin yalnız dâhilerinden biri olan Newton, kendisini çalışmalarına adayıp geri kalan her şeyi boş verdi. Örneğin çağın giyim-kuşam kurallarına bile zorunda kalmadıkça uymuyor, nasıl göründüğünü hiç önemsemiyor, çok çalıştığı için kimi zaman yemek yemeyi de unutuyor, Trinity College'deki öğrencilerini unutup dersleri kaçırdığı oluyordu. Hayatına tek bir kadının bile girmediği söyleniyor. Hatta yaşamı boyunca edindiği arkadaşların sayısı da pek azdı.
(Beyni işgal eden başka hiçbir şey olmuyordu. Kafa her an o konuyla meşgul oluyordu. Öyleki, kendi varlığını bile unutuyordu. Diğer her şeyden vazgeçmiş vaziyette kafayı tamamen o konuyla dolduruyordu. Tıpkı tek bir konuyu anlamaya yoğunlaşan yapay sinir ağları gibi. :-) Oysa örneğin Albert Einstein böyle değildi. Onun kemanı, bisikleti vardı. Yelken sporuyla da ilgilendi ve düzenli yüzüyordu. Çevresi de oldukça genişti. Birçok insan onu tanıyor, seviyordu. :-) )

Fizik yasalarını tanımlamak için kalkülüs matematiğini baştan icat etmek zorunda kalan Newton, matematikle ilgili çalışmalarını gerçekten sadece kendi ihtiyacını karşılaması için yapmış olacak ki ne onları ne de fizikteki atılımlarını, yakın dostlarından Edmund Halley'in ısrarlı tutumu olmasa açıklamayı düşünmüyordu. Aslında gezegenlerin yörüngeleri konusunda bir iddiaya girmiş olmasalar Halley'in de bunlardan haberi olmayabilirdi. Halley ona hâlihazırda tartışılan yörünge probleminden bahsettiğinde, Newton onu şoka uğratacak çözümü anında verince her şey ortaya çıktı. Halley, onun bu konu üzerinde çalıştığını fark etmişti. Yaptığı hesaplamaları açıklamasını istedi ve sonuçta bilim tarihine damgasını vuran o ünlü kitap; "Doğal Felsefenin Matematiksel ilkeleri" (Philosophix Naturalis Principia Mathematica) ortaya çıktı.
(Hayır, çalışmalarının tamamen hatasız olduğundan emin olamıyordu muhtemelen. Bu nedenle çalışmalarını bilim dünyasına sunmaktan çekiniyordu. Halley'in pohpohlamasıyla cesaretini toplamış görünüyor. :-) )

Yörünge hareketleri bu kapsamlı çalışmanın ufak bir parçasıydı sadece. Gezegenlerin uzay ve zamanda nasıl hareket ettiklerini açıklarken yerçekimini de tanımlamış, her şeyden onun sorumlu olduğunu anlatmıştı. Yani göklerle yeri buluşturup tek bir güçle ve beraberinde ona eşlik eden hareket yasalarıyla her şeyi ayrıntılı bir şekilde ele alıyordu. Yerçekimiyle ilgili keşfini nasıl yaptığı sorulduğunda, "Hiç ara vermeden, pes etmeden düşürmeye devam ettim" dedi.

Newton el attığı hiçbir konuyu yarıda bırakmadı. Bilimsel başarılarının içinde renkler ve ışıkla ilgili olanıysa teleskopların gelişimine öncülük edecek kadar devrimciydi. Hayatı kitaplarından ve çalışmalarından ibaret olan bu büyük dahi, araştırmaları sırasında öyle çok not aldı ki bu notları bir sisteme oturtmak ve sonradan kolayca erişebilmek için bile meşakkatli çalışmalar yapıp, sonunda hepsini içeren bir dizin hazırlamıştı.

Düzensiz beslendiği, kaliteli yaşamadığı, çok çalıştığı ve az uyuduğu için (buna bir de cıvayla yaptığı deneylerde zehirlenmiş olabileceği gerçeğini de eklersek) iki büyük sinir krizi geçirip yoğun depresyona girdi. ilki tam 7 yıl sürdü. İkinciden sonra bilimsel çalışmalarına son vermek zorunda kaldı. Hayatının bundan sonraki 30 yılını İngiltere ekonomisi konusundaki çalışmalara katkıda bulunarak geçirdi. Bu iş onu yormayacak şekilde ayarlanmıştı ayarlanmasına ama Newton hiçbir konuyu yüzeysel bir şekilde ele alamadığı için buna da en az bilimsel çalışmaları kadar yoğunlaştı. Adanmışlığı sayesinde İngiliz ekonomisinin canlanmasını sağladı. Hemen ardından "suçlu avı" için zekice tasarlanmış bir enformasyon ağı kurup, bunu da Londra'nın arka sokaklarında tıkır tıkır işleyecek hale getirdi.

Popular Science Nisan 2019

Geçici Hevesler - Alıntı

Bir zamanlar efendilerinin çiftliğinin sessizliği içinde sürdükleri rahat ve zengin hayattan ihtiyarın hafızasında yalnız bu kalmıştı. İhtiyar efendileri ölmüştü; aile resimleri de çiftlikte, kim bilir hangi çatı arasında sürünüyordu; bu eski hayatın, bu şanlı ailenin efsanesi de çoktan kaybolmaya yüz tutmuştu; ya da yalnız birkaç ihtiyar köylünün hafızasında kalmıştı. İşte Zahar bunun için uzun gri ceketten ayrılmıyordu. Onda geçmiş günleri hayal meyal görüyordu; bu hayatın izlerini genç efendisinin eski efendilerini hatırlatan çehresinde, hareketlerinde, geçici heveslerinde görüyordu. Zahar bu geçici heveslere karşı kâh içinden, kâh açıkça homurdandığı halde, onlara, efendi hakkının ve iradesinin belirtisi olarak saygı duyuyordu.

Bu geçici hevesler olmasa Zahar genç efendisinin üstünlüğünü nasıl duyabilirdi? Onlar olmasa Zahar’ın gençliğini, çoktan ayrıldığı köyünü, ihtiyar uşakların, dadıların, hizmetçilerin kuşaktan kuşağa tarihini naklettikleri bu eski aileyi hatırlatacak ne kalırdı?

Bir zamanlar Oblomov ailesinin büyük servetleri ve bulundukları yerde şöhretleri vardı. Fakat her nasılsa, bu aile gittikçe fakirleşmiş, dağılmış, nihayet yeni zenginler arasında kayboluvermişti. Yalnız ak saçlı uşaklar kutsal bir hatıra gibi bu uzak geçmişi saklıyor ve birbirine aktarıyordu.

19 Nisan 2019 Cuma

Çinli Araştırmacılar, Maymunlara İnsan Beynindeki Bir Geni Yerleştirdiler - Haber

Çin’deki araştırmacılar; makak maymunlarının genomuna, beyin gelişimimizde önemli rolü olan bir insan geni yerleştirdiler. Bu şekilde yetiştirilen maymunların bazıları, bilişsel işlevlerinde gelişme gösterdi. Bununla birlikte uluslararası toplum, deneyi etik dışı buldu ve kınadı.

Güneybatı Çin’deki Kunming Zooloji Enstitüsü’ndeki bilim insanları tarafından yürütülen araştırma; insanlardaki MCPH1 geninin kopyalarını, geni taşıyan virüs yoluyla maymun embriyolarına yerleştirmeyi kapsıyordu. Toplam 11 transgenik makak maymunu embriyosu üretildi ve bunlardan sadece 5’i hayatta kalmayı başardı. Hayatta kalan bu maymunlar, hafıza testleri ve beyin taramaları dahil olmak üzere, bir dizi bilişsel test ile sınandı. Sonuçlar, makakların kısa süreli hafıza görevlerinde, insan geni yerleştirilmeyen akranlarına göre daha iyi performans gösterdiklerini kanıtladı. Ayrıca, insan geni yerleştirilen maymunların beyin gelişimi, insan türüne benzer şekilde ve uzun sürdü.

Araştırmacılara göre çalışmanın amacı, temel biyolojiyi; yani insanı etkin kılan eşsiz özelliğimiz olan zekayı irdelemek. Bu yüzden çalışmanın Çinli yazarları, doğal olarak; beyin büyüklüğü ve bilişsel yeteneklerde etkisi olan bir gen üzerinde yoğunlaşmaya karar vermişler.

Colorado Üniversitesi’nde biyoetikçi olan Jacqueline Glover, MIT Tech Review dergisindeki yazısında, Çin’de yapılan bu yeni çalışmayı, daha gelişmiş primatların insanları devirdiği bir film olan Maymunlar Cehennemi’nden yola çıkarak ele alıyor.

Glover, incelemesinde şöyle yazıyor: “Sizin aklınıza, meşhur bir tasavvur olduğu için Maymunlar Cehennemi filmi gelir. Fakat onları insanlaştırmak zararla sonuçlanıyor. Bunlar nerede yaşıyor ve ne yapıyorlar? Hiçbir konuda anlamlı bir hayatı olmayan canlılar yaratmayın.”


8 Nisan 2019 Pazartesi

Beyin ile Makineler Arasında Arabirim Oluşturmak - Alıntı

Münih'teki Max Planck Beşeri Kognitif ve Beyin Bilimleri Enstitüsünde üzerinde çalışılan bir diğer yöntem, sinirler ile elektronik aygıtların doğrudan birbirine bağlanmalarıdır. Infineon şirketi tarafından yapılan bir çip, nöronların sinirler ile elektronik algılayıcılar ve uyarıcılar arasında doğrudan bağlantı sağlayan özel bir alt katmanda gelişmelerini sağlamaktadır. Caltech'de “nöroçip” üzerinde yapılan benzer bir çalışma da nöronlar ile elektronik aygıtlar arasında iki yönlü, noninvaziv iletişimi sağlamıştır.”

Cerrahi işlemle yerleştirilmiş nöron implantlarının nasıl bağlanacağını çoktan öğrendik. Kulak salyangozu (iç kulak) implantları uygulandığında, implanttan gelen çok kanallı sinyali doğru yorumlayabilmek için işitme sinirinin kendini yeniden düzenlediği görüldü. Benzer bir süreç, Parkinson hastalarında kullanılan, derin beyin uyarıcı implantlarda da gerçekleşiyor gibi görünmektedir. Amerikan Gıda ve İlaç Kurumundan onaylı bu beyin implantının yakın çevresindeki biyolojik nöronlar, elektronik aygıttan gelen sinyalleri alıp, tıpkı bir zamanlar görevlerini yapabilen biyolojik nöronlardan aldıkları sinyalleri verdikleri gibi tepki vermektedir. Parkinson hastalığında kullanılan implantların son sürümleri, yükseltilmiş yazılımların hastaya dışarıdan, doğrudan implanta yükleme yeteneğini sağlamaktadır.

İnsanlık 2.0 - Ray Kurzweil

Karar Vermek - Alıntı

İlginç biçimde kendi kararlarımızı tahmin edebiliyor ya da öngörebiliyoruz. Davis'teki California Üniversitesinin fizyoloji profesörlerinden Benjamin Libet'in çalışması, bir eylemi başlatan sinirsel etkinliğin, aslında beynin bu eylemi gerçekleştirme kararını vermesinden saniyenin üçte biri kadar bir süre öncesinde gerçekleştiğini göstermektedir. Libet'e göre bu, kararın gerçekte bir yanılsama olması, “bilincin halkanın bir parçası olmaması” anlamına gelmektedir. Bilişsel bilimci ve felsefeci Daniel Dennett bu olguyu şöyle açıklıyor: “Eylem aslında beynin bazı bölümlerinde hızlandırılmıştır, sinyaller kaslara uçurulurken yolda, siz bilinçli aracıya neler olup bittiğini bildirmek için duraklar (ama bütün iyi memurlar gibi siz beceriksiz başkanın, her şeyi kendinizin başlattığını düşünmenizi sağlar).”

Konuyla ilgili son zamanlarda yürütülen bir deneyde nörofizyologlar, beynin bazı noktalarını elektronik olarak uyararak belirli duyarlı duygular yarattılar. Denekler hemen bu duygulara kapılmalarının mantıklı açıklamalarını yaptılar. Sağ ve sol beyinleri arasındaki bağlantı ortadan kalkan hastalarda, beynin bir tarafının (genellikle daha sözel olan sol tarafın), beynin diğer tarafının başlattığı eylemlere, sanki sol taraf sağ tarafın halkla ilişkiler temsilcisiymiş gibi, ayrıntılı açıklamalar (“öykü uydurma”) getireceği yıllardır bilinmektedir.

İnsanlık 2.0 - Ray Kurzweil

Deneklerin beyinleri elektronik olarak uyarılarak farklı duygular hissetmeleri sağlanıyor. Denekler, bu duyguları kendilerinin oluşturduğunu sanarak ayrıntılı açıklamalar (“öykü uydurma”) getiriyor. Karar verdikten sonra beyin düzenlenmiyor. Beyin düzenlendikten sonra bilinçli karar verdiğimizi hissediyoruz. Şöyle örnek verilebilir: Gelecekte teknoloji oldukça gelişebilir. Beyne etki sağlanabilir. Sinir ağı düzenlenebilir. O beyin, yapılan düzenlemeye göre kararlar alır. Ama bunun kendisinin bilinçli kararı olduğunu düşünür.

1 Nisan 2019 Pazartesi

Makalede Albert'in Adı Vardır, Sadece - Belgeselden


Albert: ...Bunu benim için ispatlar mısın?
Mileva: Senin sekreterin miyim!
Öyle mi?
Albert: Hayır, tabiiki değilsin bebeğim.
Sen benim ortağımsın.

Komite Temsilcisi: Radyasyon fenomeni araştırmasına katkılarınızdan dolayı
fizik alanında 1903 Nobel ödülü size verilecek.
İçtenlikle tebrik ederim Pierre.
Pierre: Ödül karıma da verilecek mi?
KT: Pierre, Madam Curie'nin değerli bir asistan olduğunu hepimiz biliyoruz.
Ama Radyum elementinin keşfedilmesinden senin icat ettiğin aletler sorumlu.
Pierre: Hayır. Hayır, aletler keşif yapmaz doktor. İnsanlar yapar.
Madam Curie ve ben ortağız.
Yanımda karımı da onurlandırmayacaklarsa ödül kabul etmeyeceğimi
Nobel komitesine bildirin lütfen.

Mileva: ...Michelle'ye teşekkür etmişsin!
Albert: Tabiiki ona teşekkür ettim. Tavsiyesinin çok yardımı oldu.
Mileva: Ama ben çok sayıda makalede sana yardım ettim,
bu da dahil.
Albert: Tabiiki ettin.
Mileva: Ama adımı hiçbirine koymayı düşünmedin!
Albert. A. Herhalde hiç aklıma gelmedi.
Mileva: Hayır. Geldiğini sanmıyorum!
Albert: Çünkü bana göre ikimiz biriz.
Bu bizim soyadımız.
Einstein, bir taş.
Bu makale, her makale ikimize ait.
Sen olmasaydın hiçbirini yapamazdım, biliyorsun.
Mileva: Başka kimse bilmiyor!

Fakültedeki tek bayan olabilmiştir Mileva. Kendisiyle yarışabilecek kadar fizik bilgisine sahip olduğundan, Albert fazlasıyla etkilenir. Sonraları evlenirler. İlerleyen yıllarda, uzun süre taktığı görelilik teorisini iyice olgunlaştırır Albert. İspatını, matematiksel ifadesini ise Mileva'dan bekler. Teoriyi Mileva tamamlar aslında. Ama Albert, makalede hiçbir atıf yapmaz Mileva'ya. Pierre Curie Polonyum'u keşfetti. Polonyum, Uranyum'un radyoaktif bozunmasından ortaya çıkan yeni bir radyoektif elementti. Radyoaktif fenomeni araştırmasına katkısından dolayı Nobel ödülüne layık görülmüştür. Pierre Curie, radyaktif fenomeni üzerinde birlikte çalıştığı eşi Marie Curie'yle Nobel ödülünün paylaştırılmayacağı takdirde ödülü kabul etmeyeceğini komiteye iletir. Bu iki durum arasındaki karşıtlığa dikkat çekmek için, belgeselde, durumlar art arda sahneleştirilmiş.