28 Mart 2019 Perşembe

Linux vs Windows - Bilgisayar


Linux sunucu bilgisayarlar için oldukça ideal bir işletim sistemidir. Güvenlidir. Bilgisayar uzmanları terminal penceresinde, ayrıntılı komutlarla bilgisayarın tüm işlemlerini yaptırırlar. Tüm önemli komutlar için kullanıcıların yetki alması gerekir. Yani her çalışan, her veriye ulaşamaz. Bu da şirket verilerini güvende tutar. Linux, bilgisayar uzmanlarına sınırsız olanaklar verir. Bilgisayar üzerinde tam kontrollerinin olmasını sağlar. Sunucu bilgisayarda, kendi işlerine yarayacak şekilde Linux'u değiştirebilirler.

Pencereler

Peki kişisel bilgisayarlar için durum nedir. Kullanıcı Linux'u bilgisayarına kurdu diyelim. İlk ne yapmak isteyecektir. Birkaç yazılım kurmak isteyecektir. Bunun için terminal penceresini açıp 2-3 komut yazması gerekir. Kullanıcı çeşitli ayarları değiştirmek için de terminali açıp komut yazması gerekir.

Oysa nasıl olmalıydı. Dağıtımcı, günlük kullanımı olacak her görev için pencere hazırlamalıydı. Kullanıcılar bir görev başlatmak ya da ayarı değiştirmek istediğinde ilgili pencereyi açar. Orada listelerle, onay kutularıyla, durum tuşlarıyla filan karşılaşır. Pencerede seçeneklerini işaretler. Uygula ya da Tamam tuşuna basarak ayarı değiştirmiş ya da görevi başlatmış olur. Hepsi bu kadar. Pencere, seçimlere göre komutu oluşturur, arka planda uygular. Kullanıcının komutları bilmesi ya da yazması gerekmez.

Android de bir Linux sürümüdür. Peki diğer Linux'lardan farkı nedir. Neden kullanıcıya itici gelmez. Çünkü kullanıcıyı, bir terminal penceresinden komut yazmaya zorlamaz. Google da bu gerçeği fark etmiş yani. Bir çok görev için pencereler hazırlanmış. Kullanıcı pencerede seçeneklerini belirliyor. Uygula tuşuna basıyor. İşi Bitiyor. Kimsenin telefonunda komut yazdığına rastladınız mı!

Bu arada, çeşitli görevler için Linux'ta pencereler hazırlıyor, dağıtımcılar. Bu güzel bir şey. Kolaylık sağlıyor. Ama henüz eksik. Hâlâ bir çok görev için kullanıcının komut yazması gerekiyor.

Sabit diske harf atamak

Linux, bir sabit diske erişmek için parola ister. Böylece şirket verileri güvende olur. Ama, kişisel bilgisayarında, yerel bir sabit diske her bağlanıldığında parola istemesi kullanıcıyı sıkacaktır, gerçekçi olmak gerekirse. Windows, her sabit disk bölümü için hemen bir harf atar. Bunun özel bir nedeni vardır. /dev/sda5 gibi bölüm tanımlamaları bilgisayar uzmanları için anlamlıdır. Ama kullanıcının pek umurunda olmaz. Harfler kullanıcının aklında kalır. Sürücüyü kolay tanır. Ayrıntısını bilmek zorunda değildir. Oysa Linux'da sabit diskler ve bölümleri /dev/sda5'e benzer şekilde gösterilmektedir.

Arayüz

Basit bir dosya kopyalama işlemini ele alalım: Bir dosya için menüden Kopyala komutu seçildiği an bir “Hedef Belirleyin” penceresi açılıyor. Ve bir hedef klasör seçilene kadar ekranda kalıyor. Oysa kullanıcı belki, daha önce açtığı, arkada duran diğer bir klasör penceresine kolayca kopyalamak istiyordu. Peki Windows'ta yöntem nasıl! Bir klasör penceresindeki dosya için Kopyala komutu verilir. Kullanıcı istediği zaman istediği klasörü açar. Menüden Yapıştır komutunu verir. Aslında Android de benzer yöntemi kullanır. Kopyala ve istediğin zaman Yapıştır. Diğer bir örnek, bir klasörün adını değiştirmek: Klasör seçilir. Yeniden Adlandır menü komutu verilir. Klasörün adının yazdığı kısım, değiştirilebilir duruma gelir. Kullanıcı oraya istediği adı yazar. Bu, Windows'ta olan yöntem elbette. Linux'ta ise şöyle: Adı Değiştir menü komutu verilir. Ekrana bir iletişim kutusu çıkar. Oraya istenilen ad yazılır. Sonra Tamam tuşuna basılır. Bu örnekler, Windows arayüzünün Linux'lardan daha estetik olduğunu gösteriyor; gerçekçi olmak gerekirse. Bir çok Linux dağıtımı olduğu için arayüzleri de farklılık gösterebilir, burada en çok kullanılanlar örnek verildi.

Bilgisayar Toplama

Bilgisayar toplama diye bir yöntem vardı. Bilgisayar meraklıları, işlemci, anakart, bellek, soğutucu, Wi-Fi adaptör, ses kartı, ekran kartı, sabit disk gibi bir sürü donanımı kendileri seçer. Parçaları satın alır. Sonra ya bir teknik servise montaj yaptırır ya da kendi montaj yapar. Bilgisayar meraklısı için bunlar eğlencelidir. Ama hiç bir zaman sık kullanılan bir yöntem olamadı; hele bugün notebookların yaygınlaşmasıyla çok az yapılır oldu. Sıradan bir kullanıcı için tüm bu parçalarla uğraşmak sıkıcıdır. Onlar hazır bilgisayarlardan birini satın alır. Birkaç parçadan haberdar olsa da çoğu parçanın ayrıntısını bilmez. İşte, işletim sistemi toplamaya benziyor Linux dağıtımları. Odağı bilgisayar olanlar için kullanışlıdır, ama bilgisayarda kendi amaçlarına odaklanmak isteyenlere sıkıcı gelir. Çünkü bir çok amaç için terminalden komut yazması gerekir. Çeşitli eklentileri bulup kurması gerekir. Karşılaşacağı sorunlar için araştırma yapması gerekir. Yani epey zaman harcaması gerekecektir. Çoğu kullanıcının bilgisayar alma amacı bu değildir. Onlar sosyal medyaya bakmak, internette dolaşmak, bir konuyu araştırmak gibi konulara odaklanmak isterler, bilgisayarın sorunlarına değil. Bilgisayarın, işletim sisteminin hazır olmasını beklerler. Örneğin makale yazmak isteyen bir akademisyen, bilgisayarın bu kadar detayıyla zaman harcamak istemez. Ya da terminal komut penceresiyle yüzleşmek istemez. O sadece, en kolay şekilde makalesine odaklanmak ister.

Kullanıcı hazır bir bilgisayar aldığında, içindeki tüm bileşenleri onaylamış olur. Yani şu hazır bilgisayarı alıp, başka bir Wi-Fi adaptörü seçemeyeceğini bilir. Yoksa hazır bilgisayar olmazdı zaten. Bazı kullanıcılar, “Niye seçtiğim bilgisayarda Windows yüklü geliyor, belki ben Linux kullanmak istiyordum.” diyor. Çünkü o hazır bilgisayarda, Windows bileşenlerden biri. Bu, bir telefon satın alıp, içinde Android işletim sistemini istememeye benziyor. Yine de Windows'suz bilgisayar aranıyorsa seçenekler yok değildir. Lenovo'nun bazı modellerinde herhangi bir işletim sistemi kurulu değildir.

Linux dağıtıcıları Windows'a rakip olmak istiyorlarsa mümkün olduğunca standartlaştırmaları lazım. Tıpkı Android gibi. İnsanların çoğu aldıkları her bilgisayarda farklı bir arayüzle karşılaşmak istemezler. Bildiklerini unutup, yeni baştan öğrenmek istemezler. Oysa her Linux dağıtımında durum budur. İnsanlar bir arayüze alışırlar. Ve alışmış oldukları arayüz, onlara en kolay gelen arayüz olur. Gerçek bu. Elbette standartlaştırmak da yetmeyecektir, ama ilgiyi arttırabilir. İlk standartlaşan, yaygınlaşan olmak önemlidir. İlk standartlaşan Windows oldu. Dolayısıyla insanlar ona alıştı. Kimse alışkanlıklarını değiştirmek istemez! Eğer Microsoft bu yüzden tekel oluyorsa, Google da telefonlarda öyledir. Android de telefonlarda ilk standartlaşan işletim sistemi oldu. Microsoft da telefonlarda, kendi işletim sistemini yaygınlaştıramadı, bu yüzden. :-)

Windows 10'da Dosya Gezgini'n menü yapısı biraz değiştirilmiş. Başlat menüsünün yapısı da değiştirilmiş. Bu değişikliklere bile yabancılık çeken kullanıcılar var. İnsanların bir yazılıma nasıl alıştığının bir örneğidir bu. Yazılım içindeki değişiklikler bile değişik gelebiliyor. Çok daha fazla değişiklikle karşılaşacakları başka bir işletim sistemini denemek bu yüzden zor geliyor.  

Linux'a yeni geçenler arasında “Windows yavaştı filan” diyenler oluyor. Linux'a henüz 3-4 tane yazılım kurmuşlardır. Oysa Windows'a kurdukları yazılımların çoğunun ne olduğunu unutmuşlardır bile. :-) Biraz zaman geçtiğinde Linux'ları da Windows'la aynı yavaşlığa erişecektir. :-) Açık kaynak olduğu için Linux'a sempati duyan kullanıcılar vardır. Hepsinin bir favori Linux işletim sistemi vardır. Bazıları Ubuntu'yu sever. Bazıları Pardus'u sever. Ve bazıları da PCLinuxOS'u sever. Peki Windows da açık kaynak bir işletim sistemi olsa ne olurdu dersiniz. Çoğunun favori işletim sistemleri arasında Windows olurdu. :-)

Tekelcilik - Bilgisayar

1990'lı yıllar. Netscape internet tarayıcı pazarının %90'ına sahipti. İnsanlar internette dolaşmak için Netscape'i kullanıyordu. Microsoft, Windows95'e Internet Explorer'i ekledi. Birkaç yıl içinde Netscape'in pazar payı hızla düştü. Internet Explorer'in pazar payı %98'e kadar çıktı.

Microsoft, Windows paketine IE'yi ekleyerek haksız rekabet yapıyordu. Kullanıcı, bilgisayarında hazır gelen internet tarayıcısını kullanıyordu. Artık Netscape'i indirmeye ihtiyaç duymuyordu. Microsoft, Netscape'in rekabet olanağını kısıtlamış oluyordu. Artık kullanıcıların çoğu Internet Explorer'i kullanıyordu. ABD Adalet Bakanlığı Microsoft’un antitröst (tekelcilik) maddelerini ihlal ettiğini iddia eden geniş bir şikayet dosyası hazırlayarak dava açmıştı 1998'de.

Microsoft, Windows'a bir ortam yürütücüsünü hep ekler. Artık OneDrive bulut hizmetini de ekliyor. Kullanıcı masaüstünde bu hazır yazılımlarla karşılaşıyor. Bu, örneğin BS Player'e haksızlık değil mi? Ya da Google Drive'a haksızlık değil mi! Onların da rekabet olanağını engellemiş olmuyor mu Microsoft! Neden sadece Netscape'ten dolayı dava açıldı. Günümüzde de bunlardan dolayı açılabilirdi. :-)

İşletim sisteminin çeşitli bileşenlerinin görevleri, başka yazılım şirketleri tarafından verilmek istenebilir. Bu durumda her bileşen bir tekel nedeni olabilir. Örneğin Güvenlik Duvarının hazır gelmesi, Avast Antivirüs'ün pazar payını etkiler. Bu durumda Avast, Microsoft'a dava mı açmalıdır. İşletim sistemine hangi bileşenlerin eklenmesinin tekelcilik olacağının bir ölçütü var mıdır? Kullanıcı basitçe Güvenlik Duvarını kapatıp, Avast'ı kullanmayı seçebilir.

İşletim sistemi nedir? Kullanıcının günlük kullanacağı yazılımları hazır halde paketlemektir. Bir arabanın tüm parçalarının birleşmiş hali gibidir. Kullanıcı isterse arabaya yeni şeyler satın alabilir. Bu arada, arabalarda artık radyolar da hazır geliyor. Ee, bu, radyo üreticilerinin rekabet olanağını engellemiyor mu! Belki kullanıcı başka radyo seçecekti. Şimdi, araba üreticilerine de mi tekel davası açılmalı! :-)

Netscape Windows'a kurulamıyor olsaydı. Windows'ta çalışması engellenmiş olsaydı. Netscape'in Windows API'lerine erişmesini engellemiş olsaydı Microsoft. İşte o zaman gerçekten tekelcilik yapmış olurdu. Oysa kullanıcı, canı istediği zaman Netscape'i indirebilir. Kurup kullanabilirdi. Masaüstüne kısayolunu oluşturabilirdi.

Bazı dağıtımcıları, Linux paketine ortam yürütücüsü ekliyor. İnternet tarayıcısı olarak Firefox'u ekliyor. Hatta ofis yazılımı da ekliyor, LibreOffice. Kullanıcılar, masaüstünde bunları hazır buluyor. Büyük kolaylık elbette. Kullanıcı hemen kendi işlerine odaklanabiliyor. VLC Player'i indermeye ihtiyaç duymuyor örneğin. Ya da Google Chrome'i indirmiyor. Kimse Apache'nin Open Office'yle ilgilenmiyor. Paketlere eklenenler yüzünden, alternatifleri fark edilmekte güçlük çekiyor! Onların rekabet olanağını zorlaştırıyor. Bu, Microsoft'un Windows'a IE'yi eklemesine benzemiyor mu yani. :-) Microsoft, pakete ofis yazılımı eklemiyor, en azından. Öyle görünüyorki, kullanıcıya hazır bir paket sunabilmek için yapılıyormuş bu eklemeler.

Microsoft, kullanıcıyı kendi ürünlerine alıştırmak istiyor olabilir. Ama Google da kendi internet hizmetlerine alıştırmaya çalışıyor kullanıcıyı. Bütün yazılım şirketlerinin amacı budur zaten. Ya da alışma, kullandıkça kendiliğinden olur zaten. İşletim sistemi olarak Windows'u kullanıyor olabilir kullanıcı. İnternet tarayıcısı olarak Google Chrome'u seçebilir. Ama arama motoru olarak DuckDuckGo'yu kullanabilir, ironik şekilde. :-) Ortam yürütücüsü olarak BS Player kullanabilir mesela. Ofis için de OpenOffice yeterlidir örneğin. Güvenlik içinse Avast kullanılabilir. Neye alışıyor olduğuna dikkat etmek, yetişkin olan bir insanın kendi sorumluluğundadır. Kullanıcının aslında hiçbir yazılıma ya da internet hizmetine derinlemesine alışmaması kendisi için yerinde olur. Seçeneklerin farkında olmak lazım. :-)

Günümüzde bilgisayarlarda, IE'nin kullanım oranı yaklaşık %5,54. Chrome'un kullanım oranı %70,7. Windows'a hâlâ IE dahil; sadece masaüstünde simgesi yok. Şimdi soru şu: Eğer IE'nin Windows paketine eklenmesi tekele neden oluyorduysa Google Chrome'un pazar payı nasıl bu kadar yükselebildi?! :-)

Kaynaklar:
Silikon Vadisi 101 - National Geographic
Tarayıcı Savaşları – Vikipedi
Tarayıcı Pazar Payları – statcounter


Bill Gates:
Devlet bize, ürünlerimize fazla özellik koymamamızı söylüyor...
Bu, birine araba almamasını;
onun yerine motoru, lastikleri, radyoyu ayrı ayrı alması gerektiğini söylemek gibi bir şey!