8 Ocak 2013 Salı

Yayınevleri Okurun Oluşturduğu İçeriğin Kalitesini Neden Önemsesinler?


E-Kütüphanenin Sürekliliği makalesinde anlatılan EPUB geliştirmelerine bir de yayınevleri açısından bakalım:

Uluslararası Sayısal Yayıncılık Forumu üyesi yayınevleri e-kitabın tasarımının geliştirilmesinden hoşlanacaktır. Ama okurun oluşturduğu içeriğin kalitesini neden önemsesinler? Neden Forumdan bunun da iyileştirilmesini talep etsinler? Okur, oluşturduğu içerikle kitaptan daha çok yararlanır. Kitabı değerli kılan okurun sevdiği yerleridir. Sevdiği metinleri çizer. Kitabın daha çok yerini hatırlar. Böylece arkadaşlarına kitaptan uzun uzun bahsedebilir. Sık sık farklı yerlerini gündeme getirebilir. Elbette kitabın reklamını yapıyor olacaktır! Ne kadar çok şey hatırlarsa o kadar uzun süre gündemde tutar. Kitabın başka başka bölümlerinden bir şeyler bulacak insanların ilgisini çeker. Bazı arkadaşları kitaba sahip olmayı düşünmeye başlayacaktır. Sonra onlar da kendi arkadaşlarına reklam yapacaktır. Süreç işlemeye başlamıştır. Artık o kitabın satışlarının artmasını umabiliriz. Dijital Yayıncısını mutlu edecektir.  

2 Ocak 2013 Çarşamba

Alıntı: Steve Jobs :-)


(Steve Jobs) Küstahlığına karşın (veya belki de bu sayede) Atari’nin
patronunun gözüne girmeyi başardı. “Çalıştığım diğer
insanlardan daha felsefiydi,” diye anımsıyordu Bushnell.
“Özgür iradeyle determinizmi tartışıyorduk. Ben her şeyin çok
daha belirlenmiş olduğuna, programlanmış olduğumuza
inanıyordum. Elimizde eksiksiz veriler olsa, insanların
davranışlarını önceden bilebilirdik. Steve tam tersini
düşünüyordu.” Bu yaklaşım, Jobs’ın irade gücünün gerçekliği
bükebileceğine inanmasıyla uyumluydu.

Alıntı: Bill Gates Anlatıyor :-)


Gary Kasparov ilk bilgisayar satranç oyununu kazandıktan
sonra Gates şöyle dedi:

"Bir bilgisayarın satranç şampiyonu olduğu gün geldiğinde
dönüm noktasının o kadar büyük önemi kalmayacaktı.
Dürbünle bakan insan uzak bir şeyi elbette dürbünsüz
insandan daha iyi görür ve bu olay da insanı bunu anlamaktan
daha fazla rahatsız etmemelidir.”

Ama günümüzde yine de beyin bilgisayardan daha üstün
durumdadır:

"Satranç oynamak insana diğer oyunlarda strateji uygulamasını,
bazı durumlarda nasıl karar verileceğini ve hatta
iş hayatında nasıl başarılı olunacağım öğretebilir ama satranç
oynayan bilgisayar bundan bir ders alamaz, bir şey
öğrenemez.”

Fakat gelecekte bu durumun değişebileceği gün de gelebilir:

"İnsan zekasının eşsiz olduğunu söyleyemem şu anda.
Beyinde algılamaları ve duygulan oluşturan tüm sinirler
çiftli sistem halinde çalışır.”

Alıntı: Kim Demiş Filler Dans Edemez... :-)


Genelde rekabetçi analizin yetersiz oluşu, hancıya hanın ne kadar
iyi olduğunu sormak gibidir. çoğu yöneticinin şirkete işten el
çektirecek bir stratejiye yönelmeyeceği varsayılmaktadır. Ama yöneticiler,
patronlara denetimleri altında şirketin cilalanmamış, karamsar
bir tablosunu sunmazlar. (Belki de en nesnel analizi bir bölüm
yöneticisi ilk kez işe başladığı zaman alabilirsiniz. O anda eski
hataların sorumluluğu taşınmaz; her şey bir önceki beceriksiz kişinin
sorunudur!)

(Louis V. Gerstner, genelde bölüm yöneticilerinin, bölüm işinin eksiksiz analizini yapmakta isteksiz olacağını anlatıyor. İşin sorunlarını, hatalarını itiraf etmek zordur. İşe yeni başlayan yöneticilerin daha kolay nesnel analiz yapabilmesinin nedenlerini vurguluyor.)