20 Mart 2013 Çarşamba

Nathan Myhrvold; arkeoloji, hayvan fotoğrafcılığı, barbekü...


- Yaptığım başka bir şey de dünya dışı zeka araştırması, veya SETI. "Temas" filmini anımsayabilirsiniz, o filmle popülerlik kazanmıştı. Gerçekten de dışarıya çıkıp son derece bilimsel yollarla dünya dışı zekalara ulaşmaya çalışan insanlar varmış. Aslında filmdeki herkes, gerçek bir karakter gerçek kişi üzerine yazılmış. Buradaki Jodie Foster karakteri aslında Jill Tarter adında gerçek bir kadın, ve Jill hayatını bu işe adamış. Bilirsiniz, pek çok insan hayatını, belirli bir kahramanlık hareketiyle riske atar, bu havalı bir şey, ama Jill'de olan şeye ben yavaş kahramanlık diyorum. Kendi kişisel hesaplamalarıyla, Binlerce yıl sonra çalışacak veya çalışmayacak bir şey için çalışma hayatını riske atıyor. Bende hayatlarını riske atan kişilere yardım etmeyi seviyorum.
Filmden sonra SETI'ye ilgi arttı. Çocuklarım filmi seyrettikten sonra bana gelip, "Baba, baba...O karakter Jill'di, değil mi?" diye sordular. Onlara "Evete, evet, kesinlikle, o karakter Jill'di" dedim. "Ve şu diğer kişi, o bizim--" Onlara "Evet" dedim. "Filmdeki şu ürpertici zengin adamı biliyorsun ya? O sen misin?" diye sordular. Bende "Bunun sadece bir film olduğunu biliyorsunuz!" dedim. :-)

- Ayrıca bazı şeyler icat ediyorum. Aslında, nükleer reaktör dizaynı yapıyorum. Şaka değil! Bu geleneksel nükleer yakıt devresi. Bu kırmızı çizgi bütün nükleer reaktörlerde yapılan şey. Buna açık yakıt devresi deniliyor. Beyaz çizgiler gelişmiş yakıt devresi denilen ilerleme kaydettiğiniz şey.
Şimdi normalde böyle yapılıyor. Karbon kirliliği yaratmamak gibi büyük bir avantaja sahip. pek çok dezavantajı da var-- bu basamakların hepsi çok ama çok pahalı, potansiyel tehlikesi var, ve kimsenin arka bahçesinde yapılamama gibi ilginç bir özelliği de var ki, bu bir problem. Yani bizim reaktörümüz bu basamakları elimine ediyor, eğer çalışmasını sağlarsak çok kıyak olacak. Yeni bir nükleer santral üstünde çalışmak çatlakça. ABD'de 25 yıldır eski bir dizaynla inşa edilmiş hiç bir yeni nükleer santral yok. Çok yüksek risk alıp, geri dönüşü de yüksek potansiyelde olabilecek birşey yapıyoruz.

- Hayatta çok büyük bir amaç, bir tutku bulmak, muazzam miktarda bilgelik içeriyor, ve tüm enerjiyi o alana odaklamak da, ve ben bunu asla başaramadım. Bende sadece, yani, evet, bir şeye tutku ile odaklanıyorum, ama sonra başka birşey çıkıyor, ve sonra yine başka birşey... uzun süre bununla savaştım ve şöyle düşündüm, "Tamam, of, buna boyun eğmek zorundayım" Biliyorsunuz, ben Microsoft'tayken, bu çok zihin kurcalayıcıydı, ve tüm sektör çok fazla genişliyordu ve hayatımdaki diğer şeylerin barınmasına izin vermiyordu.
Ama sonunda olduğum kişiyle savaşmamaya ve kendimi olduğum gibi kucaklamaya karar verdim. Ve biliyorum, bütün bu konuşma bir mil uzunluğunda ve bir inch derinliğinde ama benim işime gelen de bu. Ve nükleer reaktörlerden, matemateryallerden, veya balina seksinden bağımsız olarak, genel olan şey de-veya en küçük ortak bölen--kendimim. İşte bu kadar, teşekkürler.

Microsoft'un eski teknoloji şefi olan Nathan Myhrvold'dan ilginç bir konferans.
Konferansı İzle

15 Mart 2013 Cuma

Alıntı: Jack Welch ve General Electric'in Yolu :-)


(GE'nin iyi kalitedeki malzemeleri müşterilerine genelde yetiyor. Ancak GE'nin
müşterisi olan Sony'le yaşadığı ilginç bir olay anlatılıyor.)

GE Plastikler'de polikarbonatlar, GE'nin saptadığı aşırı yüksek
saflık standartlarına uyuyordu, bunlar sanayinin büyük çoğunluğunun
tatmin edici bulduğu iç standartlardı. Ancak, Plastik işletmesi hâlâ,
yeni yüksek yoğunluklu CD-ROM ve müzik CD'leri için
Sony'nin performans gereklerini yerine getiremiyordu. Dolayısıyla,
Sony'nin bütün işlerini iki Asyalı satıcı alıyor, GE Plastikler iş
alamıyordu.

Kara kuşaklı bir ekip durumu inceledi. Sorun GE'nin standartlarıyla
değil, Sony'nin standartlarıyla ilgiliydi. Sony'nin ne beklediği
açıklığa kavuşunca, ekip işletmenin üretim süreci için bir filtreleme
yöntemi düzenledi, bu da polikarbonatın tam bir hassaslıkla
Sony'nin istediği performansı göstermesini sağladı. GE Plastikler
tüm işi Asyalı satıcılardan kapıp götürdü.

Alıntı: Jack Welch ve General Electric'in Yolu :-)


Ağustos 1995'teki Yürütücü Geliştirme
Kursu tümüyle kaliteye odaklanmıştı. Sınıf, işletmede kalite
mükemmelliği için verilen bir hükümet ödülü olan Malcolm Baldridge
Milli Kalite Ödülünü kazananları yakından incelemeye aldı.
"Kendimizi bu oyunun piyonlarıymışız gibi hissediyorduk," diyor
kurs iştirakçilerinden Gary Powell. "Müşterilerle yaptığımız görüşmelerden
inanılmaz bazı öyküler anlatıyorduk. GE Motor müşterilerinden
birine gittiğimizdeki kadar çirkin bir tartışmayı bir
müşteriyle hiçbir zaman yaşamamıştım. Bu insanlar açıkça bizi
kaliteye yöneltmeye çalışıyorlardı. 'Siz korkunç insanlarsınız,' diyorlardı.
Kendilerini tutsak gibi hissediyorlardı. Biz kötü mü kötüydük,
rakiplerimiz daha da beterdi. Onların gereksinimlerini
şöyle basitçe yerine getiremiyorduk."

(GE ürünleri genelde rakipleri kadar iyi. Ancak sadece rakiplerle yarışılmak
istenmiyor. Kalitede, müşterinin aklına gelecek tek seçenek olunmak
isteniyor. Motorola'dan uyarlanan Altı Sigma Kalite Ölçümlemesine
geçmenin arifesinde olan GE'de şahit olunmuş ilginç bir olayı anlatmaktadır.)

6 Mart 2013 Çarşamba

Portatif Aygıtlarda PDF Görüntülemek – Teknik Çözümleme

PDF farklı platformlarda görüntülenebilmektedir. PDF belgeleri çok sütunlu metinler, çok grafikli sayfalar hazırlamak için yaygın olarak kullanılmaktadır. Dergi ve teknik kitapları okumak için verimlidir. PDF'ler eskiden sadece bilgisayarda okunuyordu. Platform çeşitliliği arttı. Tablet bilgisayarlar, elektronik okuyucular yeni platformlar oldu. Okurlar PDF'lerini bu aygıtlarda rahatça okumak istemektedirler.

Türkiye gibi bazı ülkelerde e-kitap çeşitliliği henüz kısıtlıdır. E-Okuyucular, kitap dışında genelde dergi, teknik kitap, makale okunmak için de alınmaktadır. Doğal olarak üniversite öğrencilerinin de, akademisyenlerin de ilgisini çekiyor. Ancak internet forumları incelendiğinde e-okuyucularını bu amaçla alanların şaşırdıklarını görüyoruz.

E-Okuyucu veya tablet bilgisayarlarda belgenin tam sayfa görünümü okunaklı olmayacaktır. Çünkü ekranları küçüktür. Dolayısıyla tam sayfa görünüm yerine yazı boyutu büyütülür. Bu da sayfa biçiminin görüntüsünün bozulmasına neden olur. Aslında bu, kısmen e-okuyucu aygıtlardan kaynaklanmamaktadır.

Aygıtlar PDF belgelerini görüntüleyebilmek için genelde dahili Adobe Reader Mobile yazılımını kullanmaktadır. 3 sütunlu bir dergi sayfası düşünelim. Ayrı tablolara yerleştirilmiş metinlerden oluşsun. Tabii bol grafikli. İnsan kağıt sayfaya kuş bakışı bakar. Hangi bölgelerin, grafiklerin birbiriyle ilişkili olduğunu hemen fark eder. Sayfanın parçalarını doğru sırada okur. E-Sayfanın yazı boyutu arttırıldığında ekrana tam sayfa sığmayacaktır. Yazılım sayfanın parçalarını ekranda ardı ardına gösterecektir. Ancak yazılım sayfadaki konudan habersizdir. İnsanın kolayca yapabildiği bölgeleri birbiriyle ilişkilendirmeyi bir yazılımdan beklemek haksızlık olurdu. Dolayısıyla bölgelerin hangi sırayla gösterileceğini bilemez; tabii sadece şimdilik! Metinler yanlış sırada ekranda görünür.

Resim1
Grafikleri aslında ilişkilendirilmedikleri metnin altında gösterir. Ayrı tablolanmış metinde, önce metni sonra başlığını gösterebilir. Grafiklerin alt metinlerini olmadık yerde gösterebilir. Sonuç olarak teknik bir kitabı incelerken okuyucuyu şaşırtır. Adobe Reader Mobile'i kullanan bir e-okuyucu, Resim1'deki örnek bir PDF sayfasını, bölgeleri numaralarla işaretlenmiş sırada gösteriyor. Makalede bulunan bir yazının ancak sonuna gelindiğinde, o yazının başlığının aygıt ekranında göründüğünü Resim3'te görebilirsiniz.

Resim3
Resimlerdeki makalenin kendi portatif aygıtlarında nasıl görüneceğini merak edenler buradan erişebilirler.

Peki bunun bir çözümü olamaz mı!

PDF biçimi geliştirilmeye davam ediyor. PDF standartları, tablet ve e-okuyucu aygıtlarla da uyumlu hale getirilebilirse sorun çözülebilir. Hem bu portatif aygıtlarla uyumlu hale gelirse, PDF adını daha çok çağrıştıracaktır. Yazar, bir PDF belgesini düzenlerken Adobe Reader Mobile'de, e-okuyucu aygıtta nasıl görüneceğini göz önünde bulundurmak isteyebilir. Bu aygıtlar da artık yaygınlaşıyor olduğuna göre bu istek doğaldır. Dolayısıyla standartlara, bu imkanı verecek yeni özellikler eklenebilir.


nternette bir kayıt formunda bir sürü bilgi girişi istenir. Kullanıcı bir sürü metin kutusuna bilgi yazar. Metin kutularını sırayla doldurması için bir yol sağlanmıştır. Kullanıcı her tab tuşuna bastığında sıradaki metin kutusu aktifleşir. Böylece bilgiler düzenlice girilebilir. Bu kolaylığı sağlamak için kayıt formu şuna benzer programlanır: Her nesnenin bir TabIndex değeri vardır. Burada nesne metin kutuları olmaktadır. Bilgi girişi sırasına göre TabIndex değerleri arttırılır. Örneğin txtAd.TabIndex=0, txtSoyad.TabIndex=1, txtParola.TabIndex=2 şeklinde değerler verilir. Böylece kayıt formu, kullanıcının önce ad, sonra soyad, sonra parolasını sırayla girmesine yardımcı olur. Buradan analojiyi yapalım.


Resim2
Yazar, PDF belgesini düzenlerken bölgeleri tanımlayabilir. Bölgelere sıra numarası verebilir (Resim2'de bölgelere örnek numaralandırma verilmiştir.). İşte bölge ilişiklerini kurmuştur. Böylece yazılım, sayfanın kısımlarını ekranda gösterirken sıra numaralarını takip edebilir. Kayıt formunda doğru sırada ilerlenmesinin sağlanması gibi. Teknik kitaplar incelenirken bile daha tatmin edici sonuçlar elde edilebilir.

Elbette bu ilişkilendirme yöntemi bir örnektir. Daha karmaşık ilişkilendirme yöntemleri de keşfedilebilir. PDF'nin geliştirilmesine genel katkıyı Adobe yapmaktadır. E-Okuyucu gibi portatif aygıtlara talep arttıkça, yeni özellikler oluşturulurken bunlarla daha uyumlu olabilecek standartlara yönlenilebilir. Şunu da akılda tutmak gerekir, dosya standartlarının yenilenmesi, yerleşmesi zaman alır.