30 Nisan 2014 Çarşamba

Alıntı: Rodney Brooks: Robot Laboratuvarlarında Artık Biyolojik Robotlar Geliştiriliyor

Müdürlüğünü yaptığım MIT Yapay Zeka Laboratuvarı'nda,
bu dönüşümün belirtilerini her gün görüyoruz.
Eskiden silikon çipleri yaptığımız temiz odaları yıkıyoruz
ve bunların yerine kurduğumuz ıslak laboratuvarlarda,
bakteriyel robotlar yetiştirmek amacıyla programları derleyip
DNA dizilişlerine ve bunları da uç uca ekleyerek genomlara
çeviriyoruz. Otuz yılda varmak istediğimiz hedef, canlı
sistemlerin genetik yapısı üzerinde ince bir denetim kurmak;
böylece yetiştirilen bir ağacı keserek kerestesinden bir masa
yapmak yerine, masanın kendisini yetiştireceğiz. Silikon ve
çelik robotları monte etmeye alıştığımız laboratuvarları, silikon,
çelik ve canlı hücrelerden robotlar monte ettiğimiz laboratuvarlara
dönüştürmüş durumdayız. Elde ettiğimiz kas
hücrelerini, sakat insan bedenlerine düzgünce takılacak
protezlerin öncü biçimleri olan bu basit aygıtlarda erişim
düzeneği olarak kullanmaktayız. Yapay Zeka Laboratuvarı'nda
makinelere öğrenme yeteneği kazandırma yolu üzerinde
çalışan bazı uzmanlar daha iyi web arama motorları
kurmayı bir yana bırakarak, insan genomundaki karşılıklı
ilişkileri öğrenebilecek ve böylece hastalıkların genetik sebepleri
konusunda öngörülerde bulunabilecek programlar
geliştirmeye başlamış bulunuyor. Bir zamanlar mekanik
CAD (bilgisayar destekli tasarım) sistemlerini barındıran
odaları, insanların beyin motor denetimini ölçtüğümüz odalara
dönüştürmüş durumdayız; böylece beyin hastalığı olan
insanlar için sinir protezleri yapabileceğiz Soğuk savaş döneminde
Rus tanklarını saptayacak algoritmalar kurmakla
uğraşan görme duyusu uzmanlarımız şimdi sinir cerrahisi
işlemlerinde kılavuzluk sağlayacak özel görüş sistemleri kuruyor.
Sadece MIT'de değil, dünyanın her yanındaki bütün
mühendislik bölümlerinde benzer dönüşümler yaşanıyor.

Alıntı: Craig Venter: Hayal Gücü Serbest

Artık sadece hayal gücümüz tarafından sınırlanabileceğimiz yeni bir çağa giriyoruz. :-)

(Kendisi insan genomunu çözmüştür. Biyoteknolojiden bahsediyor.)

Modern Bitki Aşılama

Bazı ağaçların meyvelerinin tadı güzeldir. Daha kalitelidir. Daha verimlidir. Bazı ağaçlar ise iyi kök salmıştır. Yerel şartlara uyum sağlamıştır. Uzun süredir, tadı güzel olan meyve ağacını yetiştirmenin pratik bir yolu bilinmektedir. Tohumdan üretmek yerine uyumlu parçasını (kalem deniyor), hazır köke sahip ağaca kaynaştırmak. Böylece en baştan büyümek yerine zaten iyi kök salmış ağacın özelliklerinden faydalanacaktır. :-) Hızlıca meyve verebilecektir. Bu aşılama olarak bilinmektedir. Meyve ve Bitki ağaçlarının verimliliğini artırmak için, bitki çeşidi değişimi için aşı yapıldığı gibi, yaban ağaçlarının meyve verimini sağlamak için de aşı uygulaması yapılır.

Bitki aşılarının tarihi oldukça eskilere dayanır. MÖ 1000'li yılların Çin kaynaklarında ağaç aşılamanın bilindiğine ve sanatsal amaçlar için kullanıldığına dair bilgiler var. Aşılama yüzyıllardır yapıldığından insanlar alışmıştır. İnsanlara doğal gelmektedir. Hiç “ben aşılanmış ağacın meyvesini yemem.” diyen birini duydunuz mu! :-) Protesto eden yoktur. Karşı çıkan yoktur.

Artık bitki aşılama modern teknolojilerle yapılmaktadır. Bir tarım bitkisinin genleri daha dayanıklı bitkilerin genleriyle aşılanmaktadır. Böylece onun özelliklerinden faydalanabiliyor. :-) Sevilen tarım bitkisi soğuğa daha dayanıklı hale gelebiliyor. Zirai ilaçlardan etkilenmiyor. Verimi artıyor. Bu da biyoteknolojik tarım bitkisidir. Yaygın adıyla GDO. Aslında temelde ağaç aşılamak gibidir. Şöyle düşünün: Genler daha erişilebilir yerde olsaydı. Çalışma prensibi ağaç aşılamak kadar sade olsaydı. Bir laboratuvara ihtiyaç olmasaydı. 1000 yıl önce çiftçiler ağaç aşılamayı keşfettikleri gibi belki genetik aşılamayı da keşfetmiş olacaktı. :-) 1000 yıldır kullanılıyor olacaktı. Böylece insanlar genetik mühendisliğine de alışmış olacaktı. Protesto eden olmayacaktı. Aslına bakarsanız bundan birkaç yüzyıl sonra, insanlar biyoteknolojik tarım bitkilerine de alışmış olacaktır. Sıradan bir çiftçilik faaliyeti olarak görülecektir. :-)

Gen mühendisliği, programlamanın yeni bir türüdür, aslında. Programlama konusunda iyi olanların, programlamadan iyi para kazanmış insanların da ilgisini çekmesi bundandır. Genlerin teknik çalışmalarına yoğunlaşacak zamanı ayıramasalar da ilkelerini sezebilmektedirler. Biyoteknolojik bitkiler onlara bu yüzden doğal gelmektedir. Örneğin Bill Gates bazı biyoteknoloji şirketlerinin yönetim kurulu üyesi olmuştur. Adı en çok duyulan şirketlerden biri olan Monsanto'nun epey çok hissesine, kurduğu vakıf sahip olmuştur.

Alıntı: Rodney Brooks: Genetik Mühendisliğinin Geleceği

Ayrıca, bu yüzyılın yaklaşık bir çeyreğini geride bıraktığımızda,
daha biyolojik bir doğanın getireceği benzer gelişmelerden
yararlanabileceğiz. Bu zaman diliminde, genetik
mühendislisinin gerçekten büyük ölçekte -halen araştırmaların
sürdüğü tarım ve tıp alanlarının ötesinde- kullanılması
yaygınlaşacak. Genetik mühendisliği petrol sanayisinde,
plastik eşyaların ve başka malzemelerin üretiminde, geridönüşüm
süreçlerinde, pillerde, yenilenebilir enerji kaynaklarında
ve simdi bulunduğumuz noktadan hayal edilmesi
zor öbür uygulamalarda kullanılacak. 2025'e doğru bu teknolojileri
güvenle kendi bedenlerimize uygulamak için yeterli
açık denetime de kavuşmuş olacağız. Böyle bir çakışma
sürpriz olmasa gerek -çünkü dikey doğrultularda uygulanan
ayni bilim ve teknoloji buna olanak verecektir.

(Rodney Brooks, iRobot şirketini kurmuş ve robot geliştirmektedir.)

Alıntı: Carl Sagan: Tarımda Modern Teknolojilerin Kullanılması

GDO karşıtları biyoteknolojiden çekinirler. Ama ilginçtir gübreleme, ilaçlama gibi teknolojilere de karşı çıkıyor görünmekteler. Dünyanın doymasını sağlayan, verimi yükseltmiş olan Yeşil Devrim olarak anılan tüm modern teknolojileri de dışlamaktadırlar.

Carl Sagan doğayı korumaya özen gösteren biri olarak bilinir. İşte bu konuyla ilgili görüşleri:

Tarımın bulunduğu ve hayvanların evcilleştirildiği on bin yıl
öncesine kadar, insanların besinleri doğal çevredeki meyve-sebzeler
ve av hayvanlarıyla sınırlıydı. Doğal olarak yetişen yiyeceklerin
kıt oluşu yüzünden Dünya on milyon kadar insanı
doyurabiliyordu. Buna karşılık 20. yüzyılın sonunda dünyada altı
milyar insan yaşıyor olacak. Bu demektir ki insanların yüzde
99,9'u yaşamlarını tarımsal teknolojiye, bunun temelini teşkil
eden bilime -bitki ve hayvan genetiği ve davranışı, kimyasal
gübreler, tarım ilaçları, koruyucular, sabanlar, biçerdöverler ve
diğer tarım aletleri, sulama- ve kamyonlarda, demiryolu vagonlarında,
marketlerde ve evlerde soğutma sistemleri kullanılmasına
borçludur. "Yeşil Devrim" de dahil olmak üzere tarımsal
teknolojideki en çarpıcı ilerlemeler yirminci yüzyılın ürünüdür.

Alıntı: Richard Dawkins: Genetik Mühendisliğinde Hazır Genleri Kullanmak

Darwinci seçilimin biyolojik donma önleyici (veya her ne arıyorsak) geliştirmek için harcadığı milyonlarca yıllık araştırma ve geliştirmenin (ARGE) sırtına binerek zamandan ve zahmetten tasarruf edeceğimiz konusunda genetik mühendisleri haklıdırlar.

(Bir geni baştan icat etmek zordur. O geni programlamak zaman alır. Bunun yerine canlılardaki işimize yarayacak geni alıp, üzerinde çalışılan canlıya eklenebilir. Zaten günümüzdeki genetik mühendisliği böyle yapılmaktadır. Örneğin deniz analarındaki biyofloresan geni alınır. Balığın genine eklenir. Böylece ışıldayan balık elde edilir. Ya da, tarımda kullanılan tohumlar, bu şekilde soğuğa dayanıklı hale getirilir.)

17 Nisan 2014 Perşembe

Belgeselden: Astroloji :-)


Belgeselden: Astroloji :-) paylaşan: okanozcelik
Bir astroloji yorumu. Ama bir astrofizikçiden. :-)

Carl Sagan:
- Aynı gün aynı şehirde basılmış
iki farklı gazete.
Astroloji ile ilgili bakalım
ne yazmışlar.
Diyelim ki 23 Eylül-22 Ekim
arası doğdunuz
ve burcunuz Terazi.
New York Post'taki
astroloğa göre:
“Uzlaşma gerginliği azaltacak”
Eh, olabilir, biraz belirsiz.
New York Daily News
astroloğuna göre ise:
“Kendin için daha ısrarlı ol”
Eh, bu da belirsiz.
Ama oldukça da farklı.
İlginç olan bu kehanetlerin
kehanet olmamaları.
Ne olacağını söylemeyip
sadece ne yapacağını söylüyorlar. :-)
Bilinçli olarak belirsiz olmak
zorundalar,
çünkü herkese uygulanabilmeli,
ve bu yüzden de
birbirleriyle çelişiyorlar. :-)

- Astroloji ikizlerin hayatlarını
izleyerek test edilebilir.
Bununla ilgili pekçok gerçek
örnek vardır:
Diyelim ki ikizlerden birisi
bir araba kazasında,
ya da yıldırım çarpmasıyla
ölsün diyelim,
ama ötekisi ileri yaşlara
kadar güzelce yaşasın.
Farzedelim ki bu bana da oldu.
İkizim ve ben tam olarak,
aynı yerde ve zamanda
sadece birkaç dakika farkla
doğduk.
Doğum anımızdaki gezegenlerin
durumları tam olarak aynı olacaktı.
Eğer astroloji doğru ise,
kaderlerimizin bu kadar farklı
olması nasıl mümkün olabilir? :-)

8 Nisan 2014 Salı

Belgeselden: Uzay Yolculukları

Cosmos'un özgün çekimini de değindiği bir konuyla anımsayalım.

Cosmos belgeseli 1980'lerde çekildi. Carl Sagan o yıllarda uzay yolculuklarında nükleer enerjinin kullanılabileceğini gerçekçi buluyordu. Kendisinin aslında nükleer enerjiye sıcak bakmadığı bilinir. Ama O bile, yolculuklar için iyi bir çözüm olduğunu onaylıyor.

Denizaltı ve uçak gemilerinde hâlâ nükleer enerji kullanılmaktadır. Bu sayede büyük bir itiş gücü sağlanabilmektedir. Elbette daha da önemlisi, bu gemilerin denizde yıllarca gidebildiği gerçeğidir, tabii hiçbir yakıt ikmaline gerek kalmadan. :-)

Artık klasik sayılabilecek bir bilim kurgu dizisi vardı. Hikayesi 23. yüzyılda geçen Uzay Yolu. Dizideki Atılgan uzay gemisinin de yakıt olarak nükleer enerjiyi kullanması ilginçtir. :-) Günümüzde uzay araçlarında, uzay istasyonlarında bile nükleer enerji kullanmak başarılmış durumda.

Füzyon atom enerjisi denemeleri yapılmaktadır. Yıldızlarda da enerji üreten tepkimedir. Çok daha fazla enerji üretecek. Daha da iyi tarafı radyoaktif bozunma oluşmaz. Atık yoktur. Başarıldığında, şimdi kullanılan fisyon atom enerjisinden daha kullanışlı olacağı kesindir. Atom enerjisinin yerini gerçekten alabilecek tek enerji kaynağı yine bir atom enerjisi olacak görünüyor. :-)

Belgeselden: Çekim


Belgeselden: Çekim paylaşan: okanozcelik
Araştırmaları bir yere varmadı. Fizikten uzaklaştı! Vazgeçmiş gibi görünmektedir. Belki, yenilmişlik duygusunun da etkisiyle daha da münzevi oldu.

Dostu, bilimci ve iş adamı Edmond Halley O'nu ziyarete gitti. Kütle çekiminin matematiksel ifadesini zaten başarmış olduğunu gördü. Ve Halley'in cesaretlendirmesi ve yardımıyla Doğa Felsefesinin Matematiksel İlkeleri'ni yayınlayabildi, Isaac Newton...

Cosmos'un yeniden çekimi yayınlanıyorken atıf yapmasam olmazdı. :-)

Sahne: Bıkmak


Önemli bir iş bağlantısı kurulmaya çalışılmaktadır. Larry doğal olarak gergindir. Phill ise her zamankinin aksine oldukça rahattır. Umursamıyormuş gibi görünmektedir. Sanki işinden soğumuş. Belki kariyer hedeflerinin çok uzağında olduğuna inanmaya başladığından, ya da belki sadece artık “hep aynı şeyler” gibi geldiğinden bıkmış gibidir...

Larry: Phill ciddi bir şey sorabilir miyim?
Phill: Evet.
Larry: Bilmem gereken bir ilaç mı kullanıyorsun?!
Phill: İlaç aldığımı nereden çıkardın.
Larry: Çünkü daha önce seni böyle rahat görmemiştim de, ondan.
Yani neredeyse umursamadığını düşüneceğim.
Phill: Öyle.
Larry: Hayır bunu biliyorum: Herşey bir yere kadar!
Yani demek istediğim, sanki umursamıyorsun.
Phill: Yoruldum Larry!
Larry: Bunu fark ettim, uzun bir gün oldu.
Phill: Kastettiğim bu değil...

Phill: Farklı bir iş alanına kayma düşüncesi kafamı kurcalıyor.
Larry: Pazarlamadan başka bir şey mi?
Phill: Evet.
Larry: Dostum, seni çok yakından tanıyan biri olarak söyleyebilirim ki;
Bence bu çok kötü bir fikir, hatta bu çok berbat bir fikir denebilir!
Phill: Neden?
Larry: Çünkü bunun için doğdun.
Tanrı vergisi bu!

Larry: Ayrıca açıkçası yollara başkasıyla düşme fikri hiç hoşuma gitmiyor.
Phill: Bu er ya da geç olacak.
Larry: Hayır olmayacak!
Hep toplu intihara kalkışmayı planlıyordum. :-)