6 Haziran 2019 Perşembe

Anti-CEO kitabı - Bir yoğurt şirketinin hikayesi - Konferans


Açıklama: Kâr, para, hissedarlar... Bugün çoğu şirketin öncelikleri bunlar. Ama hangi bedel uğruna? Chobani'nin kurucusu Hamdi Ulukaya, dünya çapındaki tüm kurumsal liderlere çağrıda bulunarak geçmişin işletme kitabının kaldırılmasını savunuyor -- ve önceliği kâr yerine insan olan yeni ''Anti CEO kitabı''nın vizyonunu paylaşıyor. Hamdi Ulukaya'ya göre ''Kâr ve gerçek zenginlik arasındaki fark bu.''
Bir CEO'dan, değişik bir bakış açısı...

Fabrika o kadar eskiydi ki sahipleri fabrikanın değersiz olduğunu düşünüyordu. Bir sıfırı eksik yazdıklarını sandım. Fiyat o kadar düşüktü ki... İçeri girdim. Bir anda etrafa bakmayı bıraktım. Tek gördüğüm insanlardı. Toplam 55 kişiydiler. Çok sessizdi… Tek işleri, tesisi parçalara ayırmak ve temelli kapatmaktı.

Gördüklerimden sonra aynı kişi değildim. Eve dönerken avukatım Mario’yu aradım. “Mario, fabrikayı almak istiyorum,” dedim. Bana şöyle dedi: “Hamdi, fabrikayı kapatan, dünyanın en büyük gıda şirketlerinden biri. Yoğurt işini bırakıyorlar. Sen kim oluyorsun da işi yürütebileceksin?” “Haklısın,” dedim. Bir sonraki gün tekrar aradım ve “Mario, gerçekten almak istiyorum,” dedim. “Hamdi, paran yok," dedi,
(Kahkahalar)
altı aydır benim paramı bile ödemedin.”

Ama o yaz duvarları boyadık. Bazen düşünüyorum, eğer onlara şöyle deseydim ne derlerdi, “Boyadığımız duvarları görüyor musunuz? İki yıl içinde Amerikalıların daha önce hiç görmediği ve tatmadığı bir yoğurdu piyasaya süreceğiz. Hem doğal hem de leziz olacak. Adına da Türkçe “çoban” kelimesinden gelen Chobani diyeceğiz. Ya şöyle deseydim: “Eski 55 çalışanın her birini işe alacağız veya çoğunu. Ardından 100 kişi daha. 100 kişi daha.  Sonra 1000 kişi daha.” Peki ya şunu söyleseydim: “Şuradaki kasabayı görüyorsunuz. İşe aldığımız her kişiye karşılık 10 kişi için iş imkânı ortaya çıkacak. Kasaba yeniden hayata dönecek, iş makinaları yollarda olacak. Kazandığımız ilk parayla da kasabada en iyisinden bir beyzbol sahası inşa edeceğiz, çocuklarımız için. Beşinci yılımızda da Amerika’daki bir numaralı süzme yoğurt markası olacağız.” Bana inanırlar mıydı? Tabii ki hayır. Ancak bunların hepsi oldu.

O duvarları boyarken  birbirimizi tanıdık. Birbirimize inandık. Her şeyi birlikte çözdük. İlk beş yıl, ben ve iş arkadaşlarım fabrikadan hiç çıkmadık. Gece gündüz. Tatillerde. Fabrikayı işe yarar hale getirmek için durmadan çalıştık. Chobani’nin en önemli yanı benim için şu oldu: Daha önce kendilerinden vazgeçilen kişiler her şeyi öncekinden 100 kat daha iyi hâle getirdi. Bugün tamamının şirkette hissesi var. Birkaç yıl önce, 2.000 çalışanımızın tamamına hisse vereceğimizi açıkladığımızda kimileri bunun reklam çalışması olduğunu, kimileri de hediye olduğunu söyledi. Bunun hediye olmadığını söyledim.  Başından beri bizzat gördüm, bunu yetenekleri ve sıkı çalışmalarıyla kazanmışlardı ve yapılması gereken buydu. Yeni işletme anlayışında, öncelikle çalışanlarınızla ilgilenmelisiniz. kâr hesaplamasıyla değil.

İkinci bir yoğurt fabrikası inşa etmek istediğimde kimse Idaho ile ilgilenmiyordu. Fazla kırsaldı, uzaktı, teşvikler vermiyordu. Oraya gittim. Yerli insanlar ve çiftçilerle tanıştım. Birlikte yemek yedik. El sıkıştık. Fabrikayı Idaho’ya kurmak istediğimi söyledim. Finansal araştırma yapmama gerek yoktu. Sonuç ne mi oldu? Oranın halkı büyük gelişme kaydediyor. Her geçen yıl yeni okullar açılıyor. Her yıl yeni bir gıda firması kuruluyor. Bazıları bana dedi ki “Eğitimli işçi bulamazsın.” Ben de, “O zaman öğretiriz,” dedim. Yerel üniversitelerle iş birlikleri yaptık  ve fabrikayı inşa ederken  yüzlerce kişiye ileri üretim alanında eğitim verdik. Ve bugün fabrikamız dünyadaki en büyük yoğurt fabrikası oldu.

Anti CEO kitabının temelinde sorumluluk var. Şu andaki kitap şöyle diyor: Şirketler siyasete bulaşmamalı. Gerçekte olması gereken, şirketler vatandaşlar olarak bir taraf seçmeli. New York'ta Chobani büyümeye ve insanları işe almaya devam ederken bir saatlik mesafedeki Utica’da Afrika ve Güneydoğu Asya’dan gelen mülteciler olduğunu hatırladım, iş arıyorlardı. Birisi, “İngilizce bilmiyorlar,” dedi.  “Ben de pek biliyor sayılmam.” dedim, “O zaman çevirmen alırız.”
(Kahkahalar)
“Ulaşım imkânları yok.” "O zaman otobüs satın alalım, atla deve değil" dedim. Tüm bunların sonucunda, Amerika’nın en kırsal bölgelerinden birinde, Chobani’nin işgücünün %30’u göçmenler ve mültecilerden oluşuyor.
(Alkışlar) (Tezahüratlar)

Yeni işletme anlayışında, hükûmetler yerine şirketlerin fark yaratması daha kolay, bugünün dünyasında. Silahlı şiddet, iklim değişikliği, gelir eşitsizliği, mülteci sorunu, ırkçılık gibi konularda şirketler duruşunu seçmeli.

Son olarak anti CEO kitabının temelinde hesap verebilirlik var. Şu andaki kitaba göre CEO’lar yalnızca yönetim kurullarına sorumludur. Benim düşüncem ise CEO’lar tüketicilere karşı sorumlu olmalı. Chobani’nin ilk yıllarında, yoğurt kaplarının üstündeki 800’lü numara benim telefon numaramdı.
(Kahkahalar)
Tüm aramalar doğrudan bana geliyordu. Aramalara ben yanıt veriyordum.  Bazen duyduklarım doğrultusunda değişiklikler yapıyordum çünkü güç tüketicinin elinde. Şirketlerin var olmasının sebebi de bu. Tüketiciler olarak her biriniz bir şeyleri değiştirme gücüne sahipsiniz. Markaları ve şirketleri beğenmiyorsanız, işleyişlerinden hoşnut değilseniz onları cezalandırabilirsiniz. Doğru yaptıklarına inanıyorsanız da onları ödüllendirebilirsiniz. Günün sonunda bu sorumlulukların tümü bize ait.

Kardeşlerim, Dünyadaki tüm topluluklarda,  dışarıda bırakılan ve geride kalan kişiler ve yerler var. Ancak ruhları hâlâ güçlü. Tek istedikleri bir şans daha, onlara bir şans daha verecek kişileri bekliyorlar, aynı şeyleri tekrar inşa etmek yerine daha iyisini yapacak kişileri bekliyorlar. Yatırımın getirisi ile  iyilikseverliğin getirisi arasındaki fark bu. Azami kâr ile gerçek zenginlik arasındaki fark bu. New York’un kuzeyindeki küçük bir kasaba veya Idaho’da bunlar yapılabiliyorsa dünyadaki her şehirde, kasabada, köyde de yapılabilir.
Zaman duvar inşa etme zamanı değil, zaman duvarları boyama zamanı. Renk seçimini size bırakıyorum.