22 Ağustos 2018 Çarşamba

Konferans: Stephen Webb: Dünya dışı canlılar nerede?

Evren inanılmaz ölçüde eski, akıl almaz derecede devasa ve trilyonlarca gezegenle dolu. Peki tüm bu dünya dışı canlılar nerede? Astronom Stephen Webb'in bir açıklaması var: evrende yalnızız. Bu ufkumuzu genişleten konuşmada Webb, bir gezegenin dünya dışı canlılara ev sahipliği yapabilmesi için aşması gereken bariyerleri anlatıyor ve potansiyel kozmik yalnızlığımızın güzelliğini ortaya koyuyor. Webb'e göre ''Evrenin yalnızlığı 'Biz şanlı olan canlılarız' diye bağırıyor.''

“Kendimizi kandırıyor olabiliriz. 
Ben bir şey gördüm, ama
daha da olası olan şey dünya dışı bir uzay
gemisi gördüm veya beynim gözlerimin
gördüğü şeyi yanlış yorumladı. O zamandan beri
şunu merak ettim: Neden gezinen uçan daireler
görmüyoruz? En azından, kozmoz içerisinde
neden hiç hayat görmüyoruz? Karmaşık bir
konu ve farklı alanlardan pek çok kişiyle 30 yıl
boyunca bu konuyu tartıştım. Ortak bir kanı
yok.”

“Kulağa imkânsız mı geliyor? Belki de öyledir,
ama dünya dışı varlıklar, görebileceğimiz bir
faaliyette bulunmazlar mıydı? Mesela güneş
ışığından faydalanmak için bir yıldızın çevresine
bir obje koymak, edinilen bilgiler için ortak bir
kaynak oluşturmak veya tüm evrene ''Biz
buradayız'' diye bağırmak gibi.”

“Teknolojik medeniyetin gelişimi üçüncü engel.
Kimilerine göre gezegenimizi dünya dışı
zekâyla paylaşıyoruz bile. Bir 2011 yılı
çalışması, fillerin sorun çözmede işbirliği
yaptığını gösterdi. Bir 2010 yılı çalışması ise
yetiştirilen bir ahtapotun farklı insanları
tanıdığını gösterdi. 2017 yılı çalışmaları
kuzgunların geleceğe yönelik plan
yapabildiklerini gösterdi - harika, zeki canlılar -
ama Breakthrough Starshot projesine onlar kafa
yormuyor. Bugün ortadan kaybolsak
Breakthrough Starshot'ın uygulanmasına devam
etmezler. Neden etsinler ki? Uzay yolculuğu
evrimin nihai durağı değil. Yaşamın ileri
teknolojiye izin vermeyeceği gezegenler de
olacak.”

“Daha fazla engel hayal edebilirsiniz. Mesela,
basit hücreler milyarlarca yıl önce var olmaya
başladı ama karmaşık hayatın gelişimi için
beklenmedik bir olay dizisi yaşanması gerekti.
Dünya, çok hücreli organizmalar, sofistike
genetik yapılar ve sekse sahip olunca yeni
fırsatlar boy gösterdi: hayvanlar mümkün oldu.
Belki de pek çok gezegenin kaderinde yaşam
basit hücrelerden öteye gidemiyor.”

“Ama Waltham,
Ay birkaç km daha büyük olsa her şeyin farklı
olacağını gösterdi. Dünya'nın dönüş ekseni
korkunç şekilde gelişigüzel olurdu. Hızlı iklim
değişikliği dalgaları yaşanırdı, karmaşık yaşam
için hiç de iyi değil. Ay gerçekten de tam olması
gereken boyutta; büyük, ama çok büyük değil.
''Goldilocks'' gezegeninin çevresinde
''Goldilocks'' uydusu, belki de bir engel.”
(Tutarlı iklimler için uydunun uzaklığı, büyüklüğü bile önemli.
Bu şartları sağlayan gezegenler oldukça azdır.)

Eğer bir galaksi bir trilyon gezegen
barındırıyorsa bunlardan kaç tanesi bizim gibi
düşünce yetisine sahip medeniyet barındırabilir,
Breakthrough Starshot gibi bir proje yapabilir?
Yaşanabilirlik; doğru yıldızın çevresinde doğru
gezegen. Trilyon burada milyara dönüşüyor.
Denge; sonsuzluk için iyi huylu kalan bir iklim.
Milyar burada milyona dönüşüyor. Yaşamın
başlaması. Milyon burada bine dönüşüyor.
Karmaşık yaşamın ortaya çıkışı. Bin bire
dönüştü. Sofistike araç gereç kullanımı
gelişmesi. bin galaksi içinde sadece bir gezegen
var. Evreni anlamak için bilim ve matematik
tekniklerini geliştirmeleri gerek, bu, bir milyon
galakside bir gezegen demek. Yıldızlara
ulaşmak için sosyal canlılar olmaları lazım,
birbirlerinden bilgi alış verişi yapabiliyor
olmaları lazım, karmaşık dilbilgisi kullanmaları
lazım; bir milyar galakside bir gezegen. Ayrıca
felaketten kaçınmaları gerek, sadece bireysel
zararlar değil, gökten gelen zararlardan da.
Proxima Centauri çevresindeki gezegen, geçen
yıl alev aldı. Olasılık şimdi bir trilyonda bir
gezegen, sadece görebildiğimiz evrende.

“Bence yalnızız. Yalnız olduğumuza katılan iş
arkadaşlarım genellikle önlerinde bir engel
görüyorlar: biyolojik terör, küresel ısınma,
savaş. Sessiz bir evren çünkü teknolojinin
kendisi gerçekten ileri bir medeniyetin gelişimi
için ortaya engel koyuyor. Moral bozucu, değil
mi?”

“Ben tam tersini savunuyorum. ''Star Trek'' ve
''Forbidden Planet''i izleyerek büyüdüm ve bir
kere UFO gördüm, o yüzden bu kozmik
yalnızlık fikri beni kesinlikle hüzünlendiriyor.
Ama benim için evrenin sessizliği bağırıyor,
''Biz şanslı olan canlılarız.'' Tüm bu engeller
geride kaldı. Onları aşan tek tür biziz, kendi
kaderine karar verebilen tek tür biziz.
Gezegenimizin ne kadar özel olduğunu takdir
etmeyi öğrenirsek evimize iyi bakmanın
önemini, başkalarını bulmayı ve evrenin
farkında olduğumuz için bile ne kadar şanslı
olduğumuzu, insanoğlu bir süre daha hayatta
kalabilir. Tüm bu harika şeyleri dünya dışı
varlıkların geçmişte yaptığını hayal ettik, bizim
geleceğimiz de bu olabilir.”