18 Mayıs 2016 Çarşamba

Aklı Vücutta Olan Beyin - Zihin Felsefesi

Descartes zihnin kendi başına var olduğunu düşünür. Ona göre bedenden bağımsız olarak bir zihin vardır. Çok bilindik o sözleriyle işte bu düşüncülerini özetlemiştir. Düşünüyorum, öyleyse varım! Beynin bedenle sürekli iletişim halinde olması gerektiğini söyler Antonio Damasio. Beyin vücudu etkilediği gibi, vücut hali de beyni sürekli etkiler. Örneğin beden hastaysa beyin de psikolojik olarak iyi hissetmiyordur. Verimli olamaz. Beyin vücudu anbean izler. Zaten beden, kendi işine yarasın diye merkezi sinir sitemini oluşturmuştur. Nitekim evrimsel zamanda beyin sonradan icat edilmiştir. Dolayısıyla zihnin bedenine bağımlı olması kaçınılmazdır. Bedeni için vardır zaten. Onu izleyemiyorsa çalışamaz. Bunu TED Konuşmasında da "Serebral korteksle beyinsapı arasındaki etkileşim olmasaydı şuurlu bir zihine sahip olamazdınız. Beyinsapıyla vücut arasında iletişim olmasaydı şuurlu bir zihine sahip olamazdınız." diyerek açıkça ifade eder Antonio Damasio. Zaten zihnin aslında bedenle birlikte işlediğini iyi vurgulayabilmek için kitabının adını Descartes'in Yanılgısı (Descartes' Error) koymuştur. Zihin saflaştırılamaz. Yani bir DNA parçası gibi ayırıp kullanılamaz. Örneğin bir bilgisayara yüklenemez. Kitabındaki “Aklı Vücutta Olan Beyin” konusuyla düşüncelerini iyice pekiştirir.

Bir manzaraya bakıyorsunuz. Beyin görüntüyü nasıl işliyor! Görüntü işlenirken, bir anısı oluşturulurken bedenden sürekli geri bildirim alınır. İç organlar görülen görüntünün yanı sıra belleğin ürettiği içsel görüntülere de tepki verirler. Beyin vücuduyla birlikte görür aslında. Ve manzarayla birlikte vücut halini de kaydeder. Antonio Damasio şöyle anlatır:

“...Ardından, manzarayla ilgili sinyaller beynin içinde işlenmeye başlar. Üst kollikuluslar gibi korteksaltı yapıların yanı sıra, erken duyu korteksleri, asosiyasyon korteksinin çeşitli istasyonları ve bunlarla bağlantılı olan limbik sistem etkin kılınır. Manzaraya ait bilgi, bu çeşitli beyin bölgelerindeki yönlendirici temsillerden içsel olarak harekete geçirildiğinde, vücudun geri kalanı sürece katılır. Er ya da geç, iç organlar gördüğünüz görüntülerin yanı sıra, gördüklerinize dayanarak belliğinizin ürettiği içsel görüntülere de tepki verirler. Sonunda, görülen manzaranın bir anısı oluştuğunda, söz konusu anı, organizmadaki, az önce sözünü ettiğimiz, bir kısmı beynin kendisinde (bellekten oluşturulan imgelerle birlikte dış dünya için kurulan imge), bazılarıysa ana vücutta cereyan eden birçok değişikliğin sinirsel bir kaydı olacaktır."

Beden beyin bütünlüğüne şöyle değinir:

“Beyin tepkisinin sinirsel ve kimyasal öğeleri, dokuların ve bütün olarak organ sistemlerinin çalışmasını ciddi biçimde değiştirir. Tüm organizmanın metabolizma hızıyla kullanabileceği enerji ve bağışıklık sistemi de değişikliğe uğrar; organizmanın genel biyokimyasal profili hızla dalgalanır; baş gövde ve uzuvların hareketlerini sağlayan iskelet adaleleri kasılır ve bütün bu değişikliklerin sinyalleri, kimi sinirsel, kimi ise kan dolaşımındaki kimyasal yollardan beyne geri gönderilir. Böylece, ana vücudun anbean değişimlerle gelişmekte olan hali, farklı yerlerde, sinirsel ve kimyasal açılardan merkezi sinir sistemini etkiler. Beynin tehlikeyi (ya da benzer heyecan yaratan bir durumu) sezmesinin belirgin sonucu, her zaman yaptığı alışıldık işlerden; hem organizmanın sınırlı kesimlerinde (yerel), hem de organizmanın tümünde (global) temelli bir sapmadır. En önemlisi, değişim hem beyinde hem de ana vücutta meydana gelir.”

Köpek Deneyleri

İlginç köpek deneyleri yapılmıştır. Sonuçlar şaşırtıcıdır. Bir köpeğin kafası, başka bir köpeğin boynuna dikilmiştir. Deney başarılı olmuştur. Kafa uyanmıştır. Önündeki sütü yalamıştır. Alıcı köpek bedenindeki asıl kafa, eklenen yeni kafadan kurtulmaya çalışmış, ancak bir süre sonra yeni kafayı kabullenmiştir. İki kafa aynı köpek bedeninde bağımsızca hareket etmiştir. Yemek yiyebilmiş ve su içebilmişlerdir. Bilinç gayet açıktır yani. Ve Kafadan alınan EEG kayıtlarının normal olduğu görülmüştür.
Fotoğrafın Sahibi: Texas Heart Institute Journal Dergisi
Kafa nakli yapılmış köpek. Fotoğraf Sahibi: Texas Heart Institute Journal Dergisi
Beyin bebekken vücudunu yeni yeni tanımaya başlar. Vücuda göre programlanır. Vücut haritasını, temsillerini beyinde oluşturur. Ama şimdi tanıdığı vücutta değildir. Program artık işe yaramazdır. Oluşturduğu vücut haritası artık alakasız kalmıştır. Eh bir kere, tek bildiği o bedene o kadar da bağımlı değilmiş. Bedeninden geri bildirim almadan tanımıştır sütü! Çalışmıştır işte! Hatta bazı hayvanlar 1 aydan fazla yaşamıştır.

Bunlar da İlginizi Çekebilir:

Yaşam Destek Ünitesi

Yalnız bedenle beyin arasında sinir bağlantıları henüz kurulamazdı. Yani deneylerdeki hayvan kafaları, bedenleri hareket ettiremezdi. Beynin bedenle tek bağlantısı beynin beslenmesini sağlayacak kan damarlarıdır. Onun dışında beyin artık felçlidir. Beyinde var olan temsiller hep önceki bedeniyle ilgilidir. Sinir bağlantıları olmadığından yeni bedenden hiçbir veri alamaz ve gönderemez. Dolayısıyla beynin, yeni beden hakkında temsiller oluşturması mümkün değildir. Ve beden de halini, beyne yansıtamaz. Ha, belki sadece kandaki hormon gibi kimyasallar yoluyla çok kısıtlı bir iletişim sağlanabilir. Ama beynin vücudun durumunu anbean izlemesi pek mümkün değildir. Evet, birbirlerinin üzerinde çok fazla etkileri yoktur. Buna rağmen bilinç açık kalmıştır. Zihin çalışabilmiştir! Beden sadece yaşam destek ünitesi olmaktan ibaret kalmıştır. Ama yetmiştir. Bu da yeterince iyi tasarlanmış bir yaşam destek ünitesinin beyni sağlıklı tutabileceğini gösterir. Elbette zihin kendi başına var olan soyut bir varlık değildir Descartes'in sandığı gibi. Mekaniksel olarak oluşturulduğu yere bağlıdır. Ama bilincin sürebilmesi için bir bedenle tam bir iletişimde kalması gerektiğinden kuşkuluyum.

Aslında köpek kafası nakli yeni bir olay bile değil. İlk nakil 1954'te Vladmir Demikhov tarafından yapılmıştır. Ardından Robert White da köpek kafası nakillerini başarıyla tekrarlamıştır. Ama sonra uzun süre bir sessizlik oldu. Hiçbir ilerleme olmadı. Ama maymun beyinlerine neler olacağı görülmeliydi. Çünkü maymun beyni insan beynine daha çok benziyordu. Epey zaman sonra denemeler yeniden başladı. Sıkı durun. Nakil sonunda başarıldı! Nakledilen kafanın 3-4 saat sonra çevreye karşı farkındalığı başladı. Çiğneme ve yutkunma gözlendi. Gözler açıldı ve cisimleri izlemeye başladı. Hatta ısırma eylemini de gerçekleştiriyordu. Bilinci açılmıştı yani. Evet, zihin işliyordu! Üstelik EEG kayıtları da gayet iyiydi. Ve önemli bir şey daha var. Beyinler sonra incelendiğinde beyin dokusunun hâlâ sağlam olduğu saptandı. Sergio Canavero bu çalışmalarının makalesini 2013'te yayınlamıştır. Bununla kalsa iyi. İnsan kafası nakline de artık hazır olduğunu iddia etmektedir. İlk nakli Sergio Canavero mu yapar bilemem ama insan kafası naklinin de başarılması uzak değildir. Yalnız ilk hedeflerin öyle çok gösterişli olmasını beklemeyin. Teknoloji çok yetkin olmayacaktır. Şimdilik! Beden yine sadece yaşam destek ünitesi olacaktır. Ee, ne anladım o zaman denebilir. Örneğin ileri kanser gibi ölümcül hastaları daha uzun yaşatmak mümkün olabilir. Kişi, ya da daha doğrusu kişiyi asıl barındıran kafası, kanserli bedeninden kurtarılabilir. Bağışlanan başka bir bedene dikilebilir. Başka... Ya da mesela Stephen Hawking'in yıllarca daha fizikle baş başa kalması sağlanabilir. Zaten alışmış olduğundan böyle yaşamayı çok sorun etmeyecektir. Aslına bakarsanız Sergio Canavero beyni omurilikle birleştirebileceğini de söylüyor. Başarır mı bilinmez. Ama mümkün olduğunda beyin vücut hareketlerini de yeniden kazanabilir. Tabii beynin vücut haritasını yeniden çıkarması için biraz fizyoterapi gerekecek.

Embriyo Gelişimi

Doğal hamilelikte döllenmiş yumurta döllenmeden yedi gün sonra ana rahmine iniyor. Küçük bir top şeklindeki içi boş hücre yumağı annenin mukoza zarına yapışıyor. Blastozyst adı verilen hücre topluluğu zamanla üçe ayrılıyor. Parçalardan ikisi, anne ile cenin arasındaki besin alışverişini düzenleyen plasenta ile diğer dokulara, üçüncüsü ise insan dokusuna dönüşüyor. Bu komplike süreç anne rahmine yerleştikten sonra başlıyor. Embriyo ancak anne rahminde gelişebilir. O sıcak ortam embriyoyu özenle korur. Anne dokusuyla blastozyst arasında gelişimin doğru yönde ilerlemesini sağlayan iletişim mekanizması bulunur... Evet, beynin çalışabilmesi için şart koşulanları hatırlatmıyor mu biraz. Beyin bedenine bağımlıdır. Çalışabilmesi için sürekli iletişim halinde olması gerekir. Sıkı durun! Bir haberim var. Besleyici suni solüsyon ve ceninin tutunabileceği bir iskele, döllenmiş yumurtanın insan şeklini alışını izlemeye yetiyor. Gelişmenin ilk aşaması için gerekli olan anne rahmine ihtiyaç kalmıyor. Embriyo ilk iki haftada anne ile iletişim kurmadan, genlerindeki programa uygun şekilde normal bir gelişme gösteriyor. Gerçek bir anne rahmine gerek kalmıyor. Embriyo annesiz de yetişebiliyor. Kısmi bir taklidi, embriyonun gelişmesine yetmiştir. Dikkatinizi çekerim. Bir şeyle iletişim de kurmamıştır...

Vücudun gerekliliğine, olduğundan fazla anlam yüklenmiş olabilir mi acaba! Beyin de doğru bir solüsyon içinde neden çalışmasın. Elbette vücudun bazı kritik bağlantılarının taklit edilmesi gerekebilir. Bazı duyular, omurilik bağlantısı taklit edilebilir. Ama tüm vücuda gerek kalmayabilir. Hatta beynin kendisine de gerek kalmayabilir bir gün. Sinir bağlantılarının ve kritik kimyasalların yeterince iyi taklit edildiği günler gelecektir. Bilincin orada sürmemesi için açık bir neden yoktur. Tamam, beynin aklı vücudunda olabilir. Ama onsuz da idare edecektir!

Kaynaklar