Somon balığı nasıl ucuzlayabilir.
Üretimi nasıl kolaylaşır ve artar. Bitmedi. Yapay hayvan ürünleri
nelerdir. Yapay süt fabrikada üretildiğinde hayvanları zorlamak
gerekmez! Peki yapay etlerin ne tür yararları vardır, hayvanları
korumak dışında. İşte bu makale, bunları gayet güzel
anlatıyor.
İlk çiftçinin, en şişman
tavuğunu en yavaş horozuyla eşleyip daha lezzetli ve miskin
tavuklar üretebileceğini fark ettiğinden beri insanlar,
besinlerinin genetiğini değiştiriyorlar. Amerikan Gıda ve İlaç
Dairesi'nin (FDA) insan tüketimi için genetiği değiştirilen ilk
hayvanı onaylaması, hayvan proteini tüketimimizde çok daha
bilimsel ve belki de daha etik bir çağın habercisi durumunda.
"Frankeştayn balık" ismi
takılan, AquaBounty Technologies şirketi tarafından geliştirilen
ve geçtiğimiz günlerde FDA tarafından onaylanan genetiği
değiştirilmiş somon balığı, muhtemelen en iyi şekilde,
gelecekte karşımıza çıkacak olan şeylerin bir işareti olarak
anlaşılabilir. Laboratuvarda üretilen tavuk göğüs eti ve
genetiği değiştirilmiş maya hücreleri ile üretilen inek sütünün
de dahil olduğu diğer melez proteinler ufukta görünüyor.
AquaBounty'nin Panama dağlarının yükseklerinde bulunan
özelleştirilmiş somon üretim tankları ile başlayarak, genetiği
değiştirilmiş gıda maddelerinin esrarengiz ve heyecan verici yeni
dünyasında bir gezintiye çıkalım.
Yemek için epey sağlıklı
olmasına karşın, somonları çiftlikte yetiştirmek kolay
değildir. Normal bir somon balığının piyasa ebadına ulaşması
ortalama üç yıl alır. Bu, fabrika çiftçiliği hayvanlarının
dünyasında neredeyse bin yıla eşdeğer. Karşılaştırmak için,
eti yenen kuşlar arasında en hızlı büyüyen melez bir Kelt X
tavuğu, sekiz hafta kadar kısa sürede kesilmek için hazır hale
gelir. Bu durum, somon balığı için fiyatların yüksek
tutulmasına yol açarak arz ve talepte dengesizlik oluşturur.
Son 20 yıldır şirket, piyasaya
genetiği değiştirilmiş bir somon balığı getirmek için
çalışıyordu ve bunu yapmak için Gıda ve İlaç Dairesi'nden
uzun süredir beklediği onayı en nihayetinde aldı. Somona
yapılan genetik değişimler aslında iki aşamalı. İlk olarak
AquaBounty, melez türlerine göre Pasifik somon türlerinin en
büyüğü olan Chinook (veya kral) somon balığından bir büyüme
hormonu ekledi. Ardından, donma sıcaklığına yakın sularda
büyüyebilen ve yılan balığı benzeri bir balıktan (İng. ocean
pout) alınmış bir geni ekleyerek canlının büyümesini daha
fazla hızlandırdı. Bunun sonucunda, rekor miktarda kısa bir
zamanda özellikle iri olacak şekilde büyüyen bir somon balığı
elde edildi.
Bunlar da İlginizi Çekebilir
|
Genetiği değiştirilmiş somon
balığına ilişkin bir hayli endişe var; bunlar arasında, bu
süper somonların kansere sebep olabileceklerine dair gerçek
olmadığı ortaya çıkmış bir efsane ve ayrıca, vahşi doğaya
kaçtıklarında neler olacağına dair devam eden bir endişe de
var. Bu kuşkular, sonunda, FDA'nın tatmin olmasıyla
yanıtlandıysa da, soruların kendisi, insanların kendi
ihtiyaçlarına uyum sağlaması için doğayı yeniden tasarlama
yeteneğinin artışına dair yükselen gerilimin altını çiziyor.
Genetiği değiştirilmiş somonun
tüketim için aslında güvenli olduğunu temin ettikten sonra,
FDA'nın en büyük endişesi canlının evrimsel anlamda
uyumluluğuyla ilgiliydi. GD somon vahşi doğaya kaçarsa, sıradan
somonun soyunun tükenmesine neden olabileceğinden korkuluyordu.
Ancak FDA'daki bilim insanları, genetiği değiştirilmiş somonun
doğal kuzenlerinden aslında daha hızlı ve boyut olarak daha büyük
olacak şekilde büyürken, GD somonun doğal benzerlerinden daha
yüksek stres seviyeleri geçirdiğine, bu yüzden de vahşi doğada
hayatta kalma yeteneğinin daha az olduğuna karar verdiler.
Aslında, balığın doğal olmayan şekilde hızlı bir oranda
büyümesiyle sahip olabileceği herhangi bir hayatta kalma
üstünlüğü, aynı büyümenin neden olduğu stres tarafından
dengeleniyordu.
Fakat FDA'nın AquaBounty'e yeşil ışık
vermesi için sadece bu yeterli değildi. GD balığın doğal
akrabalarıyla eşleşerek şimdiye kadar test edilmemiş melez bir
canlıya yol açabileceği endişesi de bulunuyordu. AquaBounty bunun
üzerine Frankeştayn balığa başka bir genetik düzenleme ekledi
ve ilave bir X kromozomu ile bütün GD somonlar kısır hale geldi.
Bir diğer koruma katmanı olarak, bütün somonlara dişi olacakları
şekilde mühendislik uygulandı ve doğal üreme olasılıkları
daha fazla azaltıldı.
GD konusunda yaklaşık 20 yıllık
mekik dokumadan sonra, elde edilen sonuç nihayet FDA'nın
memnuniyetini kazandı ve bundan sonra bu yeni somon filetolarının
artan bir sıklıkla tabaklara gelmesini umabiliriz. Fakat pek çok
bakımdan Frankeştayn balık, gıda maddelerinin genetiği
değiştirilmiş dünyasında işlenmekte olan değişimlerin olağan
tarafında bulunuyor. Süt proteini üreten, genetik mühendisliği
yapılmış maya hücrelerinden elde edilen peynirin gelişi, GD gıda
ürünlerinin geleceğine doğru daha çarpıcı bir zirveye işaret
ediyor.
Veganların ve diğer çevresel
grupların et ve peynir gibi hayvan ürünlerine karşı sunduğu
temel görüşlerden birisi de, çiftlik hayvanı yetiştirme
işleminde meydana gelen büyük miktarda çevresel yıkım. Sera
gazlarının büyük bir kısmının, et ve süt üretmek için sığır
yetiştirmekten kaynaklandığı bir gerçek. Şimdi genetik
mühendisliği sayesinde, peynirli keklerimizi elde etmenin ve de
onları yemenin daha çevre dostu bir yolu olabilir.
Çözüm, maya hücrelerine
mühendislik uygulayarak süt proteini üretmelerini sağlayan bir
grup bilim insanından geliyor. Süt proteini elde edilerek, daha
sonra suyla ve vegan yağ ile karıştırılarak sıvı bir süt
‘vekili’ elde edilebilir. Yapay süt daha sonra peynire veya
diğer süt ürünlerine işlenmek için hazır olur. Buluşun
ardındaki RealVeganCheese adlı grup, ürünü pazara getirmek için
bir Indigogo (insanların sermaye topladığı internet sitesinin
adı) kampanyası başlatıyor.
Yapay olarak mühendislik uygulanmış
süt proteinin ardındaki bilim, GD somonun oluşturulması ile
karşılaştırıldığı zaman önemli bir üstünlüğe sahip:
Canlı bir hayvana fabrika çiftçiliği uygulamanın çok sayıdaki
çevresel ve ahlâki sonuçlarından kaçınıyor. Eğer pek çok
tarihçi, felsefeci ve çevreci ile konuşursanız, erken 21’inci
yüzyılın en büyük ahlâki felâketinin terörizm değil, bunun
yerine alışkanlık haline gelmiş ölçekteki fabrika çiftçiliğinin
artışı olduğu görüşüyle karşılaşmanız muhtemeldir. Şimdi
bildiğimiz üzere fabrika çiftçiliğine konu olan hayvanların pek
çoğu karmaşık duygusal yaşamlara sahip ve kendi türümüze çok
fazla benzeyen bir şekilde acı ile duygusal travma hissediyorlar.
Bu gerçek hakkındaki farkındalığın
artması, çevre topluluklarının harekete geçmesine sebep oldu ve
hayvan proteini elde etme aracı olarak fabrika çiftçiliğinin
yerine başka bir seçenek bulunmasına dair baskıları artırdı.
Zorluğu kabullenip bunun üstesinden gelen ilk bilim
insanlarından biri, Hollandalı bir doku mühendisi olan Mark Post
idi ve tamamen laboratuvarda üretilen inek kas dokusundan bir sığır
eti sentezlediğini ilan ettiği zaman büyük bir ilgi çekmişti.
Bu olaydan sonra gözler, laboratuvarda üretilmiş tavuk eti
oluşturmak için bir proje başlatan İsrail'in Çağdaş Tarım
Kuruluşu'na (MAF) çevrildi. Domuz etinin ardından gezegendeki
ikinci en çok tüketilen et tavuktur ve pek çok yerde tavuklar
çiftlik hayvanı olarak düşünülmediği için, diğer fabrika
çiftçiliği hayvanlarına uygulanan temel sağlık önlemi ve refah
seviyelerini sağlayan düzenleyici denetimin pek çoğundan
faydalanmazlar. MAF eş kurucusu Shir Friedman şöyle açıklıyor:
"Bizler bir grup duyarlı
bireyler olarak, hem çevreye hem de hayvanlara yardımcı olma
konusunda dünyanın acilen ihtiyacı olan şeyin herkesin vegan
olması olduğu sonucuna vardık fakat bu gerçekçi değil. Bu
yüzden laboratuvar ortamında yetiştirilmiş et fikrini
duyduğumuzda, bunun hayvanlara ve çevreye verilen zararı
azaltmanın yanında insanlara yemek istedikleri eti vermenin bir
yolu olduğunu fark ettik."
Şu anda MAF, ticari olarak
laboratuvarda yetiştirilmiş tavuk göğsü üretmek için gereken
fiyat, tarife ve kaynakları belirleyecek olan bir uygulanabilirlik
çalışmasının ortasında bulunuyor. 2016 yılı itibariyle
tasarının bu aşamasını tamamlamayı umuyorlar ve bundan kısa
bir süre sonra da laboratuvarda yetiştirilmiş bu tavuk
göğüslerinin süpermarketlerde ve fast food zincirlerinde ortaya
çıkışını görmeye başlayabiliriz.
Laboratuvarda yetiştirilen ete
böylesi bir geçişin faydaları çok büyük olacaktır. Uzmanlar,
et üretiminin %7 ile %45 arasında daha az enerji, %90 daha az tatlı
su ve %99 daha az arazi gerektireceğine ve atmosfere %80'den %90'a
kadar daha az sera gazı yayılmasıyla sonuçlanacağına
inanıyorlar. Özellikle Hindistan ve Çin gibi ülkelerin, çoğu
batılı ülkede beğenilen etçil beslenme düzenlerine kaymaya
başlamasıyla, insanların yakın zamanda et istememe olasılığı
çok düşük. Bu yüzden, eğer insanlık hayvan proteini arzusu
yüzünden kaynaklanan alabildiğine geniş çevresel yıkımdan
kurtulacaksa, laboratuvarda üretilen et gibi yenilikler kaçınılmaz
olacaktır.
Bunlar da İlginizi Çekebilir
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder