Eğer bir gün Dünya'yı bırakıp evreni keşfetmeyi umuyorsak, vücutlarımızın uzayın zor koşullarında hayatta kalma konusunda daha iyi olmaları gerekecek. Lisa Nip sentetik biyolojiyi kullanarak Dünya'daki mikropların özel güçlerini — radyasyona dayanıklı olma gibi — hasat etmeyi ve böylelikle insanları uzayı keşfetmeye daha uygun bir hâle getirmeyi umuyor. "Kendi genetik kaderimize karar verebilecek kapasitede olacağımız bir zamana yaklaşıyoruz," diyor Nip. "İnsan vücudunun yeteneklerini arttırmanın nasıl olacağı değil, ne zaman olacağı düşünce konusu."
İlkel atalarımız, evleri ve canları
tehlikede olunca bilinmeyen yerlere yol almaya daha iyi fırsatlar
bulabilmek için cesaret ettiler. Bu kaşiflerin torunları olarak
bizim damarlarımızda onların göçebe kanı dolaşıyor. Ama aynı
zamanda, öyle görünüyor ki biz rahatlık ve eğlenceyle ve içine
karıştığımız savaşlarla bu keşif arzusunu unuttuk. Biz, tür
olarak benzersizce Dünya için, Dünya'da, Dünya ile geliştik.
Yaşama koşullarımızdan o kadar memnunuz ki Güneş'in hayatının
ve kaynaklarının sonlu olduğunu fark edemeyecek kadar meşgul ve
umarsız kaldık. Mars ve onunla ilgili tüm filmler uzaya gitmek
dürtüsünü yeniden canlandırdıysa da ne yazık ki sadece
birkaçımız, ırkımızın kırılgan yapısının uzun uzay
yolculukları için hazırlıksız olduğu gerçeğini göz önüne
alıyor.
...
Türümüzün yeni bir güneş altında ev bulma yolculuğunda, birçok jenerasyon boyunca, zamanımızın çoğunu yolculuğun kendisinde, uzayda, bir gemide, hava geçirmez bir araçta geçirme olasılığımız geçirmeme olasılığımızdan daha yüksek.
Bir insanın uzayda kesintisiz
olarak geçirdiği en uzun süre 12-14 ay dolaylarında.
Astronotların deneyimlerinden biliyoruz ki yer çekimsiz ortamda
zaman geçirmek kemik erimesi, kas atrofisi, kalp ve damar
problemlerinin yanı sıra fizyolojik ve psikolojik olarak
sıralanabilecek şikayetler anlamına geliyor. Peki ya yerçekimi
çok büyükse ya da içinde bulunacağımız gezegenin yerçekimi
bir şekilde farklıysa?
...
Bugüne kadar, bu mekanik teknoloji
parçasını veya bu harika yeni nesil robotu, türümüzün uzaydan
güvenli bir şekilde geçmesinin garantileyicisi olarak gördük.
Mükemmel olsalar da bence bu kocaman elektronik devleri doğanın
icat etmiş olduğu bir şeyle bütünleştirmemiz gerek. Mikropla,
kendini yenileyebilen, kendisi üretebilen, yaşayan bir makine olan
bu tek hücreli organizmayla. Çok az bakım gerektiriyor, tasarımda
çok daha fazla esneklik sunuyor, ve tek isteği plastik bir tüpte
taşınmak.
(Uzay araçlarıyla birlikte esnek ve
dayanıklı yapısı olan mikrop taşınarak hazırlık yapılabilir.)
Mikropların bu yeteneklerinden faydalanmamızı sağlayan branşa sentetik biyoloji deniyor. Bu branş, bize antibiyotikler, aşılar veren ve vücudumuzun fizyolojik ayrıntılarını daha iyi gözlemlememizi sağlayan moleküler biyolojiden geliyor. Sentetik biyolojinin araçlarını kullanarak mikroskobik olsun ya da olmasın herhangi bir organizmanın genlerini inanılmaz bir hızla ve uygun şekilde değiştirebiliriz. İnsan yapımı makinelerimizin sınırları göz önüne alındığında, sentetik biyoloji sadece yiyeceğimizi, yakıtlarımızı ve çevremizi düzenlememiz için bir araç olmakla kalmayacak bunların yanında kendimizin fiziksel yetersizliklerini giderecek ve uzayda hayatta kalmamızı garantileyecek.
Sentetik biyolojiyi uzayı
keşfetmede nasıl kullanacağımıza örnek vermek üzere Mars
ortamına geri dönelim Mars'ın toprak alaşımı eser miktarda
organik madde içeren Hawai'nin volkanik küllerine benziyor. Diyelim
ki Mars toprağı Dünya'dan gelen besleyiciler olmadan bitki
yetiştirmek için uygun. Böyle bir durumda sormamız gereken ilk
soru. "Bitkilerimizi nasıl soğuğa daha dayanıklı yaparız?"
olmalıdır. Çünkü Mars'ın ortalama sıcaklığı eksi 60
santigrat derecedir. Sormamız gereken diğer bir soru ise
"Bitkilerimizi nasıl kuraklığa dayanıklı yaparız?"dır.
Çünkü kırağı hâlindeki suyun çoğu, benim "buharlaşmak"
dememden daha önce buharlaşıyor. Aslında biz, balıklardan
antifiriz protein genini ve pirinç gibi bitkilerden kuraklığa
karşı dayanıklı genlerip alıp onları ihtiyacı olan bitkilere
eklemek gibi şeyleri zaten yaptık. Artık kuraklığa ve dona karşı
dayanıklı bitkilerimiz var. Dünya'da GDO olarak yani genetiği
değiştirilmiş organizmalar olarak biliniyorlar. Bugün ise insan
uygarlığının beslenmesi GDO'lar sayesinde gerçekleşiyor. Doğa,
bu tarz şeyleri yardımımız olmadan yapıyor zaten. Biz ise bunu
yapmak için daha hassas bir yol bulduk.
(Genetiği
değiştirilmiş bitkiler Mars koşullarında yetiştirilebilir
olacaktır.)
...
İhtiyacımız
olan besine ve havaya sahip olacağımızı garantilemenin en iyi
yollarından biri, yanımızda yeni ve haşin çevrelere uyum
sağlamak için düzenlenmiş organizmalar getirmektir. Diğer bir
deyişle bir gezegeni hem kısa hem uzun dönemde yaşanabilir
kılmamıza yardım etmeleri için değiştirilmiş organizmalar
kullanmak. Bu organizmalar, daha sonra yakıt veya ilaç üretmek
üzere düzenlenebilir de.
(Genetiği değiştirilmiş
organizmalar ile yeni gezegen insanlar için daha yaşanır hale
getirilebilir.)
...
İlham almak için doğaya
başvuralım. Dünyadaki canlı bolluğunun arasında ekstremofiller
ya da ekstrem koşullarda yaşamayı seven canlılar olarak bilinen
bir organizma grubu var. Belki lisedeki biyoloji derslerinden
hatırlarsınız. Bu organizmalardan biri de Deinococcus radiodurans
adındaki bir bakteridir. Bu bakteri dehidrasyona, soğuğa, vakuma,
asitlere ve özellikle radyasyona karşı dayanıklı olmasıyla
tanınır. Bu bakterinin radyasyona direnç mekanizması bilindiği
hâlde henüz söz konusu genleri memelilere aktaramadık. Bunu
yapmak pek de kolay değil. Bu bakterinin radyasyon mekanizmasına
ait bir sürü özellik var ve bunları aktarmak bir geni aktarmak
kadar kolay değil. Ama bence insan becerisi göze alındığında
biraz zaman verildiğinde bunu başarmak o kadar da zor değil. Bu
bakterinin radyasyona direnç yeteneğinden bir parça bile alsak şu
ankinden çok daha iyi olurdu. Ki şu an sahip olduğumuz tek şey
cildimizdeki melanin. Sentetik biyolojinin araçlarını kullanarak
radyasyonun ölümcül dozlarında yaşayabilmek için Deinococcus
radiodurans'ın becerilerinden yararlanabiliriz.
(Gelecekte,
uzaydaki kötü şartlara dayanıklı olabilmek için insan genlerine
bile yeni genler eklenebilir. Örneğin radyasyona dayanıklı bir
canlının ilgili genleri insan genlerine eklenebilir.)
...
Türümüzün evrendeki yerini bulma
mücadelesinde, Dünya harici gezegenlerde hayatta kalması için
gereken ilave fonksiyonlarının doğal evrimi için yeterli
zamanıımız hep olmayabilir. E.O. Wilson'ın genlerden kaçma çağı
dediği kistik fibroz, kas distrofisi gibi genetik bozukluklarımızın
çaresine geçici dış ilavelerle baktığımız bir dönemde
yaşıyoruz. Ancak geçen her günle birlikte yapay evrim çağına,
bir tür olarak bizlerin kendi genetik kaderimize karar verme
kapasitesine sahip olacağımız bir çağa yaklaşıyoruz. İnsan
vücudunun yeni yeteneklerinin artacağından bahsederken artık
nasıl değil, ne zaman diye soruyoruz.
...
Sentetik biyolojinin, bir organizmanın özellikle kendimizin genetik yapısını değiştirmede kullanılması hakkında değerler ve ahlaksal olarak bazı kuşkular yok değil. Kendi genetiğimizi değiştirmek bizi daha az mı insan yapacak? Kaldı ki, insanlık bir şekilde bilinç sahibi olmuş üstün şeyden başka nedir ki? İnsan dehası kendini nereye yönlendirmeli? Elbette öylece oturup kendi dehamıza şaşıp durmak zaman kaybıdır. Bilgimizi, kendimizi dış tehlikelerden ve de kendimizden korumak için nasıl kullanırız. Bu soruları bilime karşı korku yaratmak için değil bilimin bizim için yaptıklarını ve yapmaya devam ettiklerini meydana çıkarmak için soruyorum. İnsanlar olarak, çözümleri ihtiyatın yanı sıra cesaretle tartışmak ve kabul etmek için bir araya gelmeliyiz.
Mars bir hedef, ama son hedefimiz olmayacak. Gerçek son sınırımız, türümüzün inanılmaz zekâsıyla neler yapabileceğimize ve yapmamıza karar vermemiz gereken çizgidir. Uzay soğuk, acımasız ve affetmezdir. Yıldızlara olan yolculuğumuz, bizi kim olduğumuz ve nereye gittiğimiz sorusuna getiren imtihanlarla dolu olacak. Cevaplar ise hayatın kendisinden topladığımız teknolojiyi kullanma veya terk etme arasındaki seçimimizde saklı olacak ve cevaplar bizi bu evrendeki dönemimizden geri kalanlar olarak tanımlayacak.
Bunlar da İlginizi Çekebilir
Yiyeceklerimizin Genleriyle Oynama Meselesi - Konferans
Modern Bitki Aşılama
Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar
Alıntı: Utandırılmak
Biyoteknolojik Balık ve Yapay Et
Tasarım Bebekler
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder