4 Ağustos 2024 Pazar

İnsanlar Uzay Koşullarına Nasıl Dayanacak – Konferans

Eğer bir gün Dünya'yı bırakıp evreni keşfetmeyi umuyorsak, vücutlarımızın uzayın zor koşullarında hayatta kalma konusunda daha iyi olmaları gerekecek. Lisa Nip sentetik biyolojiyi kullanarak Dünya'daki mikropların özel güçlerini — radyasyona dayanıklı olma gibi — hasat etmeyi ve böylelikle insanları uzayı keşfetmeye daha uygun bir hâle getirmeyi umuyor. "Kendi genetik kaderimize karar verebilecek kapasitede olacağımız bir zamana yaklaşıyoruz," diyor Nip. "İnsan vücudunun yeteneklerini arttırmanın nasıl olacağı değil, ne zaman olacağı düşünce konusu."


İlkel atalarımız, evleri ve canları tehlikede olunca bilinmeyen yerlere yol almaya daha iyi fırsatlar bulabilmek için cesaret ettiler. Bu kaşiflerin torunları olarak bizim damarlarımızda onların göçebe kanı dolaşıyor. Ama aynı zamanda, öyle görünüyor ki biz rahatlık ve eğlenceyle ve içine karıştığımız savaşlarla bu keşif arzusunu unuttuk. Biz, tür olarak benzersizce Dünya için, Dünya'da, Dünya ile geliştik. Yaşama koşullarımızdan o kadar memnunuz ki Güneş'in hayatının ve kaynaklarının sonlu olduğunu fark edemeyecek kadar meşgul ve umarsız kaldık. Mars ve onunla ilgili tüm filmler uzaya gitmek dürtüsünü yeniden canlandırdıysa da ne yazık ki sadece birkaçımız, ırkımızın kırılgan yapısının uzun uzay yolculukları için hazırlıksız olduğu gerçeğini göz önüne alıyor.
...

Türümüzün yeni bir güneş altında ev bulma yolculuğunda, birçok jenerasyon boyunca, zamanımızın çoğunu yolculuğun kendisinde, uzayda, bir gemide, hava geçirmez bir araçta geçirme olasılığımız geçirmeme olasılığımızdan daha yüksek.

Bir insanın uzayda kesintisiz olarak geçirdiği en uzun süre 12-14 ay dolaylarında. Astronotların deneyimlerinden biliyoruz ki yer çekimsiz ortamda zaman geçirmek kemik erimesi, kas atrofisi, kalp ve damar problemlerinin yanı sıra fizyolojik ve psikolojik olarak sıralanabilecek şikayetler anlamına geliyor. Peki ya yerçekimi çok büyükse ya da içinde bulunacağımız gezegenin yerçekimi bir şekilde farklıysa?
...

Bugüne kadar, bu mekanik teknoloji parçasını veya bu harika yeni nesil robotu, türümüzün uzaydan güvenli bir şekilde geçmesinin garantileyicisi olarak gördük. Mükemmel olsalar da bence bu kocaman elektronik devleri doğanın icat etmiş olduğu bir şeyle bütünleştirmemiz gerek. Mikropla, kendini yenileyebilen, kendisi üretebilen, yaşayan bir makine olan bu tek hücreli organizmayla. Çok az bakım gerektiriyor, tasarımda çok daha fazla esneklik sunuyor, ve tek isteği plastik bir tüpte taşınmak.
(Uzay araçlarıyla birlikte esnek ve dayanıklı yapısı olan mikrop taşınarak hazırlık yapılabilir.)

Mikropların bu yeteneklerinden faydalanmamızı sağlayan branşa sentetik biyoloji deniyor. Bu branş, bize antibiyotikler, aşılar veren ve vücudumuzun fizyolojik ayrıntılarını daha iyi gözlemlememizi sağlayan moleküler biyolojiden geliyor. Sentetik biyolojinin araçlarını kullanarak mikroskobik olsun ya da olmasın herhangi bir organizmanın genlerini inanılmaz bir hızla ve uygun şekilde değiştirebiliriz. İnsan yapımı makinelerimizin sınırları göz önüne alındığında, sentetik biyoloji sadece yiyeceğimizi, yakıtlarımızı ve çevremizi düzenlememiz için bir araç olmakla kalmayacak bunların yanında kendimizin fiziksel yetersizliklerini giderecek ve uzayda hayatta kalmamızı garantileyecek.

Sentetik biyolojiyi uzayı keşfetmede nasıl kullanacağımıza örnek vermek üzere Mars ortamına geri dönelim Mars'ın toprak alaşımı eser miktarda organik madde içeren Hawai'nin volkanik küllerine benziyor. Diyelim ki Mars toprağı Dünya'dan gelen besleyiciler olmadan bitki yetiştirmek için uygun. Böyle bir durumda sormamız gereken ilk soru. "Bitkilerimizi nasıl soğuğa daha dayanıklı yaparız?" olmalıdır. Çünkü Mars'ın ortalama sıcaklığı eksi 60 santigrat derecedir. Sormamız gereken diğer bir soru ise "Bitkilerimizi nasıl kuraklığa dayanıklı yaparız?"dır. Çünkü kırağı hâlindeki suyun çoğu, benim "buharlaşmak" dememden daha önce buharlaşıyor. Aslında biz, balıklardan antifiriz protein genini ve pirinç gibi bitkilerden kuraklığa karşı dayanıklı genlerip alıp onları ihtiyacı olan bitkilere eklemek gibi şeyleri zaten yaptık. Artık kuraklığa ve dona karşı dayanıklı bitkilerimiz var. Dünya'da GDO olarak yani genetiği değiştirilmiş organizmalar olarak biliniyorlar. Bugün ise insan uygarlığının beslenmesi GDO'lar sayesinde gerçekleşiyor. Doğa, bu tarz şeyleri yardımımız olmadan yapıyor zaten. Biz ise bunu yapmak için daha hassas bir yol bulduk.
(Genetiği değiştirilmiş bitkiler Mars koşullarında yetiştirilebilir olacaktır.)
...

İhtiyacımız olan besine ve havaya sahip olacağımızı garantilemenin en iyi yollarından biri, yanımızda yeni ve haşin çevrelere uyum sağlamak için düzenlenmiş organizmalar getirmektir. Diğer bir deyişle bir gezegeni hem kısa hem uzun dönemde yaşanabilir kılmamıza yardım etmeleri için değiştirilmiş organizmalar kullanmak. Bu organizmalar, daha sonra yakıt veya ilaç üretmek üzere düzenlenebilir de.
(Genetiği değiştirilmiş organizmalar ile yeni gezegen insanlar için daha yaşanır hale getirilebilir.)
...

İlham almak için doğaya başvuralım. Dünyadaki canlı bolluğunun arasında ekstremofiller ya da ekstrem koşullarda yaşamayı seven canlılar olarak bilinen bir organizma grubu var. Belki lisedeki biyoloji derslerinden hatırlarsınız. Bu organizmalardan biri de Deinococcus radiodurans adındaki bir bakteridir. Bu bakteri dehidrasyona, soğuğa, vakuma, asitlere ve özellikle radyasyona karşı dayanıklı olmasıyla tanınır. Bu bakterinin radyasyona direnç mekanizması bilindiği hâlde henüz söz konusu genleri memelilere aktaramadık. Bunu yapmak pek de kolay değil. Bu bakterinin radyasyon mekanizmasına ait bir sürü özellik var ve bunları aktarmak bir geni aktarmak kadar kolay değil. Ama bence insan becerisi göze alındığında biraz zaman verildiğinde bunu başarmak o kadar da zor değil. Bu bakterinin radyasyona direnç yeteneğinden bir parça bile alsak şu ankinden çok daha iyi olurdu. Ki şu an sahip olduğumuz tek şey cildimizdeki melanin. Sentetik biyolojinin araçlarını kullanarak radyasyonun ölümcül dozlarında yaşayabilmek için Deinococcus radiodurans'ın becerilerinden yararlanabiliriz.
(Gelecekte, uzaydaki kötü şartlara dayanıklı olabilmek için insan genlerine bile yeni genler eklenebilir. Örneğin radyasyona dayanıklı bir canlının ilgili genleri insan genlerine eklenebilir.)
...

Türümüzün evrendeki yerini bulma mücadelesinde, Dünya harici gezegenlerde hayatta kalması için gereken ilave fonksiyonlarının doğal evrimi için yeterli zamanıımız hep olmayabilir. E.O. Wilson'ın genlerden kaçma çağı dediği kistik fibroz, kas distrofisi gibi genetik bozukluklarımızın çaresine geçici dış ilavelerle baktığımız bir dönemde yaşıyoruz. Ancak geçen her günle birlikte yapay evrim çağına, bir tür olarak bizlerin kendi genetik kaderimize karar verme kapasitesine sahip olacağımız bir çağa yaklaşıyoruz. İnsan vücudunun yeni yeteneklerinin artacağından bahsederken artık nasıl değil, ne zaman diye soruyoruz.
...

Sentetik biyolojinin, bir organizmanın özellikle kendimizin genetik yapısını değiştirmede kullanılması hakkında değerler ve ahlaksal olarak bazı kuşkular yok değil. Kendi genetiğimizi değiştirmek bizi daha az mı insan yapacak? Kaldı ki, insanlık bir şekilde bilinç sahibi olmuş üstün şeyden başka nedir ki? İnsan dehası kendini nereye yönlendirmeli? Elbette öylece oturup kendi dehamıza şaşıp durmak zaman kaybıdır. Bilgimizi, kendimizi dış tehlikelerden ve de kendimizden korumak için nasıl kullanırız. Bu soruları bilime karşı korku yaratmak için değil bilimin bizim için yaptıklarını ve yapmaya devam ettiklerini meydana çıkarmak için soruyorum. İnsanlar olarak, çözümleri ihtiyatın yanı sıra cesaretle tartışmak ve kabul etmek için bir araya gelmeliyiz.

Mars bir hedef, ama son hedefimiz olmayacak. Gerçek son sınırımız, türümüzün inanılmaz zekâsıyla neler yapabileceğimize ve yapmamıza karar vermemiz gereken çizgidir. Uzay soğuk, acımasız ve affetmezdir. Yıldızlara olan yolculuğumuz, bizi kim olduğumuz ve nereye gittiğimiz sorusuna getiren imtihanlarla dolu olacak. Cevaplar ise hayatın kendisinden topladığımız teknolojiyi kullanma veya terk etme arasındaki seçimimizde saklı olacak ve cevaplar bizi bu evrendeki dönemimizden geri kalanlar olarak tanımlayacak.

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Yiyeceklerimizin Genleriyle Oynama Meselesi - Konferans
Modern Bitki Aşılama
Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar
Alıntı: Utandırılmak
Biyoteknolojik Balık ve Yapay Et
Tasarım Bebekler


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder