Yanlış inanış sürecine güven merceğinden bakmak, kişinin odaklandığı yanlış inanış konusunda (örneğin 2020 ABD başkanlık seçimlerinde oyların çalındığı ya da John F. Kennedy suikastının bir CIA komplosu olduğu gibi) nasıl daha da derine battığına önemli bir ışık tutuyor. Ayrıca, yanlış inanışların neden diğer yanlış inanışları hatta birbiriyle bağlantısız görünenleri bile çektiğini anlamamıza yardımcı oluyor. Neden bir yanlış inanışı benimseyenler diğerlerini de benimsemeye meyillidir? Güvensizlik yüzünden! Yanlış inanışların neden biriktiğini, yanlış inanışın güven kaybıyla geliştiğini fark ettiğimizde anlarız. Bir kuruma güvenmemeye başladığımızda, diğerine güvenmemek daha da kolaylaşır. Aslında, belki de hemen tüm kurumların aynı olduğunu varsayabiliriz: yozlaşmış, açgözlü ve kötü niyetli. Eğer ilaç şirketleri bizi daha da hasta etmeye ve hatta öldürmeye çalışıyorsa, onları düzenleyen hükümetler için ne düşünülür? Belki de hepsi işbirliği içindedir. Ve eğer hükümetler ilaç şirketlerinin yaptıklarını görmezden geliyorlarsa, başka kötü şeyler de yapabilirler. Irak’a savaş açmayı meşrulaştırmak için kendi vatandaşlarına saldırı düzenleyeceklerini düşünmek çok mu zor? Vietnam’da savaşı tırmandırmak isteyen savaş kışkırtıcısı bir hükümetin Başkan Kennedy suikastının arkasında olabileceği akla yatkın değil mi? Bu şekilde A, B’yi; B, C’yi doğurur ve COVID-19 komplo teorileri 11 Eylül komplo teorilerine ve John F. Kennedy suikastıyla ilgili komplo teorilerine yol açar. Ortak nokta güvensizliktir.
Güvensizlik güvensizliği doğurur ve yanlış bilgi ağının bu kadar çok beklenmedik bağlantı noktasına sahip olmasının nedeni de kısmen budur.
Alıntı: Yanlış İnanışlar - Dan Ariely
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder