“Ama insanlar et ve kandan,
robotlarsa başka malzemelerden yapılıyor, başka insanlar benimle
aynı model yaratıklar olduğundan benzer deneyimlere sahip olmamız
doğal, robotlar öyle değil ki!” mi dediniz? Gelin bir düşünce
deneyi yapalım.
Önce her şeyin beyinde olup bittiği
konusunda anlaşalım. Bedenimizin başka yerlerindeki gelişmeler
hakkındaki bilgiler beyne sinir hücreleri yoluyla ulaştıktan
sonra duyumsanabiliyor. Bacağı kesilen kişilerin artık varolmayan
ayaklarının ağrımasından şikâyet ettiği “hayalet uzuv”
sendromu, esas gösterinin sahnelendiği organın beyin olduğunu
gösteren ünlü bir örnektir,
Önceki sayfalarda söz ettiğimiz
gibi, tek bir sinir hücresinin, hesaplama gücü kısıtlı bir
işlemci olduğunu düşünüyoruz. Herhalde bir uzay mekiğinden
daha karmaşık olamaz, değil mi? Her ne kadarsa, düşünce
deneyimizde teknolojideki gelişmeler sonucu insan sinir hücrelerinin
eşlerinin başka malzemelerden (mesela şimdilerde bilgisayar ve
robot inşa ederken kullandıklarımızdan) imal edilebildiğini
varsayalım.
Şimdi sizin beyninizdeki
hücrelerden birini cerrahi yolla çıkarıp yerine bu yapay
hücrelerden birini taktığımızı düşünelim (Düşünce
deneylerinde böyle şeylere izin var. Öte yandan nanorobotların
vücudumuzda dolaşıp problemli hücreleri sağlamlarıyla
değiştirmesi tıbbın geleceğinde ciddi ciddi öngörülen bir
fikir). Bir sinir hücreniz aynı işlevi gerçekleştiren yapay
eşiyle değiştirilince hisleriniz değişir mi? Düşünün:
Organlarınızdan gelen sinyallerde bir değişiklik yok. Beyinde o
sinyallerin işlenmesinde rol alan bir mekanik parça değişti
sadece. Yapılan işlem yine aynı işlem, yani eliniz kapıya
sıkıştığında yine aynı sinyaller aynı yollardan geçiyor,
beyinde aynı örüntüler tetikleniyor ve iş yine konuşma üretim
alt sisteminize “Aaah, elim!” dedirten örüntülere varıyor.
Bir değişiklik olmadığını
kabul ettiyseniz, bir başka sinir hücrenizi daha yapayıyla
değiştireceğim. Sonra bir daha. Bir daha. Sonuçta bütün
beyniniz yapay hücrelerden oluşacak. Ve hâlâ eliniz sıkışınca
tümüyle aynı şeylerin yaşanacağını iddia ediyorum. İşte acı
çeken ve etten/kandan değil, başka malzemelerden yapılmış bir
beyin. Demek ki oluyormuş.
Kabul etmiyorsanız, bu sürecin
sonunda acı (ve başka herhangi bir şey) hissetmeyen bir hale
geleceğinizi düşünüyorsunuz demektir. Bu durumda size işkence
yapılmasında ne sakınca olduğunu söyler misiniz?
Ne kadar iyi bir yapay zekâ yaparsak
yapalım, onun sadece bir taklitçi veya ruhsuz bir “zombi”
olacağını (yani aslında “evde” kimse olmayacağını) ve
hissettiğini söylediği şeyleri aslında bizim gibi
deneyimlemeyeceğini savunuyorsanız, o zaman bu görüşteki
birisinin bir insansı robota işkence yaparken şunları dediğini
düşünün: “Saçmalamayın! Tabii ki bu robotun kolunu kırarsak
canı acımaz! Plastik ve metalden yapılmış bir makine o! Daha
geçen gün fabrikada imal edildi! Ağlayıp yalvarmasına
aldırmayın! Numara yapıyor! Şimdi de gözünü oyalım!”
Rahatsız edici, değil mi? Bu sahneyi
düşünmek bile korkunç geliyor (İleride “robot hakları”na
ilişkin ilk kampanya böyle gerçekçi insan görünüşlü
robotlara, hele de çocuk şeklinde olanlara eziyet etmenin
yasaklanması talebiyle başlarsa şaşırmam).
Sadece “hislere” dayalı
iddialara, hele de bilimsel tartışmalarda, bel bağlamamak gerekli.
Hisleriniz sizi yanıltıyor olabilir! Örneğin gündelik
kararlarınızı, sözgelimi dün akşam tek başınıza sinemaya
gidip gitmemek konusunda düşündükten sonra vardığınız gitme
kararınızı her tür dış etkiden uzak olarak özgürce
verdiğinizi, yani pekâlâ evde kalma kararı da verebileceğinizi
hissediyor olabilirsiniz, ama 15. Soru'da da gördüğümüz gibi bu
tip bir “özgürlük” bilimsel olarak imkânsız. Aslında
molekülleriniz birbirleriyle fizik yasalarına göre itişti, daha
düşük bir çözünürlükte bakıldığında beyninizin ve
çevreden gelen sinyallerin o andaki toplam durumuna göre sinir
hücresi etkinleşme örüntüleri birbirini tetikledi, sonuçta da
bu karar çıktı. Tıpatıp aynı toplam durum tekrar kurulabilse
yine aynı kararla sonuçlanacak, çünkü burada “sizin”
etkilediğiniz bir süreç yok, mekanik bir hesaplama sonucu oluşan
bir karardan sizin “ben” dediğiniz programın haberdar olup onu
kendi kararı sanması var. Yani evrenin geri kalanından bağımsız
bir “özgür irade” de insanlarda olup makinelerde olamayacak bir
şey değil, çünkü aslında insanlarda da yok! Bu iradeye sahip
olma hissi, kararın bir anda beynimizde oluştuğu duygusu,
“ben”inizin karar için yapılan hesap tamamlanmadan önce
sonucun ne olacağını bilmezken, hesap bitince onu öğrenmesinden
kaynaklanıyor, tıpkı 33. Soru'da gördüğümüz satranç
programının hangi hamleyi oynayacağını “düşünürken”
(yani oyun ağacındaki durumları tararken) değil, hesabın sonunda
bildiği (“kararlaştırdığı”) gibi.
Alıntı: 50 Soruda Yapay
Zeka – Cem Say
Beyindeki sinir hücresi cerrahi yolla
çıkarılıp yerine yapay olanı yerleştirilirse neler olacağına
ilişkin bir düşünce deneyi yapıyor. Değişen bir şey olur mu!
Sinir sisteminin elektrik sinyallerine tepki verebilecek yapay
nöronlar geliştirmek uzun zamandır tıbbın hedefleri arasındaydı.
Ve sonunda, beyine takılabilecek yapay sinir ağı işlemcisi geliştirilmişti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder