Büyük ölçekli ahlaki açmazları ele almanın üçüncü yöntemi, komplo teorileri uydurmak. Küresel ekonomi nasıl işliyor ve bu iyi mi yoksa kötü bir şey mi? Durum algılanamayacak kadar karmaşık. Perde arkasındaki yirmi multimilyarderin ipleri elinde tuttuğunu, servetlerine servet katmak için medyayı yönetip savaş çıkarttıklarını kurgulamak çok daha kolay. Bu tür fanteziler neredeyse her zaman temelsizdir. Çağdaş dünyanın karmaşıklığı sadece ahlak algımızı değil, yönetimsel yeteneğimizi de aşıyor. Multimilyarderler, CIA, Masonlar ve Siyon Liderler dahil hiç kimse dünyada ne olup bittiğine gerçekten hâkim değil. Demek ki kimse ipleri elinde hakkıyla tutabilecek durumda değil.
Bu üç yöntem, dünyanın gerçek
karmaşıklığını yadsımaya çalışıyor. Dördüncü ve en uç
yöntem, bir dogma yaratıp kadirimutlak varsaydığımız bir
kurama, kurum ya da lidere bütünüyle inanmak ve o bizi nereye
çekerse o yöne gitmek. Dinsel ve ideolojik dogmaların, içinde
bulunduğumuz bilimsel çağda hâlâ oldukça çekici gelmesinin
nedeni tam olarak bu: üzerimize çöken karmaşık gerçeklikten
kaçabileceğimiz sığınılacak bir liman sunuyorlar. Daha önce de
belirtildiği gibi laik akımlar da bu tehlikeden muaf değil.
Bilimsel hakikate son derece bağlı ve tüm dinsel dogmaları
reddederek yola koyulsanız bile, gerçekliğin karmaşıklığı er
ya da geç öyle bunaltıcı bir hal alır ki sorgulanmaması gereken
bir doktrin icat etmek gerekir. Bu tarz doktrinler insanların
kafasını rahatlatıp ahlaki kesinlik sağlasa da adalet sağlayıp
sağlamadıkları tartışılır.
(Burada doktrinden kastettiği
Sosyalizm, Kapitalizm, Demokrasi vb'dir. İnsanlar bu doktrinlerden
birine inanabilir. İnandığı doktrinin, en iyi sonucu vereceğine
inanmak ister. Ama aslında hiçbirinin böyle bir kesinliği yoktur
diyor yazar.)
Alıntı: 21. Yüzyıl İçin 21 Ders
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder