“Bir ilaç şirketi Koronavirüs'ü
oluşturdu. Dünyaya yayılmasını sağladı. Bir süre daha
yayılmasını bekleyecek. Sonra virüsün ilacını piyasaya
verecek. Tabii çok yüksek talep olacak. İlaç firması çok yüksek
gelir sağlamış olacak.”
Bir ilaç firması sabırla bekliyor.
Var olan ilacı piyasaya sürmüyor. Bekliyor. Peki bu arada başka
bir ilaç firması ilacı bulursa ne olur. İlacın patentini alır
ve dünyaya satmaya başlar. İşte o zaman tüm yatırım, komplo
boşa gitmiş olmaz mı! Komployu hazırlayan firma hapı yutar.
Artık ilacın patentini alamaz. İlaç hakları başka firmaya
kalmış olur. Bu yüzden, ilaç firmaları için, böyle bir komplo
hazırlamak hiç mantıklı olmaz. Çünkü başka bir firmanın,
komployu her an bozabileceğini bilir. O kadar yatırımdan sonra tüm
hakların başka ilaç firmasına kalması ne kadar rahatsız edici
olurdu. Dolayısıyla, ilaç firmaları ilacı ilk geliştiren olmak
için yarışırlar, böyle belirsiz komployla uğraşmak yerine.
Patent hedefi iyi bir motivasyon sağlar zaten.
“İlacın patenti birkaç ay önceden
alınmış.” şeklinde bu komplo teorisi biraz daha geliştirilmiş.
Patent alabilmek için ilacın formülü ayrıntılı biçimde uzman
patent vekiline sunulması gerekiyor. O ayrıntılı açıklama da
ilacın ne olduğunu ele verir. Ama yine de patent bürosunu
kandırarak Koronavirüs ilacının aylar önce patentinin
alınmasının mümkün olduğunu varsayalım. İlacı kullanmaya
başladığında hazırladığı komplo ortaya çıkmış olacaktır,
yeni bir hastalığın ilacının formülü nasıl aylar önceden
belli olabilir. Hakkında dava açılacaktır. Dava sonunda patent
geçersiz olacaktır.
Sosyal medyada 5G
istasyonlarının koronavirüsü (Covid-19) yaydığı teorileri
artıyor.
Açıkçası bu teorinin ne kadar saçma
olduğunu anlatmaya çalışmaya gerek olduğundan emin değilim.
Teoriyi, üzerinde düşünmeye değecek hale getireyim. Radyasyon,
virüslerin genetik yapısını değiştirebilir. Ortaya böyle yeni
virüs çıkabilir. Ve insanların başına bela olabilir. 5G
istasyonları radyasyon yaydığı için buna neden olmuş olabilir.
Ortama gerçekten radyasyon sızdıran
Çernobil reaktörünü hatırlayalım. Kaç yıl geçti. Ama o
bölgeden -Ukrayna- yayılan hiç sıra dışı bir virüsle
karşılaşılmadı. Genetik yapıyı bozduğundan sadece kansere
neden oldu.
Peki 5G istasyonları radyasyon yayar
mı? Genetik yapıyı bozabilecek kadar kuvvetli midir? Bu komplo Cep
Telefonlarının Sağlığa Etkileri makalesinin konusuyla
uyuşur. Çok yüksek frekanstaki ışınımlar molekülleri
parçalayabilir. Genetik yapıları gerçekten bozabilir. İşte
radyasyon budur. Cep telefonlarının dalgalarının frekansları
nedir dersiniz. Görünür ışığın frekansından bile az. 5G,
öncekilerden farklı radyo frekansları kullansa da, dalga bandının
hâlâ iyonlaştırıcı olmadığının farkında olmak önemlidir,
hücrelerdeki DNA'daki kimyasal bağları parçalamak için yeterli
enerjiden yoksundur .
Yeni bir teknolojinin, 5G
istasyonlarının Koronavirüs yayacağına inanmak, 15. yüzyılda
yeni bir teknoloji olan matbaanın uğursuzluk getireceğine inanan
bazı eski dönem insanları hatırlatmıyor değil. Matbaanın
kullanılması 3 yüzyıl gecikmişti bazı ülkelerde. Bu yüzden çeşitli insanlar 5G istasyonlarını protesto
ederken pek akıllıca bir geleceğe hizmet etmiyor olabilirler. Şunu
da ekleyeyim. Hattatlar matbaayı protesto ediyordu, işsiz kalma
korkusuyla. Bu, günümüzde bazı insanların gelecekte robotların
insanları işsiz bırakacağından korkmasına benziyor. Yani o
dönemde bile, yeni teknolojiler işsizlik korkusuna neden oluyormuş.
Ama matbaanın geç kullanılması örneğinden de anlaşılacağı
gibi verimlilikten, pratiklikten mahrum kalmak pek akıllıca olmaz
gibi görünüyor.
GDO teknolojilerine de karşı olan
insanlar vardır. Ama biyoteknoloji şirketleri genetik algoritmalar
üzerinde deneyim kazandıkça bu herkesin yararına olacaktır.
Mesela Koronavirüs'e benzeyen bir virüs geliştirebilirler.
İnsanlara bulaşmasını sağlayabilirler. Tıpkı Koronavirüs gibi
kolayca yayılır. Ama amacı aşı gibi insanlara Koronavirüs'e
karşı bağışıklık kazandırmak olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder