27 Mayıs 2014 Salı

Buluttan Yağmur Gibi Yağacak

İnternet tabanlı cihazlar yavaş yavaş hayatımıza giriyor. Cihazlar internet üzerinden birbiriyle bağlantıda olacak. Buzdolapları bağlanacak. Fırınlar bağlanacak. Cihazlar, üretici şirketlerine bağlanacak. Hatta kendi üretim aygıtlarına bile bağlanacak. Üreticiler cihazları optimize edebilecek. İstatistikleri tutacak. İşte bu 4. Endüstri Devrim olarak anılıyor. 4. Endüstri Devrimi makalesinde şöyle tanımlanıyor:

Bu kapsamda 4. Endüstri Devrimi
kavramı ilk olarak 2011öe Hannover Fuarı'nda (Almanya) kullanıldı.
Uzmanların burada kendilerine sordukları soru esasında
çok basitti: "Hemen hemen tüm bilgisayarların birbirine bağlı olduğu
günümüzde, üretim sırasında ve sonrasında özellikle fabrikalar
gibi büyük üretim tesislerindeki makineler ile diğer üretim
araç ve gereçlerinin hem birbirleriyle hem de ürettikleri ürünler
ile bağlantıda olması neden mümkün olmasın?"

Mesaj Atabilen Buzdolapları

Kişi markette alışveriş yapmaktadır. Evdeki buzdolabına, kısa mesajla, kaç tane yumurta kaldığını soracak. Buzdolabı kısa mesajla 2 tane kaldığını bildirecek. Elbette buzdolabında bazı algılayıcıların olacağı kesin. Belki bir iç kamerası da olacaktır. Gelen mesajı anlayacak. İçindeki yemeklere göre tutarlı bir mesaj oluşturacak. Mesajı sahibine gönderecek. Neredeyse düşünüyormuş gibi! Gelişmiş bir yazılıma ihtiyacı olacaktır. Bunu çalıştıracak hızlı bir işlemciye sahip olacak. Bu akıllı özellikler yüzünden buzdolabının maliyeti çok artacaktır. Acaba 4. endüstri devrime aslında uzak mıyız. Tüm cihazların internete bağlanması henüz gerçekçi değil midir? Örnekteki buzdolabı pahalı olacağından yaygınlaşamayacaktır da...

Sabit Diski Bile Olmayan Bilgisayarlar

Yirmi yıl öncesine kadar terminal bilgisayar diye bir şey satılırdı. Monitörü vardı. Elbette klavyesi, işlemcisi de vardı. Ama oldukça basitti. İşlemci kapasitesi düşüktü. Kendi işletim sistemi yoktu. Hatta kendi sabit diski bile yoktu. Böylece diğer PC'lerden çok ucuz olabiliyordu. Ee, ne işe yarardı sabit diski bile olmayan bilgisayar diyebilirsiniz. Sıra dışı bir özelliği vardı. O zamanlar için PC'lerde pek görülmeyen bir tür yerel ağ bağlantı girişine sahipti. İşte bu sayede ana bilgisayara bağlanırdı. Ana bilgisayar kendi dönemine göre gayet hızlı bir işlemciye, büyük bir sabit diske sahip bir sunucuydu. Gelişmiş bir işletim sistemini de unutmayalım. Terminal bilgisayarları uyumlu şekilde çalıştırırdı.
Bir Terminal (Resim Vikipedi'den alınmıştır)
Görevli, terminal bilgisayardan girişleri yapardı. Girişler asıl, ana bilgisayarda işlenirdi. Veriler ana bilgisayarda depolanırdı. Sonuçlar, terminal bilgisayara gönderilirdi. Böylece terminal bilgisayarlar oldukça ucuz olmasına rağmen işletmelerin epey işlerine yarayabiliyordu. Tabii güçlü bir ana bilgisayara sahipseler... Aslında bu yolla bilgisayar laboratuvarı edinen üniversitelerimiz bulunmaktadır. Laboratuvarlarında düşük kapasiteli bilgisayarları var. Hatta eskiler. Bu bilgisayarlar üniversitenin sunucu bilgisayarına bağlanıp gayet işlevsel kullanılıyorlar. Böylece laboratuvarları epey ucuza kurulmuş oluyor.

Her Şey Çiftliklere Emanet

Evet, iş bilgisayarı şirketleri, işletmelere kocaman sunucu bilgisayarlar satarlardı. Artık bundan fazlasını yapıyorlar. Hizmet satıyorlar. Sunucu ağları kuruyorlar. Yüzlerce sunucudan oluşan sunucu çiftlikleri kuruluyor. İşletmeler isterlerse bu sunucular üzerinden kendi sanal ana bilgisayarını kuruyorlar. Böylece satın alabilecekleri tek veya birkaç sunucu bilgisayarla sınırlanmış olmuyorlar. Koskocaman sanal bir ana bilgisayarları oluyor. İnanılmaz işlemci kapasitesine sahip. Yükle yükle bitmeyecek bir sabit diske sahip oluyorlar. Eskiden e-posta kapasiteleri 3-5 MB'tı. İşte bu sayede artık, ucu açık GB'lik kapasitelere sahip olabiliyoruz. İşletme sunucu bakımıyla uğraşmak zorunda kalmıyor. Altyapıyla ilgilenmiyor. Tüm bunları hizmet aldıkları IBM gibi şirketler, onları rahatsız etmeden yapıyor. Örneğin kaliteyi arttırmak için kendi özel hatlarını kuruyorlar. Telekomünikasyon şirketinden özel hatlar kiralıyorlar. Başka coğrafyalarda yer alan sunucu çiftlikleri arasındaki bağlantılar bu hatlar üzerinden sağlanıyor. Hatlarda başka veri kalabalıkları olmadığından sunucu iletişimi daha yoğun oluyor. Ve sanal sunucunun hızı artıyor. Böylece işletmenin elindeki bilgisayarlar terminaller gibi görev yapmaya başlıyor, ama bu sefer sabit diskleri de var. İşletme açısından Bulut Bilişimin bir tarifini yapmış oldum. Elbette benzer şeyler son kullanıcılar için de geçerli. Sosyal ağlarda yaptığımız
Bir sunucu çiftliği (Resim Klick.com'dan alınmıştır)
hareketler, ya o şirketin kendi sunucularında ya da o şirketin Bulut hizmeti aldığı iş bilgisayarı şirketinde tutuluyor. Bu yüzden artık kişisel bilgisayara da terminal denebiliyor. Genelde internete bağlanmak için kullanılıyorlar. Ve asıl işi internetteki sunucu bilgisayarlar yapıyor. Örneğin kullanıcının Facebook'taki verileri sanal sunucuda tutuluyor. Ya da Google Drive uygulamasıyla belgelerini sunucu üzerinde hazırlayabiliyor. Belgeler sunucuya kaydediliyor. Kendisi hissetmeden farklı sunuculara yedekleniyor. Böylece bir sunucu çiftliğinde kaza bile olsa, diğer çiftliklerdeki yedekler sayesinde, kullanıcı verilerini kaybetmiyor. Bilgisayarına yeni ofis programı kurmasına gerek kalmıyor. Sunucu üzerindeki ofis yazılımı sürekli geliştirildiğinden, kullanıcı aslında hep en güncel ofis yazılımını edinmiş oluyor. İlerde daha fazla uygulamaya sunucu üzerinden ulaşılacak. 2016’da dünyadaki uygulamaların %25’ine bulut bilişim ile erişileceği öngörülüyor. Artık kişisel bilgisayara yeni yazılımlar kurmanın anlamı kalmayacak. Bilgisayar dolmayacak. İşletim sistemi daha az yazılımla uğraşacağından her zaman stabil kalabilecek. Kişisel bilgisayarlar gerçekten de eskinin basit terminallerini andırmaya başlıyor. Kullanıcı isterse telefonundan, isterse tabletinden Buluttaki verilere ulaşıyor. Bulut her yerdedir. İstenen yerden veriler cihazlara yağdırılabiliyor.

Şimdi buzdolabı örneğimize dönelim. Buzdolabı aslında, gelen mesajı yorumlamayacak. Anlamaya çalışmayacak. Sadece üreticisinin sanal ana bilgisayarına gönderecek. Bu sanal ana bilgisayarın kapasitesinin çok yüksek olduğunu yazmıştım. Gelişmiş yazılımıyla mesajı çözecek. Buzdolabının algılayıcılarından gelen verileri de işleyecek. Kaç adet olduğunu belirleyecek. Ve sonunda yanıtı, buzdolabı sahibine gönderecek. Yani buzdolabının bilgisayar kısmı sadece terminalden ibaret olacak. Asıl işi yine üretici şirketin Buluttaki ana bilgisayarı yapmış olacak. Bu da cihazları internete bağlamak için gerekenlerin korkulduğu kadar maliyetli olmayacağı anlamına geliyor!

İnternetten Takip Edilebilen Damacanalar

Damacanalara çip takılmaya başlanıyor. Tüketici, akıllı telefonuna, damacananın kare kodunu okutacak. Damacananın yaşam bilgilerine ulaşabilecek. Damacanaya kaç kez dolum yapıldığı izlenecek. Dolum tesisinde banttan geçişi, yıkama ünitelerindeki geçişi, yıkanmalarındaki geçiş süreleri uydudan takip edilecek. Bu nasıl mümkün olacak! Damacanada bir kare kod ve RFID çipi olacak. Bu yaşam bilgileri damacanada kayıtlı olmayacak. Üreticinin sunucularına ve sağlık bakanlığının sunucularına gönderilecek. Telefonla kare kod çözümlendiğinde bu sunuculara yönlendirilecek. Bilgileri oradan indirecek. Yani yine asıl yük Buluttaki sunucularda olacak. Çip, terminalden ibaret olacak. Nispeten ucuz bir şey olan damacanın internete bağlanması, bu sayede mantıklı maliyet seviyesinde kalabilir. Damacana bile bir düzeyde internete bağlanabiliyorsa, her elektronik aygıtın bağlanması bilim kurgu olmayacaktır. Bu projenin ilk kez Türkiye'de denenmesi ilginçtir. Böyle bir sistemin Türkiye'de tamamen hatasız uygulanabilmesi ne kadar uzun zaman alır, kestirmek güç. Ama teoride, en ucuz şeylerin bile internete bağlanabileceğine bir örnektir.

Aslında Türkiye'de de dijital platformlar hizmetlerini Buluttan vermeye başladı. Uydu alıcısı, internetten platformun sunucularına bağlanıyor. Orada kayıtlı olan onlarca programa ulaşıyor. Kullanıcı istediği programı seçip istediği zamanda izleyebiliyor. Gerçekten de cihazlar internete bağlanıp hizmet kalitesini arttırıyor. Ulaşılabilir maliyette... Şimdi dijital platformlar, zaten ellerinin altında hazır sunucu altyapısı olduğundan kolayca internet hizmeti de vermeye başladılar.

Sürücüsüz Arabalar

Yolculukları sırasında insanlar, yeni gidecekleri bir yolun ayrıntılarını arkadaşlarına sorarlar. İnternetten göz atarlar. Karşılaşabileceklerine hazırlıklı olurlar. Önümüzdeki birkaç sene içinde yollarda tek tük sürücüsüz arabaları görmeye başlayacağız. Şöyle bir senaryo düşünelim: Sürücüsüz araba bir yola girmek üzeredir. Bu yolun nereleri bozulmuş? Yağış olmuş mu? Nereleri kayıyor? Yolda biraz önce bir kaza olmuş mu? Neresinde olmuş? Sürücüsüz araba geçmek üzere olduğu yolun ayrıntılarını Buluttan indirecek. Elbette bu ayrıntılar, yoldan daha önce geçen başka bir sürücüsüz arabadan Buluta yüklenmiş olacak. Tabii yetkililer de katkı yapabilir. Araba, yolla ilgili en güncel bilgileri edinmiş olacaktır. Belki bu sayede sürücüsüz arabaların çok çok akıllı olmasına da gerek kalmayacak. Maliyeti biraz daha düşebilecek.

Üretim Araçlarının Otomatik Organize Olması Sağlanabilecek mi?

4. Endüstri Devrimi makalesi şöyle sonlanıyor:

İlk aşamada, konunun donanım ve yazılım bölümünün
hayata geçirilmesinde bir problem olmadığı
görülüyor. Özellikle cihaz başına düşecek işlenecek
veri miktarı ve bu verilerin saklanacağı sistemlerin
esas olarak bulut bilişim sistemleri olacağı göz
önünde bulundurulduğunda, söz konusu mikro ve
nano sistemlerin ihtiyacı olan mikroişlemci gücünün,
elektrik enerjisi ve bellek gibi kaynakların zaten
düşük düzeylerde olacağını tahmin etmek güç
değil, İkinci olarak, internet protokolünün altıncı
sürümü IPv6 ile birlikte milyarlarca ve milyarlarca
cihazın internete bağlanmasının yolu açıldığından
burada da teknik bir sıkıntının yaşanmasının söz
konusu olmayacağı artık ortada.

Fakat bugüne kadar yaşanan deneyimler, üretim
süreçlerinde yer alacak ilgili tüm makinelerin
ve bunların sunduğu hizmetlerin standart hale getirilmesinin
ve kusursuzca programlanmasının hiç
de kolay bir hedef olmadığına işaret ediyor. Bu da
4. Endüstri Devrimi'nin sanıldığı kadar çabuk gelmeyeceğini,
günümüzde üretim sağlayan tüm makinelerin
yerlerine yeni nesil üretimi mümkün kılacak
makinelerin geçmesinin ve bunların koordine
ve optimize edilmesinin çok uzun zaman alacağını
gösteriyor. Bu kapsamda dünyanın önde gelen
bazı elektronik devlerinin 4. Endüstri Devrimi'nin
2020'li yıllarda geleceğini iddia etmesi sadece onların
temennisi gibi görünüyor.

Az önce her cihazın internete bağlanmasından uzun uzun söz etmemden, bu alıntının ilk paragrafında anlatılanlarla zaten hemfikir olduğum fark edilebilir. Alıntının ikinci paragrafındaki konu hakkında kesin yargılara varmak biraz daha zor. Belki kısaca şunlar söylenebilir: Ham maddeler kesiliyor. Deliniyor. Günümüzde cihazların parçaları, kalıba dökülerek oluşturuluyor. Zımparalanıyor. Bir sürü adımdan geçiyor. Bir sürü üretim aracı işe karışıyor. Bu kadar üretim aracının yarattıkları ürüne bağlanıp geri bildirim alması, kendilerini yeniden organize etmesi, ürünü iyileştirmesi şimdilik gerçekçi olmayabilir. Ama yavaş yavaş üretim aracı olarak 3 boyutlu yazıcılar kullanılmaya başlıyor. Ham maddeyi püskürterek dilim dilim cihazı oluşturuyor. Cihaz baştan sona aynı yazıcıda oluşturuluyor. Tek adımda! Delme yok, kesme yok. En önemlisi kalıp oluşturmaya gerek yok. Cihazın modeli, 3 boyutlu yazıcıda yazılımsal olarak kayıtlıdır. Ve bu model, yeniden programlamayla değiştirilebilir. Sadece yazılım yeniden organize edilerek basılacak ürün yeniden şekillendirilebilir. Farklı üretim araçlarının yeniden organize olmasına gerek yok. Üretim araçlarında fiziksel değişiklikler yapmak yerine yazılım değişiklikleri yapmak daha kolaydır. Bunu otomatik yapma imkanı sağlanabilir. Yani ürettiği cihazlardan geri bildirim alarak üretim şeklini değiştirebilir. İlerde 3 boyutlu yazıcılar pek çok ham maddeyle basım yapabilir. Yenilerde elektronik devre basabilen 3 boyutlu metal yazıcıların geliştirildiğini ekleyelim. Bu da elektronik aygıtların bile bu yazıcılardan çıkarmanın uzak olmadığı anlamına gelir. Ufukta belirginleşmeye başlamış olan şey yine de Dördüncü Endüstri Devrimi olabilir.


Kaynak:
4. Endüstri Devrimi – Tübitak Bilim ve Teknik Mayıs 2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder