Gazzaniga'nın testleri düşünme
deneyleri değil, gerçek zihin deneyleridir.
Bu deneyler bilinçlilik konusu için
ilginç bir bakış açısı sağlarken özgür
irade meselesi hakkında daha doğrudan
konuşuyorlar. Bu durumların her birinde
hemisferlerden biri aslında hiç
almadığı bir kararı verdiğini sanıyor. Bu,
her gün verdiğimiz kararların ne
kadarı için doğru?
On yaşındaki kadın epilepsi hastası
vak'asını düşünelim. Beyin cerrahı
Itzhak Fried hasta ayıkken beyin
ameliyatı uyguladı (bu yapılabilir bir
şeydir çünkü beyinde acı reseptörü
yoktur). Hastanın neokorteksinde belirli
bir noktayı her stimüle ettiğinde
hasta gülüyordu. İlk başta cerrahi ekip
bir çeşit gülme refleksini
tetiklediklerini sandılar fakat kısa bir süre sonra
gerçekten mizah algılama bölgesini
tetiklediklerini anladılar. Hastanın neokorteksinde
mizah algısını tanıyan -bariz
bir şekilde birden çok- nokta buldular.
Hasta sadece gülmüyordu - durumda
doktorların neokorteksteki bu
noktayı stimüle etmesinden başka
aslında değişen hiçbir şey yoksa da durumu
komik buluyordu. Hastaya neden
güldüğünü sorduklarında "Herhangi
bir sebep yok" ya da "Demin
beynimi stimüle ettiniz" gibi bir cevap vermedi,
anında bir sebep uydurdu. Hasta,
odadaki bir şeyi gösterip neden komik
olduğunu açıklamaya çalıştı.
"Tepemde dikiliyor olmanız çok komik'' de tipik
bir yorumdu.
Göründüğü gibi, hareketlerimizi
açıklama ve akla uygun hale getirmeye
oldukça eğilimliyiz, buna yön veren
kararları gerçekten almasak da. O zaman
aldığımız kararlardan ne kadar
sorumluyuz? Fizyoloji profesörü Benjamin
Libet (1916-2007) tarafindan Davis
Californiya Üniversitesi'nde yapılan
deneyleri düşünelim. Libet kafa
derisine EEG elektrodları bağlanmış katılımcıları
bir zamanlayıcının önüne
oturttu. Onlardan, butona basmak ya da parmaklarını
hareket ettirmek gibi basit işler
yapmalarını istedi. katılımcılardan
"hareket etme isteği ya da
dürtüsü ilk geldiğinde'' zamanlayıcıdaki zamanı
not etmeleri istendi. Testler bu
denekler tarafından yapılan bu değerlendirmelerde
50 milisaniyelik bir boşluğa
işaret etti. Deneklerin hareket etme dürtülerinin
farkında olmalarıyla hareket
etmelerinin arasında da ortalama 200
milisaniyelik bir zaman ölçtüler.
Araştırmacılar deneklerin
beyninden gelen EEG sinyallerine de baktı.
Motor korteks tarafından (hareketi
gerçekleştirmekten sorumlu olan bölge)
hareketin başlatılmasında yer
alan beyin aktivitesi gerçekte hareketin yapılmasından
ortalama 500 milisaniye önce
gerçekleşti. Bu, denek böyle bir ka-
rar aldığının farkında dahi
olmadan saniyenin üçte biri kadarlık bir süre önce
motor korteksin bu işi
gerçekleştirmeye hazırlandığı anlamına geliyor.
Libet deneylerinin olası sonuçları
çok tartışıldı. Libet'in kendisi de karar
almanın farkında oluşumuz bir
algı yanılması gibi görünüyor, yani "bilinçlilik
döngünün dışındadır,"
sonucuna vardı. Filozof Daniel Dennett, ''Hareket
için ilk başta beynin bir parçasında
zemin hazırlanıyor ve sinyalleri kaslara
gönderiyor ve yoldayken durup size,
bilinçli temsilciye, neler olduğunu
anlatıyor (ancak tüm iyi memurların
size, sakar başkana yaptıkları gibi her
şeyi sizin başlattığınız
aldatmacasını yaratıyor)" yorumunu yaptı. Aynı zamanda
Dennett, deney tarafından kaydedilen
zamanlamaları sorgulayarak,
deneklerin tam olarak ne zaman hareket
etmek için karar verdiklerinin farkında
olmayabılecekieri noktasını
tartıştı. Eğer denek ne zaman karar verdiğinin
farkında değilse, kim bunun
farkında? Ancak bu nokta gerçekten daha
önce de tartıştığım gibi kabııl
gördü, neyin bilincinde olduğumuz belirli olmaktan
çok uzak.
Hintli Amerikalı sinirbilimci
Vilayanur Subramanian ''Rama'' Ramachandran
(1951 doğumlu) durumu daha farkiı
şekilde açıklıyor. Neokortekste
30 milyar seviyesinde nöronumuzun
olduğu göz önüne alınırsa, beyinde
gerçekleşen çok fazla şey var ve
bilinçli olarak bunun çok azının farkındayız.
Büyük ya da küçük, kararlar
sürekli olarak neokorteks tarafından işleniyor
ve bilinçli farkındalığımızda
ortaya çıkmaları için çözümler öneriliyor. Özgür
iradeden ziyade Ramachandran "özgür
istenmeyenleri" - yani, neokorteksimizin
bilinçli olmayan kısımları
tarafiırdan önerilen çözümleri reddetme gücünden
konuşalım diyor.
Askeri mücadele örneğini düşünün.
ordu görevlileri başkana bir öneri
hazırlıyor. Başkan'ın onayını
almadan önce kararın gerçekleştirilmesini
sağlayacak hazırlıklar yapılıyor.
Belirli bir anda, önerilen karar başkana sunuluyor,
başkan onaylıyor, görevin geri
kalanı daha sonra gerçekleştiriliyor.
Bu örnekte temsil edilen "beyin"
neokorteksin bilinç dışı süreçleriyle (yani,
başkanın altındaki ordu
görevlileri) birlikte bilinçli süreçleri (başkan) de içerdiği
için sinirsel hareketlerle birlikte
gerçek hareketlerin de resmi karar alınmadan
önce gerçekleştiğini görürdük.
Belirli bir durumda başkanın altındaki
görevlilerin aslında başkanın
onaylaması ya da reddetmesi için ki ABD Başkanları
ikisini de yaptı, verdikleri
öneriden ne kadar sapacağıyla ilgili tartışmalara
girebiliriz. Ancak bu zihinsel
hareketin motor kortekste bile olsa alınacak
bir karar olduğunun bizler farkında
olmadan başlaması bizi şaşırtmamalıdır.
Libet deneylerinin altını çizdiği
şey beyinlerimizde kararlarımızın altında
yatan ve bilinçli olmayan birçok
hareketin olduğudur. Neokortekste gerçekleşen
çoğu şeyin bilinçli olmadığını
zaten biliyorduk, dolayısıyla hareketlerimizin
ve kararlarımızın hem bilinçli hem
de bilinçsiz hareketlerden kaynaklandığı
da şaşırtıcı olmamalıdır. Bu
ayrım önemli midir? Eğer kararlarımız ikisinden
de oluşuyorsa bilinçli olan kısımları
bilinçli olmayan kısımlardan ayırmak
önemli olmalı mıdır? İki taraf da
beyni yansıtmıyor mu? En nihayetinde,
beynimizde olan her şeyden bizler
sorumlu değil miyiz? "Evet, kurbanı ben öldürdüm
fakat sorumlu değilim çünkü dikkat
etmiyordum" muhtemelen zayıf
bir savunmadır. İnsanın
kararlarından sorumlu tutulmadığı dar yasal zeminler
olsa da genellikle yaptığımız her
seçimden sorumlu oluruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder