21 Haziran 2018 Perşembe

Özgür İrade – Alıntı: Ray Kurzweil

Özgür irade gerçekten özgür mü! Bizim kontrolümüzde olan doğaüstü bir bilinç gerçekten var mı! Motor korteks harekete geçiyor. Kasları harekete geçiriyor. Ama neokorteks sonradan bilgilendiriliyor. Yani bilinçli karar vermeden önce, motor korteks çoktan işleme başlamış oluyor. Beyin bunu neden yaptığıyla ilgili bir hikaye uyduruyor. Kendisinin kararıyla bunu yaptığına inanıyor. Örneğin bir deneğin neokorteksindeki mizah algılama noktalarından biri uyarılıyor. Denek gülüyor. Elbette ortadada gülecek bir durum yok. Ama denek, gülmek bilinçli kararıymış gibi hemen bir neden buluyor. Mesela “başımda dikilmeniz çok komik” diyor. Bu nedene inanıyor ve kendi kararıyla gülümsediğine inanıyor. Mizah algılama noktaları her uyarıldığında gülümsüyor. Bilinçli gülümsediğini düşünerek, gülmesine bir neden buluyor.


Gazzaniga'nın testleri düşünme deneyleri değil, gerçek zihin deneyleridir.
Bu deneyler bilinçlilik konusu için ilginç bir bakış açısı sağlarken özgür
irade meselesi hakkında daha doğrudan konuşuyorlar. Bu durumların her birinde
hemisferlerden biri aslında hiç almadığı bir kararı verdiğini sanıyor. Bu,
her gün verdiğimiz kararların ne kadarı için doğru?

On yaşındaki kadın epilepsi hastası vak'asını düşünelim. Beyin cerrahı
Itzhak Fried hasta ayıkken beyin ameliyatı uyguladı (bu yapılabilir bir
şeydir çünkü beyinde acı reseptörü yoktur). Hastanın neokorteksinde belirli
bir noktayı her stimüle ettiğinde hasta gülüyordu. İlk başta cerrahi ekip
bir çeşit gülme refleksini tetiklediklerini sandılar fakat kısa bir süre sonra
gerçekten mizah algılama bölgesini tetiklediklerini anladılar. Hastanın neokorteksinde
mizah algısını tanıyan -bariz bir şekilde birden çok- nokta buldular.
Hasta sadece gülmüyordu - durumda doktorların neokorteksteki bu
noktayı stimüle etmesinden başka aslında değişen hiçbir şey yoksa da durumu
komik buluyordu. Hastaya neden güldüğünü sorduklarında "Herhangi
bir sebep yok" ya da "Demin beynimi stimüle ettiniz" gibi bir cevap vermedi,
anında bir sebep uydurdu. Hasta, odadaki bir şeyi gösterip neden komik
olduğunu açıklamaya çalıştı. "Tepemde dikiliyor olmanız çok komik'' de tipik
bir yorumdu.

Göründüğü gibi, hareketlerimizi açıklama ve akla uygun hale getirmeye
oldukça eğilimliyiz, buna yön veren kararları gerçekten almasak da. O zaman
aldığımız kararlardan ne kadar sorumluyuz? Fizyoloji profesörü Benjamin
Libet (1916-2007) tarafindan Davis Californiya Üniversitesi'nde yapılan
deneyleri düşünelim. Libet kafa derisine EEG elektrodları bağlanmış katılımcıları
bir zamanlayıcının önüne oturttu. Onlardan, butona basmak ya da parmaklarını
hareket ettirmek gibi basit işler yapmalarını istedi. katılımcılardan
"hareket etme isteği ya da dürtüsü ilk geldiğinde'' zamanlayıcıdaki zamanı
not etmeleri istendi. Testler bu denekler tarafından yapılan bu değerlendirmelerde
50 milisaniyelik bir boşluğa işaret etti. Deneklerin hareket etme dürtülerinin
farkında olmalarıyla hareket etmelerinin arasında da ortalama 200
milisaniyelik bir zaman ölçtüler.

Araştırmacılar deneklerin beyninden gelen EEG sinyallerine de baktı.
Motor korteks tarafından (hareketi gerçekleştirmekten sorumlu olan bölge)
hareketin başlatılmasında yer alan beyin aktivitesi gerçekte hareketin yapılmasından
ortalama 500 milisaniye önce gerçekleşti. Bu, denek böyle bir ka-
rar aldığının farkında dahi olmadan saniyenin üçte biri kadarlık bir süre önce
motor korteksin bu işi gerçekleştirmeye hazırlandığı anlamına geliyor.
Libet deneylerinin olası sonuçları çok tartışıldı. Libet'in kendisi de karar
almanın farkında oluşumuz bir algı yanılması gibi görünüyor, yani "bilinçlilik
döngünün dışındadır," sonucuna vardı. Filozof Daniel Dennett, ''Hareket
için ilk başta beynin bir parçasında zemin hazırlanıyor ve sinyalleri kaslara
gönderiyor ve yoldayken durup size, bilinçli temsilciye, neler olduğunu
anlatıyor (ancak tüm iyi memurların size, sakar başkana yaptıkları gibi her
şeyi sizin başlattığınız aldatmacasını yaratıyor)" yorumunu yaptı. Aynı zamanda
Dennett, deney tarafından kaydedilen zamanlamaları sorgulayarak,
deneklerin tam olarak ne zaman hareket etmek için karar verdiklerinin farkında
olmayabılecekieri noktasını tartıştı. Eğer denek ne zaman karar verdiğinin
farkında değilse, kim bunun farkında? Ancak bu nokta gerçekten daha
önce de tartıştığım gibi kabııl gördü, neyin bilincinde olduğumuz belirli olmaktan
çok uzak.

Hintli Amerikalı sinirbilimci Vilayanur Subramanian ''Rama'' Ramachandran
(1951 doğumlu) durumu daha farkiı şekilde açıklıyor. Neokortekste
30 milyar seviyesinde nöronumuzun olduğu göz önüne alınırsa, beyinde
gerçekleşen çok fazla şey var ve bilinçli olarak bunun çok azının farkındayız.
Büyük ya da küçük, kararlar sürekli olarak neokorteks tarafından işleniyor
ve bilinçli farkındalığımızda ortaya çıkmaları için çözümler öneriliyor. Özgür
iradeden ziyade Ramachandran "özgür istenmeyenleri" - yani, neokorteksimizin
bilinçli olmayan kısımları tarafiırdan önerilen çözümleri reddetme gücünden
konuşalım diyor.

Askeri mücadele örneğini düşünün. ordu görevlileri başkana bir öneri
hazırlıyor. Başkan'ın onayını almadan önce kararın gerçekleştirilmesini
sağlayacak hazırlıklar yapılıyor. Belirli bir anda, önerilen karar başkana sunuluyor,
başkan onaylıyor, görevin geri kalanı daha sonra gerçekleştiriliyor.
Bu örnekte temsil edilen "beyin" neokorteksin bilinç dışı süreçleriyle (yani,
başkanın altındaki ordu görevlileri) birlikte bilinçli süreçleri (başkan) de içerdiği
için sinirsel hareketlerle birlikte gerçek hareketlerin de resmi karar alınmadan
önce gerçekleştiğini görürdük. Belirli bir durumda başkanın altındaki
görevlilerin aslında başkanın onaylaması ya da reddetmesi için ki ABD Başkanları
ikisini de yaptı, verdikleri öneriden ne kadar sapacağıyla ilgili tartışmalara
girebiliriz. Ancak bu zihinsel hareketin motor kortekste bile olsa alınacak
bir karar olduğunun bizler farkında olmadan başlaması bizi şaşırtmamalıdır.

Libet deneylerinin altını çizdiği şey beyinlerimizde kararlarımızın altında
yatan ve bilinçli olmayan birçok hareketin olduğudur. Neokortekste gerçekleşen
çoğu şeyin bilinçli olmadığını zaten biliyorduk, dolayısıyla hareketlerimizin
ve kararlarımızın hem bilinçli hem de bilinçsiz hareketlerden kaynaklandığı
da şaşırtıcı olmamalıdır. Bu ayrım önemli midir? Eğer kararlarımız ikisinden
de oluşuyorsa bilinçli olan kısımları bilinçli olmayan kısımlardan ayırmak
önemli olmalı mıdır? İki taraf da beyni yansıtmıyor mu? En nihayetinde,
beynimizde olan her şeyden bizler sorumlu değil miyiz? "Evet, kurbanı ben öldürdüm
fakat sorumlu değilim çünkü dikkat etmiyordum" muhtemelen zayıf
bir savunmadır. İnsanın kararlarından sorumlu tutulmadığı dar yasal zeminler
olsa da genellikle yaptığımız her seçimden sorumlu oluruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder