Bir hipnoz seansına tanıklık edilmektedir. Hipnozcu Mapes
denek Jocelyn'i hipnoz etmektedir. Seans oldukça ilginçtir:
“...Hâlâ kuşku duyarak, başka bir
deney yaptım.
Mapes’in Jocelyn’e “siyah”
rengi ve kavramı
onun için yokmuş gibi “siyah”
rengi
söyleyememesi için hipnotik bir
düşünce
vermesini sağladım. Şimdi uyanık ve
hipnoz
altındayken, Jocelyn’e siyah
ayakkabılarımın
rengini sordum. Cevap yoktu. Onun
önünde
tuttuğum siyah mikrofonun rengini
sordum.
Cevap yoktu. Bir dizi başka rengin
adını
söylemesini istedim. Sorun yoktu. Ona
bir kere
daha gizli izleyicinin aslında rengi
bildiğini ve
Mapes’in önerisinin üstesinden
geleceğini ve
şimdi bana mikrofonun rengini
söyleyeceğini
açıkladım. Cevap yoktu (ve çok
şaşırmış olarak
bakıyordu). Sonra “mavi”
kelimesinin harflerini
söyledim ve Jocelyn’e bunun ne
olduğunu
sordum. Güvenle “mavi” dedi. Şimdi
“siyah”
kelimesini söyle diye emir verdim.
Dudaklarının
hareket etmeye başladığını ve
ağzının kelimeyi
biçimlendirmeye çalıştığını
görebiliyordum ama
söyleyemedi. “Siyah”, “siyah”
diye okunur
dedim. “Siyah”, her heceyi
vurgulayarak
dudaklarımla yavaşça heceledim. “Onu
‘siyah’
diye söyle.” Yapamıyordu. “’Mavi’yi
dene,”
diye önerdim. Hemen “mavi” diye
cevap verdi.
“İyi, şimdi dinle, ‘siyah’,
‘siyah’ diye söylenir,
ya da ‘siyah’ ‘siyah’ diye
söylenir. ‘Siyah’,
‘siyah’.” Bütün elde ettiğim,
şaşkın bir bakıştı.
Bir deneme daha yaptık. Bu defa
Mapes’e,
Jocelyn’e, sağ elimin tersinin bir
fırın gibi
kıpkırmızı olduğunu anlatmasını
söyledim.
Önce Jocelyn’e sol elime dokunmasını
söyledim. Sorun yoktu. Sonra sağa
dokunmasını
söyledim. Yüzünde korku dolu bir
ifadeyle
aniden geri çekene kadar parmaklarını
elime bir
inç kalana kadar yaklaştırmıştı.
“Sorun nedir?”
diye sordum. “Elin gerçekten sıcak.”
Sol elimle
sağ elime özgürce dokunarak “Hayır,
değil”
diye açıkladım. “Görebildiğin
gibi sorun
çıkmadan elimle dokunabildim. Ve sen
de
yapabilirsin. Mapes basitçe sana
elimin sıcak
olduğunu söyledi ama görebildiğin
gibi o sıcak
değil. Öyleyse gel elime dokun.”
Jocelyn yine
geri çekmeden önce elini elime bir
inç kalana
kadar uzattı, gözleri çay tabağı
kadar açıktı ve
yüzü korkuyla kasılmıştı. Onun
elini kavradım,
elime doğru çektim ve “Jocelyn,
dinle. Elim
sıcak değil. Elin yanmayacak,” diye
komut
verdim. Parmaklarını elimin bir inç
kadar yanına
getirince, korkuyla elini geri çekti
ve sanki
fiziksel olarak ona saldırmışım
gibi bana bir
bakış attı."
Hipnoz diye bir şey var mı? Gerçekten oluyor mu? Yoksa sadece bir numara mı? Sahtekarlık mı! Ya da acaba hem hipnozcunun hem deneğin kendilerini kandırması durumu mu? Bu seansdaki kadar şaşırtıcı olabiliyor mu? Gerçek ne!
Bu anlatılanlar bir televizyon
gösterisi veya ünlü biri söylemiş olabilirdi. Çok şaşıran insanlar olacaktı. Elbette “eğlenceli bir hikaye
ama gerçek değildir” deyip geçerdi daha bilinçli kişiler.
Üzerinde durmaya gerek duyulmazdı. Ama bunlar Michael Shermer'dan alıntılanmıştır. Septikliğiyle tanınır. Bu yüzden düşünmeye değer.
Aklın böyle kontrol edilebiliyor
olması ilginçtir. Ama herkeste işe yaramıyor. Yatkın insanlar
hipnoz edilebiliyor. Ve tam bir kontrol yok. Kısıtlı bir konuda
kontrol altına alınabiliyor. Yine de özgür iradenin sanıldığı
kadar bağımsız olmadığını da göstermiştir. Dolayısıyla
aklın taklidinin imkansız olmadığının ipucunu vermektedir.
Evet, seanslara Michael Shermer
tanıklık ediyor. Kimse nasıl olduğunu bilmiyor. Nasıl işlediğini
anlamıyor. Bilimsel bir açıklama getiremiyor. Ama denek gerçekten
hipnoz oluyor. Michael Shermer hipnozun gerçekten var olduğu
sonucuna ulaşıyor. Ama nasıl olduğu açıklanamadığı için
Bilimin Sınır Bölgeleri'ne yerleştiriyor:
"Seans bitince, şimdi tetikte, bilinçli ve
hipnozdan çıkmış olan Jocelyn, “sekiz” sayısını,
“siyah” rengi söyleyememesini ve elime
dokunamamasını canlı ayrıntılarıyla
hatırlıyordu. Onun gizli izleyicisi, olan biten her
şeyin çok iyi bir şekilde farkındaydı, yine de bu
ayrı tutulan durumda bu konuda hiçbir şey
yapamıyordu.”
yapamıyordu.”
“Bu neden oluyor? Hiç kimse
bilmiyor.
Bu nasıl işliyor? Hiç kimse
bilmiyor. Hipnozun
nöro fizyolojisi nedir? Hiç kimse
bilmiyor. İşte
bu yüzden hipnoz, bilimin sınır
bölgesindedir.
Açıkçası burada açıklama
gerektiren bir şey
olmaktadır. Bu ne sahte bilim ne de
bilim dışıdır
ve kesinlikle saçmalık değildir. Ama
bu nedir?
Bilmiyoruz.”
“Bilinçsiz olmaya karşılık,
bilinçli olmak ne
demektir? Beyin uyku gibi bilinçsiz
bir duruma
ya da hipnoz gibi bilincin değişen
bir durumuna
geçtiğinde, bilinçli “öz”
nereye gider? Hiç
kimse bilmiyor.”
“Bu, en iyi hâliyle sınır bölgesi
bilimidir ve
nöro fizikçiler, yirmi birinci
yüzyılda bir gün bu
büyük sorunun çözüleceğini ve
normal bilimin
bir parçası hâline geleceğini ümit
etmektedirler.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder